Kulakları kırmızı kediler geçiyor buradan
Kulakları kırmızı tekir mi tekir
Kulakları kırmızı diyorum size
Komünist midir nedir
Antalyadayız bir otel inşaatında
Saat ikidir
..
okkalı bir sarhoşluk deminde
yine gece...
ve kırmızı...
ah..kırmızı...
şişede durduğu gibi durmuyormuş,
aklım sana değince..
yok..yok korkma..! içmedim
..
Gül sarısı kırmızı cinbomlu olmalıdır
Ayırırsan sarıyı kırmızı çok ağlıyor
Barışın simgesidir sarı kırmızı olsun
Kırmızı sarı renk sevmeyenler kıskansın
Sevgi kırmızısı sarı mutluluklar geliyor
Yatınca rahatsın uyanınca cınbomlu
..
Kırmızı güller soldu canım,
Kırmızı güller soldu.
Aşkımız harap oldu canım,
Aşkımız harap oldu.
Kırmızı güller soldu canım,
Yanlarında oturduğumuz,
..
Duble yolda 110 Km. beklemeye alındı
04 Ağustos 2010 10:44
Trafik Yönetmeliği değişinceye kadar bölünmüş yollardaki hız sınırını 90 Km.'den 110 Km'ye çıkaran yasa uygulanmayacak. Alkollü sürücüye 2 yıl hapis geliyor. 1 yılda 5 kez kırmızı ışık ihlalinde ehliyet alınıyor.
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ve Trafik Hizmetleri Başkanı Osman Karakuş, Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde değişiklik yapılıncaya kadar bölünmüş (duble) yollardaki hız sınırını 90 kilometreden 110 kilometreye çıkaran yasanın uygulanmayacağını söyledi.
Karakuş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, TBMM Genel Kurulunda kabul edilen Karayolları Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunuyla bölünmüş yollardaki hız sınırının 110 kilometre çıkarıldığını anımsattı.
Bu yasaya göre, üst sınır 110 kilometre olmak kaydıyla, hız sınırının, yolun durumu ve aracın cinsine göre yönetmelikle belirleneceğini ifade eden Karakuş, Ulaştırma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın, Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin ilgili maddesinde değişiklik yapmak için ortak bir çalışma yürüttüğünü söyledi.
Değişiklik yürürlüğe girinceye kadar, bölünmüş yollarda hız sınırını 110 kilometre çıkaran yasanın uygulanamayacağını belirten Osman Karakuş, şöyle dedi:
..
Davullar, zurnalar, halaylar. Gittin ya askere
Bıraktın evde anayı, babayı,eşi, kızı.
Kalleş kurşun seni de buldu ya bir kere
Bayrağın rengi seninle daha da kırmızı
Genç delikanlı yaş mi? Yirmi en fazla yirmi beş
Kan ağlıyor analar kan, gözünde bir sızı
..
uykudan kırmızı gözbebeklerim
ellerim kanıyor tınaklarım kırmızı
gecenin siyahına şarap dökmüş biri
birazı sa, ıma bulaştı saçlarım kırmızı
delirdim
en güzeL elbisemi giydim
kırmızı ruj sürdüm dudaklarıma
..
Bazı anlar vardır, göz görmek istediğini görür, gönül katlanmak istediğine katlanır. Arkadaşımla oturmuş konuşurken, birden çantasından cep telefonunu çıkarıp bana bir mesajını gösteriyor:
‘Stresli zamanlar… Gelme, arama, sorma…’
-Bu, iyi bir mesaj; değil mi? Gelme, arama diyor ama sebebini de açıklıyor. Sen onu tanımıyorsun. Açıklama yapacak birisi değil o. Şimdiyse bana durumunu açıkladıktan sonra gelme-arama diyor.
Bu açık mesajı bir kez de anlatımlı dinlerken, aşıkların birbirine karışıp acıyı nasıl bal eyledikleri geliyor aklıma. Birbirimizden koparak değil, sarılıp öpüşerek çoğaldığımız aşkları düşünüyorum.
..
Ecel terleri döktürdün, yaşamın her anında,
Volkanlar sönük kalır, yandığım ateş yanında,
Sen çaresiz bir hastalık, taşıyorsun kanında,
Gökten kırmızı kar yağdığında, dönerim belki,
Kendi yaptıklarına sen, yanıp ağlayacaksın,
İstemediğin sözlerimi, ruhunda duyacaksın,
..
Bisikletimi kırmızıya boyadım dün
Birde çay demledim
Bardakta kaldı kırmızı kırmızı parmak izim
Kırmızı bir tuğlanın üstüne oturup sigara içtim
Hayal ettim,
Kırmızı halının üstünde yürüdün
Sultan oldun dün.
..
Seni nasıl özlediğimi kimse bilmesin
Seninle kırmızı bir rüyam olsun istedim
Azıcık öperim belki azıcık avunurum
Azıcık koklarım tenini kokları
Hasretim azıcık küllenir belki
Hani kırmızı geceme kırmızı tül sarardın ya
..
Her yerde sen varsın şimdi, işte bak gülümsüyorsun
Hasret küpüne mi battın, bu kadar çok özlüyorsun?
Ruhum ruhunla, kalbim kalbinle, bunu biliyorsun;
Bahçendeki kırmızı kuş sana bir şey demedi mi?
Ruhum benim, canım benim, gülüm benim, her şeyimsin
Rengini gözlerinden almış biricik çiçeğimsin.
..
Sen kırmızı şarapsın; bunu biliyorsun
İçince kırmızı şarabı
Bir alev gibi kanımı tutuşturacak;
Alev alev yakacak...
Kadehimdeki şarabı sen kabul edeceğim
Senin arzu ettiğin şekilde,
..
Hakem;adil,yürekli adaletin terazisi
Kararları,karanlığın içinde bembeyazdır.
Bu akşam öyle kararlar gördüm ki
Evhamlanarak çimenleri boş yere kızartanlar,
Sporun aydınlığına bir kırmızı karttır.
Hakim;adil,yürekli adaletin terazisi
..
Bir şiir okuyabilirim,
Bir Asaf'tan, bir Tarancı'dan,
Belki de bir benden...
Kırmızı mum ışığında
Bir kırmızı elma
Bir kadeh kırmızı şarap
Birde sen...
..
Simsiyah saçlarına kırmızı güller,
Ceylan gibi gözlerine, sürmeler,
Bir tebessüme neler verilir neler,
Simsiyah saçlarına kırmızı güller.
..
Saçların hala kırmızı değil mi bilmiyorum ama ben hala seni………
Yarım kalmış cümlelerimin hiç adı konmayacak gizli öznesiydin aslında. Hiç bitmeyecek bir masalın peri prensesi yahut ön sözü yazılıp akabinde rafa kaldırılmış bir aşk romanının meçhul karakteriydin. Sesime ses, fikrime ışık ihsan eden şiirlerimi vücuda getiren bir ilham perisinden başka bir şey değildin. Sen benim tek gerçek…………………
Tırmanmaya asla cesaret edemeyeceğimi düşündüğüm taş duvarlara, gözümü karartarak ve aşağıya hiç bakmadan bir solukta çıkmaya yegâne sebebimdin. Düşersem benim için dökeceğin iki damla gözyaşını ganimet, zirveye ulaşırsam ellerini bir kez avuçlarımın arasına almayı aşka hizmet ahdetmiştim. Bu ahdime sebep sorarsan eğer ben seni ölümsüz bir…………………….
Aşkta mantık yoktur. Düşünmeden …………………seni.
Hep bir hayal dünyasında yaşamışım meğer. Hep olmazları olduracak kadar aşkperestmişim kendi özümde. Hep bir yanı çocuk bir yanı suçlu olmuşum düşünürken seni. Hep hatalar yapmakmış mutlu olmak. Kırılan kalbini avuçlarının arasına alıp dönüp gitmek sanmışım mutluluğu. Gurura teslim etmek değilmiş meğerse asil olan aşkı. Yanılmışım.
Kırmışım kendi kalbimi, sonrada oturup kırıkları seyrederken gözyaşlarımdan tutkal yapıp tutunmaya çalışmışım yaşama. Oysa toplayıp o parçaları sana gelseydim. Verseydim tüm kırıklarımı al ben kırdım sen yapıştır, Sen yapıştır çünkü ben o sırada senin kalbindeki kırıkları tamirle meşgul olacağım deseydim. Keşke o kırıklarla ben meşgul olsaydım.
Asla gerçekleşmeyecek bir düştün. Sevda yokuşunda çıkmaz sokak özlem denizinde umutsuz bir dalga, benim naçiz gönlümde hiç bitmeyecek bir…………………..
..
Renkleri öğret bana,
Sarı, kırmızı ve mavi
Üzerlerine sevgimi boyayım
Mavi düşlerim olsun
Yeşil büyük bir orman
Kırmızı olmasın,
/Kiremitlerde mavi olsun
..
36] Eğer kişi kendinizi öyle hissediyorsanız, kişi ve halk yaşamınız içinde kendinizi istediğiniz kadar öyle hissedebilirsiniz. Etnikçi hissedişle kişilerin topluma sağlayacakları ne bir sorumlulukları vardır, ne de bir işlevleri vardır. Ekmek pişiriyorsanız, doktorluk yapıyorsanız, gemi yüzdürüp, uçağı uçuruyorsanız, bir bilgiyi, nano teknolojiye çeviriyorsanız, vatan için toplumunuz için ölüyorsanız, başkasını sömürüp, sömürülüyorsanız, bunun etnik oluşunuzla, kendi hissinizle pek bir alakası yoktur.
Madem farklı aidiyetler özgürlüktür! Neden inançsal aidiyet eştirmeler, İnanırlarına farklılığı değil de, bir örneklemeyi güzel ahlak diye gösterirler? Çünkü olgu ve olaylarla hem geçici oluşla aynı kalmak, hem de değişmek zorundasınız. Ve inanç girişmesi toplumsak değildir. İnançların kendi doğası da, bir iç örnekliği gerektirir. Siz bir aidiyet içinde bulunur iken, başka bir aidiyet ilişkisi içinde olanların size, benim gibi düşün; dememesi adına, yani sizin dışınızdan olana diğer inançlara dek örneklenmemek adına da; kendi özgürlüğünüzü öne sürerek(iç kararlı durum) , farklı olanı savunur oluyorsunuz!
Aslında girişen davranışlar böyledir, hem tekleşmek isterler, hem ayrı ayrı yol alırlar. Bu işin doğasıdır. Toplumda üretim yapan bireyin kendisini öyle ya da böyle hissetmesinin hiçbir önemi yoktur. Bir elektriğin, bir otomobil motorunun davranışı, Dünya'nın her yerinde aynıdır. Dünya'nın her yerinde uzmanlar, benzer arızalara benzer yaklaşırlar. Sizin mesleğinize göre kendi, emek uzmanlığınız farklı olacaktır. Değilse aynı meslek uzmanlarının kendilerini halkçı anlamda, nasıl hissettiklerinin, inalca farklı oluşlarının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Bunlar toplumun emek alanlarında istenir de değildir.
Oysa sosyal aidiyet eştirme insanı bir frekans kanala iliştirme ve bir osilasyonla (iliştirme kalıplarıyla) belirleme işidir. İnsanların sosyalce farklı aidiyeti tutumları (farklı frekanslar karışması) , birbiri ile tabucu nedenlerle giriştirilmeyeceğinden, bu öznelce sosyal çatışmacı iç dirençler, bir birine fren oluşla birbirini sönümledirler.
..