KIRMIZI ŞİİRLERİ

KIRMIZI ŞİİRLERİ

Erdal Şabahat

Sabahın gelmede önceki asaletidir. Kırmızı…
Her saniyedeki ayrılığı,kendine getirendir…
Aşkın kıvılcımı,Şehvetin parçasıdır,Kırmızı..
Dökmeye cesaret edilemeyen gözyaşıdır kırmızı..
Tutkudur kırmızı…
Vazgeçilmezin peşinden koşmaktır..
Güçtür Kırmızı,hırstır,azimdir..
..

Devamını Oku
Rıdvan Cankiç

Seninle beraber iken doğadaki bütün renkler kırmızı oldu.
Senden uzakta iken de bütün renkler kırmızı oldu
Çay içerken rengi kırmızı idi
Su içerken de rengi kırmızı idi
Su bardağımın içindeki buz parçası bile kırmızı idi
İşe giderken tüm kıyafetlerim bir anda renk değiştirdi
Ne olurdu kırmızıyı bu kadar sevmeseydin.
..

Devamını Oku
Zeki Akdoğan

Karşıma geçip de giyme kırmızı
Kırmızı içimde sanki kanıyor
Divane gönlümün sensin hırsızı
Ateşler kor olmuş, bağrım yanıyor


Kırmızı değil mi bal dudakların?
..

Devamını Oku
Aslan Özçelik

Kırmızı bır gül tanesıyım dökuldu yapraklarım.kala kaldım ortalıkta sensız kımsesız Kırmız bır gül tanesıyımdöküldü yapraklarım savruluyor dallarım rüzgara kaparalarak sağa sollakırmızı bır gul tanesıyım
Kırmızı bır gul tenesıyım ben tek başıma kaldım o koskocaman ormaanda keşke benıde koklayacak bırı olsa keske dıyorum benım de bır evım olsa benım de bır arkadaşım olsa kader bu ne yapalım işte bızde bır kırmızı gul tanesıyız
..

Devamını Oku
Dede Efendi

20.11.2008

Problemleri -ki son üç gündür kafasına takılmıştı- ile cadde, sokak demeden gece gündüz dolaşıyordu. Her şey on ay önce başlamıştı. O günlerde annesi ülkenin batısından, güney’e onu ziyarete gelmişti. İlerlemiş yaşına rağmen oğlu gibi yalnız yaşıyordu. Kocasın-dan kalma maaş -onun deyimiyle Allah millete devlete zeval vermesin çok şükür yetiyor ve torunlarına vermek için artıyordu bile. Cumhuriyetin ilanından üç yıl sonra doğmuştu. Anado-lu’nun doğuya sınır vilayetlerinden birinde ilkokulu bitirdikten sonra, halası beş kardeş ten birisi olarak okutmak için; onu yanına alıp batıya götürüp, dördüncü çocuğu yapmıştı. Hala-nın kocası Atatürk’ün subaylarından birisiydi. Küçük kız burada okuyor, o günlerin cumhu-riyet ve asker sevgisiyle büyüyordu. Küçük kız ortaokulu bitirmeye çalışırken ikinci Dünya harbi patlamıştı. Batı da yerleşenler harbin ilerlediği yıllarda: Daha güvenli olacağını düşü-nerek, doğu vilayetlerine, akraba yanlarına sığınıyordu. Halası da yeğenini kendi evine gönderip riskten kurtulmak istedi. Ve trenle doğuya, memlekete gittiler. İndiği yerde halasının kaybolan bavulunu ararken, görevli bir memurun dikkatini çekecek ve bir yıl içinde evlene-ceklerdi. Kocasının görevi nedeniyle Anadolu da ki tren istasyonlarını gezerken; dört çocuk sahibi olacaktı. Orta Anadolu’nun batı sınırındaki kocasının vilayetine gelmek on üç senele-rini almıştı.
İlkokula orda başladığını anımsadı. Öğretmeninin hatta başöğretmeninin bile ismini hatırlıyordu. Babası demiryolcu olduğu için tren istasyonundaki lojmanlarda oturuyor ve ilk günler sabaha kadar gürültüden uyuyamıyorlardı. Bu yüzden pek yatılı misafirleri de olmazdı. Kore harbinde: Asker sevkiyatının yolu oradan geçtiği için, camdan seyrederken annesinin heyecanının ona da geçtiğini, askeri okula neden gittiğini ve neden okumayıp kaçtığını,; yıllar sonra bu günlerde anlıyordu. Ana rahminde bile bebek ve annenin ruhsal bütünleşmesini bir yerlerde okumuştu. Bütün hayatı boyunca da; devletlerarası özel, kırmızı telefon hattı gibi; her çocukla annesi arasında gizli bir bağ var olduğuna inanıyordu. Ölüm bu bağı kesiyor, çocuğu desteksiz, korumasız ve güvensiz bırakıyordu. Kaç yaşında olursa olsun bu böyleydi. J.P.Sartre var olmanın sorunları yanında, yok olmanın, var olanların ruh bütünlüğünün ne kadarını eksilttiği üzerinde de, onun gibi düşünmüş mü idi? Eksilenin yerine kimi, nasıl koymalıydı, bütünlüğü tekrar nasıl sağlamalıydı? Bunun cevabı kim de vardı, kim verebilirdi? Kırmızı hattı hatırladı. O günlerde ki ilk askeri devrimden sonra askeri okullar revaçtaydı. Dört çocuğa ancak yeten memur maaşı, yatılı okulları akla getirmiyor değildi. Hele askeri olursa ki annesinin idolü idi. Onu mutlu edebilmek duygusuyla kırmızı hat çalıştı ve askeri okul hayatı başladı. Bir ay yeni dolmuştu ki annesine dönmeyi; söndürülemez bir ateş olarak içinde hissediyor ve dönmeyi düşünüyordu. Gerçi dönmek, üç sene sonra okuldan kaçarak gerçekleşecek ve okul borcu taksitle yedi senede ödenecekti. Daha sonraki yıllarda, kardeş-lerine karşı bir haksızlıkmış gibi buruk bir duygu, vicdanının bir köşesinde yerini alacaktı. Babasıyla ters düşüp, üniversiteyi okumak için evden ayrıldığı yıllar da; kırmızı hattın ağır bastığı yıllar olacaktı. Gizli olarak annesini ziyaret ediyor ve başkente dönüyordu. Babasının nasıl tepki vereceğini kestiremiyordu. Yıllar sonra babasını kaybettiğinde Sekiz sene boyunca her aklına geldiğin de, burnunun direği sızlayıp, gözünden yaş geleceğini söyleyenlere; belki de gülerdi. Ama öyle oldu işte.
Ayaklarının onu kırmızı hattı takiben, mezarlığa getirdiğini fark etti. Bir ibrik su alıp, servilerin arasından geçip, kenarları betonla çevrilmemiş, toprakların kabarıklığından, yeni olduğu belli olan annesinin mezarı önünde durdu. İbrikteki suyu homojen bir şekilde dağıt-maya özen göstererek bitirdi. Kırmızı hattın çalışıp çalışmadığından emin değildi. Ölüm ne demek diye düşündü. Var olmanın karşıtı mıydı? Eğer öyleyse; yok olmak ne demekti. Biz ölenleri düşündüğümüze ve ruhumuzda, imgelemlerimizde yaşattığımıza göre yok olamıyor Sevgisi, düşünceleri ve bütün özellikleriyle beynimizde yaşıyor. Öte yandan yaşadığı halde beyin fonksiyonlarının tamamını kullanamayanlara: Yaşayanlar hiçbir anlam ifade etmiyorsa; onlar için ölüden farkı yok. Benim içinde ölenlerin yaşayanlardan farkı olmamalı. Sevdikle-rimi beynimde hep yaşatmalıyım. Hiçbir zaman onları unutmayacağım. Aslında tam olarak ölümü tarif edemiyoruz. Ölüm unutulmaktır diyenlere nasıl hak vermezsin. Yaşayan ölüler yok mu? Yıllarca ön planda halkın beğenisini kazanıp, daha sonra yanlışlarından ötürü; halkın hafızasından silinip, unutulan yıldızların, yok olması da onların ölümü değil mi? Uzayda yakıtı bitip sönen yıldızların yok olduğu gibi. Aslında ışığı söndüğü için yok olmuyor; sadece gözümüze görünmüyorlar. Uzayda dönmeye devam ediyorlar. Demek ki ölüm yeniden tarif bekliyor. İyi ama böyle düşünmem annemin sıcaklığını, sevgisini geri getirmiyor ki. Fikir mastürbasyonu yapıyorum galiba iyice dağıttım.
Yavaşça kalktı, annesine bir öpücük gönderdikten sonra; mezarlıktan çıkıp bir dolmuşa atladı. Biraz ferahladığını iyiden iyiye hissediyordu. Her zamanki arkadaşlarıyla takıldığı meyhaneyi geçince dolmuştan indi ve meyhaneye doğru yürürken; üç günlük kaybını nasıl anlatmalı diye düşünüyordu. İçeri girerken birbirine karışmış içki ve sigara kokusuyla birlikte, büyük bir tezahüratla karşılandı. Masasına davet edenlerim arasından, sohbetinden hoşlandığı gurubun masasına, dördüncü olarak çöktü. Kırmızı hattı unutmayı yeğleyip kırmızı şarap, salata, köfte ve biraz da meze söyledi. Senelerdir arkadaşlarıyla, yarışlardan bir gün önce burada buluşur, hem neşelenirler hem varsa tiyoları birbirlerine geçerlerdi. İçlerinde at antremanlarını izleyecek kadar işi ileri götürenler vardı. Çarşaf, çarşaf yarış dergileri cep-
lerinde, atların gallopları, siprintleri, önceki yarışları hatta jokeylerin sağlık durumları bile incelenirdi. Şerefe birkaç kadeh yuvarlandıktan sonra, söz asıl mecrasına geldi. Bu seneki gazi koşusunu kim kazanır. Kaç para verir, imparator hangi ata biniyor? Bir, iki bültene göz gezdirdiyse de pek havasında olmadığından, arkadaşlarına siz oynayın ortak olalım dedi. Arkadaşları onun da fikrini bildirmesinin şart olduğunu söyleyince de; ciddi olarak üçüncü defa bir koşu bültenine bakmaya başladı. Bu arada yüksek sesli tiyoların arasından, güven-meye yakın olanlar da göz önüne alınıyordu. Tiyonun büyüğü her zaman meyhaneciden çıkardı. Onun için değilmiydi yarış meraklılarının uğrak yeri olması. Saatler geçiyor içkiler mezeler tazeleniyor, kuponların iskeleti yavaş yavaş belli olmaya başlıyordu. Saat 23 e doğru meyhaneci tiyoyu patlattı. Tiyo pek de sürpriz değildi, zaten o at plase olarak bültenlerde geçiyordu. Hesabı paylaşıp kalktılar. Herkes başka bir yöne gidiyordu. Çakırkeyif olduğunu
..

Devamını Oku
Nuray Küsem Gültekin

Dün gece usuma düştü çocukluğum ve anılarım. Bir bayram sabahında giymiştim ilk kez kırmızı iskarpinlerimi. Evimizin salon penceresi altında duran büfenin önünde, ellerim belimde vermiştim pozumu. Suratım asık gözlerim yaşlıydı.Günler öncesinden başlamıştım ağlamaya.Babamın gömleğinden bozma karpuz kol çizgili blüzum, şemsiyeden bozma puantiyeli kloş eteğim, ayaklarımda bilekten bağlamalı kırmızı iskarpinlerim. Ha bir de saçlarımda kırmızı kurdelalarım. Anneme sitem etmiştim, fiyakalı ayakkabılarımın üzerine yakışmadı diye elbiselerim!
Babam teselli etmişti. "Ağlama kızım! Dost başa düşman ayağa bakar" demişti. O zaman çocuktum ya anlamamıştım. Şimdilerde büyüdüm kocaman oldum. Aslında babam; Büyüyeceksin kızım büyüyeceksin! Demek istemişti.Ne zaman vitrinlerde kırmızı iskarpin görsem, pencere önündeki büfenin tozunu alan annemin, gözyaşlarımı avuç içleriyle sildiği ve babamın dost ile düşmanı anlatırken, yüreğime koyduğu tebessüm dolu bayram sabahlarını hatırlarım.
..

Devamını Oku
Emin Şahna

KIRMIZI......
Aşkım kırmızıdır benim,
sevdan kırmızı.
dilim, sözüm kırmızı,
yüreğim, kanım kırmızı,
güneşim; ayım kırmızı
toprağım taşım kırmızı
..

Devamını Oku
Tuğrul Pekel

Bu şiir kime yazıldı-1




Ben kırmızı rengi seviyorum
Kırmızı tişört, kırmızı elbise
..

Devamını Oku
Serap Tepedelen

Düşlerim vardı; kırmızılı,yeşilli,morlu...Renk renk,cıvıl cıvıl.Her bir rengi kucaklamak isterdim.Ellerimi iki yana açtığımda, içimi renklerle öyle bir doldururdum ki...Fırçam yoktu ya da boya kalemlerim olmadı hiçbir zaman ama ben,parmaklarımla renklere dokunurdum.
Yüreğimi kırmızıya boyadım,ateş rengini verdim ona.Sönmesin hiçbir zaman diye.Saçlarımı turuncuya boyadım; farkedilen olmak istedim.Gözlerim yeşildi,yemyeşil.Bedenim,ayaklarım masmaviydi,denizin güzelliğini almak istedim.
Ben,renklerin çocuğuydum.Zaman zaman vücudumdaki bu renklerden bazıları ön plana çıktı.Çocukluğum maviydi; gençliğim kırmızı,yaşlılığım yeşil olacaktı.Eminim yeşil olacaktı.
Şimdi,renkleri arıyorum.Her biri, birer birer kayboldu.İlk önce mavi uçtu gitti elimden.Sonra kırmızı terketti beni.Yeşile sığınmak istedim.Elinin tersiyle öyle bir itti ki...Renksiz kalemlerimle başbaşa kaldım.Kalemlerden biri parmaklarıma dokundu,korktum.Korktum çünkü her dokunduğum kalem,ya siyah oluyordu ya beyaz.Yüreğimin kızıllığı nerede? Siyah; 'ben varım ya! 'dedi.Karaya boyanmış bir yürek artık alazlanmaz oldu.Tutkusuz,dingin,bir köşeye çekildi kaldı.
Böyle olsun istemedim ben.Bembeyaz oldu bedenim.Ne bir mavi,ne bir yeşil,ne bir kırmızı oynamıyordu benimle.Renkler terketti beni.Renksiz,tatsız tuzsuz bir insan olup çıktım.
Bir ışık arıyorum şimdi.Beyazdan öte...Turuncu bir ışık.Bir yerden,bir köşeden biraz uzatsa başını,yakaladım mı bırakmayacağım onu.Turuncunun ardından kırmızı,kırmızının ardından yeşil,yeşilin ardından mavi gelecek.Gelecek biliyorum.Siyah-beyaz gecelerin ardından doğan bir güneş ya da renksiz düşlerden uyanışın son bulduğu bir sabah olacak.
O sabah,kollarımı açacağım iki yana.Ellerim,ellerimin ayası,kasılırcasına kucaklayacak renkleri.
..

Devamını Oku
Hüseyin Elçi

Veysel Öngören’e


“şiir imajiner bir eylemdir” derdi
şiirde sözcük, sözcükte anlam kırmızı
ayağında çorap, göğsünde kravat
anılarından sızan sızılar kırmızı
..

Devamını Oku
Hey Can

kırmızı bir fincan..
kırmızı bir hayat..
kırmızı bir aşk...
kırmızı çizğilerle çizilen sınırlarım..

sınırsız çiçeklerim..
kıpkırmızı bir sonsuzluk...
..

Devamını Oku
İsmail Kurt 2

Konu:Güzellik..

Al kırmızı,kan kırmızı
Gönderde bayrak kırmızı
Baharda çiçek çiçek
Açan gelincik kırmızı..

..

Devamını Oku
Ömer Deniz Güçlü

Özlemin kişiye zarar verdiği nerede görülmüş? Kuşandır beni bakışlarınla.Sıkılmak yok her şey senin için bu dünyada.Bileklerim yorulur ayrılığı yüreğimden atmak için.Oysa tek bir söz gerekiyormuş. “GİT” demen yeterliymiş.

Adam gibi aşklara gitmek istiyorsan eğer,Önyargını içinde öldür.Kırmızı düşlerinle kendini ödüllendir.Neden mi kırmızı? Kırmızı aşkı anlatır.Bilmez misin.?

Gecenin koynuna girmişim.Ne sıcak ne soğuk.Önce keskin bir acı saplanıyor sonra uykuya dalıyorum.Farkında bile değilim. “ÖLÜYORUM”..

Adım adım geliyorum sana.Sızlatan sözlerine değil,içinde ki sıska insana tehditler yağdırmaya geliyorum.Ondan sonrasını merak etme…Vakit olur ki “Ayrılığa Ramak Kalır”…
..

Devamını Oku
Mustafa Lita

uzayan giden bir yoldu uzadikca azalmisti acimiz, hatta kendimizi bile unuttugumuz dostluk paylasimlari olan uzun bir sokakti.....kirmizi oldu sonra kaldirimlar...haala bilmiyorum hala oyle kirmizimi yoksa daha mi koyu, , bilmemekten utaniyorum..gardas tam18 ay 6 gundur bu caddeye ayagim basmadi, affeyle kirmizi tasli...aci dolu unutulmayan sehir....birde cinar agacin vardiya buyuklugunu simgeleyen hani arasira bizim eve golgeside olmadi deyil hani...coluk cocukgun oynadigi...*insan oyun parkinda top oynarmi yaaa, , , *oynardi cocuklara yoktu ki yer calim atmaya...kucuk cocuklara..cinar agacinin altinda oturulacak yerde vardi hani dizdize veripde sevgiliye, soyleyecek soze malzeme olan cinar agaciydi derdi sevgili> icimdeki senin icin yetisdirdigim cicek varya bu cinar agacindan daha buyuk ve onun icindir ey sevgili aksam olunca kendimi cicegin golgesinde sanisim ve bu askin isiginda bu golgenin koyuluguna sasirmayisim! dizdize vermek icin soguk olmasida gereksizdir kalbin, istemsiz gibidir ansizin gozum 'un gozume gelisi ve ben buna sasirmazdim! sonra bir kac imla yanlisidir sanki dizimin dizinden uzaklasisi, , oyleya ey sevgili soz agizdan cikinca imla yer cekimine ugruyordu, , , , ha bu arada unutmadan soyledim cay icilmeden gecilmeyen ugrak kahvesi gibiydi hayat! kirmiziydi kaldirimin tasi iz birakti yuregimde kolumdaki asi gibi....ilk cocukluk asimdi seker diye yedigim.her halimden belli sekeri cok sevdigim ne yalan soyleyeyim caddenin tatli satan dukkanlarida vardi sonra seker bankin onunden ayriliklar oldu hatta seker bank dort yol agzindaydi...agzimdaydi sana soyleyeceklerim, , , karsiliksiz bir cek gibi, , , yuzume biraktigin unlemlerle gitmistin aklimda sorular vardi tabii ama sen gitmistin sagimdaki dolar kuru gibi basini alip simdi uzman olmak gerekiyordu...cunki onumuzde acik cadde, dort yol agzi.birde kocaman bir kis vardi..bir daha soyluyorum sen dolar kuru gibi basini alip gittigini senin arkandan.....birde karsidaki caset dukkaninda tarkan caliyordu kuzu kuzu diye gidenler kuzu kuzu gelmedikleri icin gitmis sayililanlardi, tibki son anda kacirdigim firsatlar gibi..bu bir dram sende biliyordun dekor yanlisti muzik yanlis tarih yanlisti senin benden ayrilisinin tarihi tarihin en kisa tarihiydi aklimin kosesine yazamadigim o an, tarihler kisa yazilir unutma....neyse sagimda halen seker bankasi olsun saglik olsun....bir cinarin golgesinde bir dizi tarih olsun sen ucundan tut hatta ucunu ben vereyim ipin zaman iklim uygun olsun cinar yaprakli olsun tek sorunda bu yaa..cadde halen kirmizi tasli mi? ? ? ipin iki ucu olduguna bir ip ucu istemiyordu bu tibdada boyleydi tibki sehrin guzelligi gibi bizim derdimiz vardi ortaktik hani bu nasil bolum gelismeler bolumu, serim dugum cozumu olan dili yokmuydu bunun? ? komiktik hani bu nasil saka suyu cikiyor bak coookkkk su verdigin saksidaki karanfilin....olanlari yazamiyorum ben zamanin akisinda bu seyir bu hipnoz sallanan kasaptaki yurege midir ey sevgili, sehir unutma senin en uzun kaldirimin tasli rengi kirmizi, cocuklari sevdali tarihi kara yaziliydi okul tahtasinin imal tarihiydi belki bu oysa biz beyaz yazardik her gun kendimizi ihmal ettigimiz tarihi...bizim halen mektub derdimiz falan yoktu cok uzaklardan gelecek ama gebeydik hani bilmeden oldu karanlik manasiydi bunun gelecegimizi gece mi aradik biz...bilmem biz asiktik! ! ! ! yasamaya, beklemeye, dusunmeye dusunmeye.dusuncesizce verdigimiz unlu harfler vardi sozcuk bulma oyununda unsuzleri cok olan sozlere...iste bu bir kan uyusmazligiydi belki sahsen ben b rh pozotif cikmistim bu testten....ama yorum gerektirirse siklar sik deyildi hani son sikka saklamasi cevabi sevgilinin....tekrarliyorum sehrin en uzun en unlu caddesiydi acimizi sevgimize boldugumuz pay payda belirsizdi ama bir bolumdu bu payi paydasindan kucuk olan carpildikca kuculen bir bolumdu tarihte un vardi her unlu bir kan dokmustu cop kutusuna marketten aldigi tavuk cigerinin kaniydi dokulen kimisi selaleye benzetip bunu kafiyesiz kifeyeli siir yapmaya ugrasti halen bilinmez neden oldugu guzelligi sevgilinin onu sevdirmeye benim aklimda, aklimca yasardim her gun bir cinar agacinin golgesinde sanardim kendimi bu supe goturur bir dusunceydi supe goturdugu kadarda getiriyordu kopruyu saglamlamak icin beton dokuluyordu kilolarca, , , , insan zorlanmiyordu gormek icin yildizlari eger yoksa cinar agacinin yapraklari, , ne zaman cinar yapraklandi o zaman anladim ben yildizlara bakmanin keyfini hissini, saklisini gizlisini bunu ve bunun seyi vardi neyiydi o yaaa yok valla unuttum seyini senin....olsun uc nokta koy bilen hatirlar bildigini...sonra dusunup tasindik biz cinar agacinin golge ettigi evimizden sunu soyleyim bizim bu evden dusununerek tasindigimiz kesinlikle dogruydu olurya aklinizda dogar bir dusunce bunu sebebinin o golge oldugu yok yok canim...istesem kirarmiydim su ictigim bardagi bunun sebebi senin dudak izinin bir tarihin eseri olacagini bilmem oldugundandir eyyyyy sevgili.....yaramiz vardi fizyolojik ve psikolojik, , yaramiz kolejli olmadigimizdan deyildi herkes kendi basinaydi ve her sac kendi basinda buyuyordu soyledimya ben fizyolojik yaralar sarilarak, psikolojik yaralar acilarak iyilesir diye...biz hic seninle fizyolojik yaramizi iyilistirmeyi denedik mi..ama bir seyi halen aciyorum eski yarami seni hatirlamak icin dun yine actim acidim ve acim fizyolojikti iyilesmek imkansiz mi? ? ? ? derinlige bagliydi hersey mesela derinlestikce tehlikeli oluyordu deniz sahsen bu bendeniz deyil benim derinligim gorunuyor bunun berrakligi halen supe goturuyor bazi gozlere..ama derin yazanlar zaman aliyorlardi derin yazanlar sonra cogaldi..sahsen biz bilerek derin yazmistik tenimize deyil siirimize derinligimizi...her cicek yasadigi ortama gore aciyordu sen halen cookkk fazla su veriyordun karanfile tasiyordu su bazen duvari boyuyordu cicegin ozu annenin gozu buradaydi temizliginde senin o yuzden cok zaman beyaz giyerdin hatta reklamlarda bile beyazlar oynardi bizim beyazlarimiz icin sicak suda beyazlayiveriyordu bundan anlasiliyorduki biz beyazi kirletmeye o kadar siyah deyildik ama ara sira siyah beyaz giydigimiz oldu olmadi deyil demek bu, renkli takimlar tuttuk dostlarla sevincmizde hani seni adini bu siirde veremiyorum cunki sana ozel bir siir yazmayi dusunuyorum hala hani bizim takim o kupayi alinca hani seni sirtima almistim o unlu kirmizi renkli caddenin boyu sirtima alip yol almistik simdi seni aklimda tutup yol aliyorum....dostum seninle hani bir gun benim siyah delik ayakkabima beyaz corap giydigim gun corapbimizi detistirmistik benim beyaz corap senin ayagina nasilda uymustu ama senin ayakkabin benim ki gibi delik deyildi ki simdi ben ne zaman coraplarimi yikasam bir siyah bir beyaz bir siyah bir beyaz asiyorum onlari gun goren bir tele bu ne anlatiyor diyenler icin hatirlatiyorum senle beni hatirlatiyor bana hangisi sen misin yok ikiside biziz karistik simdi birde kardesligi anlatiyor bu iste siyah beyaz ve aklim siyah beyaz televizyonumuza gidiyor tek kanalliydi iste ey insan adam gibi yasamak icin cocuk olmak gerekliydi insana ve ben dusunup tasindim bu sehirden arkamda simdi dort mevsime uyan bir cinar agaci, kirmizi tasli kladirimli sehrin en uzun caddesi tarih dusulmemis dusurulmus onca ani ve arkamda ben bir ana biraktim eyyy sehir eyyy sevgili birde eyyy seker bank bu oyunda sizce basrolu oynayan hangimiz ve hangimiz hangimizin yuzunu siyah beyaz bir resme resmettik renkli bir sekilde...bunlar benden sana bir harf yogunlugu ve ben sana bir ip ucu diyorum sana bir ip veriyorsun unutmayalim ki bir ipin iki ucu var tek uclu bir ip gibiydik seninle iste yokus simdi istersen gel sen bana bir ipin ucunu ver....alinanlar geri verilmiyor ben senden bir ip ucu aldim karsimda sen varsin diyorum gozum gozunde istemsiz bu istemsiz bir ayrilik istemli her sey dusunmek gibi kalp gibi istemsiz ayrilik.....
..

Devamını Oku
Engin Akkuş

Sabahtan erken uyandım,
Baktım ufka şafak kırmızı.
Yağmurun seyrine daldım,
Çaktı şimşek,gök kırmızı.

Saç sırma, yanak kırmızı,
Saçına gül tak kırmızı,
..

Devamını Oku
Ramazan Kocapinar

ŞiiRLERiMiZ ve B i Z
BiZiM ŞiiRLERiMiZ - BiZiM GÖNÜL SARAYIMIZ

WEB ADRESiMiZ

http://www.mysite.web.tr/ramazankocapinar/5131/TANITIM.html
http://www.mysite.web.tr/ramazankocapinar
..

Devamını Oku
Ramazan Kocapınar

WEB ADRESLERiMiZ:

KENDi ÖZEL
http://www.mysite.web.tr/ramazankocapinar
http://www.mysite.web.tr/ramazankocapinar/5131/TANITIM.html
ANTOLOJi
http://www.antoloji.com/ramazan%20kocapinar
..

Devamını Oku
Hakan Tungaç

Gül yaprağı, al yanağı, kalp sızı
Yakamozdan sonra güneş kırmızı
Gün batımı, kiraz dalı, yar sızı
Gül kurusu aşkı temsil kırmızı

Öfke derdin, dert gönülün hırsızı
Aşka dair güller koyu kırmızı
..

Devamını Oku
Harun Tolga Peker

Beyaz bir gülsün sen
Göğsünden vurulmuş bir güvercinin ağzında,
Barış, bu ülkede çok ağır bir kelime inan.
Sevişirsek annen kızar,
Savaşırsak çizgi filmler bir daha gösterime girmez,
Ve üzülür çocukluğumuz..

..

Devamını Oku
Yusuf Tuna

Gül Peygamber sevgisini gösterir,
Benim sevdam kırmızı güle benzer.
Bu sevda insana büyük haz verir,
Benim sevdam kırmızı güle benzer.

Sevdası olmayan kimse laşkadır,
Seven gönülün sevdası aşkadır.
..

Devamını Oku