KIRMIZI ŞİİRLERİ

KIRMIZI ŞİİRLERİ

Fatih Söyler

karanlıkta üç ışık
sarı ışık
mavi ışık
ama ama kırmızı ışık...
bir gün yırtılır mı karanlık?

karanlığı deliyor üç ışık
..

Devamını Oku
Yunus Emre Gümüş

Kaç yılda unuttuk aslımızı
Ne kadar sürecek bu kara yazı
Kaç ana yüreğine daha düşecek bu sızı
Ah Türkiye'm senin kanın ne kadar kırmızı

Yalın ayak söndürdük biz ateşli alazı
Gerçekleşmedi o arsız düşmanların niyazı
..

Devamını Oku
Eyüp Taşova

Özgürlüğün, simgesi, güneşidir
Ekmeğimin katığı, aşıdır
Vatanımın temel taşıdır
Al kırmızı şanlı bayrağım

Burçlarda bir başka oynatır yüreği
Paha biçilmez yapar, tuttuğu direği
..

Devamını Oku
Şengül Gülmez

Biliyorum sende bana kırmızısın
Önce sarı sonra yeşil
Maviyi de gördüm cennetimde
En sonunda kırmızı
Sessizliğimiz, çaresizliğimiz kırmızı
Çişini tutmaya çalışan çocuğun yüzü gibi
Günahımız umudumuz kadar
..

Devamını Oku
Harun Güven

Cemre düşmüş gönlüme, asıl şimdi yanıyorum. Yedi kat semada ibadet eden melekleri düşlüyor düşlüyor düşlüyorum... Kalemi elime alıp hak için, hak adına sinede dem bulan muhabbetle yazıyorum... Ağustosta kar beklemek yakışmaz ama, kışın düşen cemrenin alevinden yazıyorum...Yediverenlere inat yenilgininin tahammülsüzlüğüyle yazıyorum... Hükümsüz olan sevdanın; sokak ortasında işlenmiş cinayetinin maktülü olarak yazıyorum... Ellerimi semaya kaldırdığımda; şağ omzumda şahit olan Kiramen Katibinin şahitliğinde hayra, hayır getirsin diye yazıyorum... Sinemde ısıttığım, sımsıcak dem bulan muhabbetle yazıyorum...


Öğrenmek demek, edimsel koşullanma olmamalı her zaman... Elin sobaya değdiğinde sobanın yaktığını bilmek, biber yediğinde acı olduğunu hissetmek, yada hediye aldığında sevinmek, çok mutlu olmak, sana birşeyleri öğretebilir elbette... Ama sevdiğinde yanıyorsan, yandığında acı çekiyorsan ve bunu bir hediye bilip; seviniyor, mutlu oluyorsan işte bu aşktır... Tezleri bile çürütecek, alemi içine alacak kadar büyücek, bir edimsellenmedir ve kişinin istesede istemesede koşullandığıdır... İşte aşk böyle başlar...


Sonra sorgularsın aşkla herşeyi... Neden dersin neden... Et yediğimde midem eti eritiyorda, aynı et olan midem kendini eritmiyor... Gün geceyi kovalıyor kovalıyor, neden bir türlü yakalayamıyor dersin... Biri giderken neden diğeri geliyor dersin... Bazen gülersin anlam vermeye başladı mı... Aşkı anlamayan aslında anlamadığından değil anlamak istemediklerinden inat eder... Onlar için ayı parmağınla işaret edip ortadan ikiyede bölsen yine aşkı anlamazlar... Aşkı kimde görseler kıskanır ve horlarlar... Çogu zaman eziyet bile ederler... Yollarına dikenler sererler, taşlarlar, yada bir Sümeyye klasiğidir paramparça şehid ederler... Aşk kaybetmez bu şekilde, aslında hep kazanır... Aşk kırkı geçince kendini ifade etmeye başlar... Kimi zaman aşk sevdiği için sevdiklerinden hicret ettirir... Yollara düşürür... Aşkın yolu birdir...
..

Devamını Oku
Feridun Urfa

yer-gök kırmızı/nar kırmızı/kan kırmızı/can kırmızı/
bir onsekizlik kız memesinde duvak kırmızı
iç(i) savaşan bir ülkede yol kırmızı/asfalt kırmızı
...kaleşnikof ucunda gözler kırmızı/korku kırmızı/dağlar kırmızı
sınır boylarına karişmiş kokular kırmızı
Kobani kırmızı/Efrîn kırmızı/Xoy kırmızı

..

Devamını Oku
Seçim Seziş

Rengim turuncu
Her gün batımı boyarım ruhumu turuncuya
İçinde biraz sarı, birazda kırmızı var.
Sarı hüznümdür kırmızı sevdam...
Boyarım kendimi turuncuya gün kızıla dönerken
Bir yanım hüzün olur bir yanım aşk
Olmuyor aşk sade kırmızı
..

Devamını Oku
Ayhan Akdogan

Kırmızı bir fotoğraf karesiydi bizim aşkımız
Ellerin ellerimi sarıyor, bir gece sabahı buluyor
Şafak söküyor, içimden gelen duygularla ufukta
Uzağında hayatın, içinde sevdanın, tebessümünde hayatın

Kırmızı bir güneş alacasındaydı bizim aşkımız
Sessiz kalan şehir üstüne çöken duman ışıksız buhran
..

Devamını Oku
Gamze Püsür

Sen kadar kırmızı, ben kadar soğuktu hüznüm.
Ve gece beni ısıtamayacak kadar sıcaktı.
Sense beni duyamayacak kadar tenha.

Bir ütopyaydı seni icimde büyütmek.
Sevgini, tenini ve kırmızıyı.
Ama seni hissedemeyecek kadar griydim.
..

Devamını Oku
Ali Akdemir

K A N K I R M I Z I İ H A N E T

(DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ)

‘Erkekler nefislerine karşı o kadar acizlerse
kadınlara üstünlük taslamasınlar.’ Kitaptan.

..

Devamını Oku
Ali Orkaç

Umutlar uçuşur gökyüzünde,
bulutların ardına
ve güneşin sevecenliğine
kendini bırakır.
bir yudum su isteyişine.
içer...içer...ama duyamaz
kırmızı bulut olsa su
..

Devamını Oku
Hakan Şentürk

Bir kadeh şarap içtiğim.
Şarap kadar kırmızı,
Kadeh kadar zarif,
Bir kadar tek,
İçtiğim kadar benim.
Tek zarif kırmızı benim.
..

Devamını Oku
Mücahit Gülbaş

Kırmızı çamurdu okulun yolları,yağmur sonrası pabuç değil naylon giyerdik,yinede yapışmış kalmış ayaklarımıza,
yapışmış hayatlarımıza,
yapışmış kalmış anılarımıza ilk gençlik,
kırmızı çamur,al yanaklı kızlar,pazaryeri turşucusu,kısmet havuzu, kaçak sigara molaları.
Çoktan geçtik derken biz o yolları,bir de bakıyorum ki hala geldiğimiz yerdeyiz...
Mücahit Gülbaş /28.06.2008
..

Devamını Oku
Feride Ayhan

Dünya bir tarafa,
Kırmızı papuçlarım diğer tarafa
Sen yoksun yüreğim yansa da
Kırmızı papuçlarım var ya
Onlar en büyük teselli bana
Feride Ayhan
..

Devamını Oku
Kerem Yüce

Pembe bir beren vardı ilk buluşmamızda ve onu tamamlayan siyah atkınla pembe eldivenlerin,soğuktan solmuş pembe yanakların,yüreklerimizde beraber çevirdiğimiz temiz bir sayfa...Omuz omuza yürürken tutamazdık oysa ellerimizi utancımızdan.Hayallerimiz vardı aynı sıralarda çözülmeye hazır problemlerle başlayan,aynı şehirlere taşınan.Mutlu olmamız için yetiyordu bu sokakları birlikte arşınlamak,izlerken dalgaların bizi karşılayışını simidimizin buğusunda dans eden martıların şarkılarını dinlemek,otobüste yanyana oturmak.Soğuktan kızaran kulaklarında salıncakta sallanan bir çocuk gibi keyifli duran küpelerinin aynı ritimle salınımları,dönüş yolunda gözlerinde izlediğim sırtında çantası okula giden küçük kız,örgülü saçlarında uçuşan kelebekli tokalar ve kırmızı çoraplarını saran üstü fiyonklu siyah ayakkabıları...Ayaklarının altında ufak bir iskemle mutfakta bulaşık yıkama,tuzunu atmayı unuttuğu ilk yemek yapma girişimi.Ve kurduğun ilk hayal; imrenerek baktığın yüreğinde ilk defa somut olarak beliren sevginin öğretmeninle kesişmesi,öğretmen olma hevesin.Eve dönüşlerde anlatmadan gözlerimizde izlediğimiz,alt yazısız hikayeler.Ürkek ceylanların keşfe hazır bölgelerde her türlü riski göze aldığı umut yolculuğuydu düşlerimiz.Parmaklarına dolanan pamuk şekeri,ikiye böldüğümüz kağıt helva ve sana ilk aldığım o kırmızı gül,biliyorum duruyordu hala kurumuş bir şekilde defterinin arasında.O son mektubundaki yalnızlığının sesi çınlıyordu hala kulaklarımda ve uzak diyarlardan gelmese de kokun insan hissedince huzurla karışık bir sıcaklık esiyor damarlarında.
Bir alo sesi duyabilmek için beklenirken kontörlü telefon kapılarında sadakatin saati vuruyordu on ikiyi,karışıyordu ayrılık uzaklığın getirdiği rüzgara.Yıllar sonra yine aynı sahile doğru yol alıyorum.Kulağında küpe bulunan delikanlı elinde birasıyla sarılmış bir kıza,martıların yerini almış karabataklar.Saçları uzun bir başka çocuk pembe gömleğiyle elinde cep telefonu yürüyor uzun adımlarla,bir araba yanaşıyor sahilde oturan iki kızın yanına,onlarda binip gidiyor kısa süreli bir sohbetten sonra.Anıları doldurup cebime ilerliyorum telefon kulübesine,cebimden çıkarıyorum jetonu belki sesini duyarım umuduyla.Kulübelerde değişmiş,jetonların yerini almış kartlar; bir jetona bakıyorum bir de sana o ilk çiçek aldığım yere.
Miadı dolmuş ve tedavülden kalkmış artık eski duygular.Siyah beyaz yalınsız ve yalansız hayaller yenik düşmüş gönüllerdeki renkli halisülasyonlara.Bense hala aynı siyah beyazlıkta,anılar hep ceplerimde,çünkü analogtu benim sevdam hazır değil dijitale...
..

Devamını Oku
İsmail Özabacı

Büyük şehirlerin kalabalıklarında(kırmızı ışıktan geçerken mesela) kaybolmayı seviyorum, yabancı bir evde küçücük odamda seni hatırlatan altı çizili kitapları okumayıda...
Yanlış otobüslere binip kaybolmayı seviyorum, sonra birden inip bilmediğim bir yerinde en yakın çiçekçiyi seviyorum...seni hatırlatan
Büyük şehirlerde yalnızlaşan aşkları seviyorum, büyüyen aşkların eski acılarını seviyorum.
Elindeki çiğdeme sımsıkı sarılan, durakta bekleyen, karşıdan karşıya geçenleri seviyorum. Dondurucu soğukta dışarıda sigara içenleri seviyorum,soğuktan al olan kırmızı yanakları seviyorum...kırık gizli bir kırmızı gülüde yanaklarına benzeyen.
Bir yol kenarında öpüşen liselileri (yol kenarında olmaz ama) seviyorum. Karda olsa her yer, ekside olsa seni düşündükçe içimin ısınmasını seviyorum...
Nefesin gibi kokan Karanfil sokağı, yıldızlar gibi parlayan Tunalı Hilmi yi seviyorum.(Gözlerinde yıldız yıldız) Sakarya Caddesinden geçip Kızılay ın göbeğinde kendimi bulmayı seviyorum,

..

Devamını Oku
Aslan Özçelik

Kırmızı gül BAYAN beyaz gül ise ERKEKTİR.
Erkek hep kırmızı gül sunarken kadına,
aşkını sevgısi ilan eder.
Bayan beyaz gül verırken erkeğe senınle.
bir ömür seveceğıme beyaz kefen giyeceğım.
taki ölünceye denk kadar der
..

Devamını Oku
Şule Aydemir

adam kırmızılıydı
kırmızıydı kadın
kızıllığa soyundular
kırmızı kaldılar

ağlarken kırmızı
döküldü gözyaşları
..

Devamını Oku
Gülümhan Tunger

Neden yeniliyorum sana? Neden unutamıyorum dünlerimi? Bu gün zamandaki hangi zehri tadıyorum? Yarın hangi zamanda olacağım ve zaman denilen zehirde nasıl öleceğim?
Hangimiz karşı koyabildi, kim yenilmediki zamana? Zehirli bir hayatın içindeyiz ama hangimiz bunun farkında? Zaman bize neler kazandırır? Ya da yüreklerimizden neleri alır götürür? Bütün bunların hepsinin cevabı var. Fakat en doğru gerçek şudur ki: zaman zehirlidir…
İçine alabildiği hayatları sürükler peşinde… Geride kalanlar mühim değildir zamanca,bizim vazgeçilmezlerimiz olsalar bile…
Hatırlarım bugün; Dedem, bana,yedi yaşımdayken bir kırmızı bisiklet almıştı. Sevinçliydim. Zamanın zehrini henüz fark edememiştim.Bu gün bu dünümdeki,bu sevincimi hatırlarken, zamana yenildiğimi fark ediyorum. O küçücük kalp yok, o sevinç yaşanmıyor artık… Çünkü zaman zehiriyle olgunlaştırıyor insanı. Bu gün bir kırmızı bisikletim olsa ne kadar sevinebilirimki? Yarın oğlum yedi yaşına geldiğinde onunda kırmızı bisikleti olacak mı? Ya da o nelere sahip olunca, benim yedi yaşında yaşadığım o eşsiz sevinçle karşılaşacak? Daha önemlisi zaman, onu ne şekilde mutlu edecek.Tüm bu çelişkili sorular hem oğlumu (bu gün her ne kadar farkında olmasa bile) hemde beni hatta bütün insanlığı zehirlemekte…
Hangimizin elinden bir şey geliyor? Hangimizin ‘’keşke’’ leri yok? Hangimiz gelecek kaygısı olmadan rahatça gülebiliyoruz? Zamanın zehrine hangimiz kapılmadık?
Evet zaman… Zehrinle yoğrulmuş bir yüreğim…Bir kere içine almışsın beni, bizleri…Güçlüsün, yenilmezsin. Ama şunu söylemeliyim: dünlerimden çok acılar aldın,çok mutluluklar çaldın.Yarınlarımda keşkeler olmayacak.ileriye doğu her adım atışımda ‘’bir dahaki sefere’’ diyeceğim.Geriye dönüp seni yenemem. Ama bu günümde ve gelecekte zehrinden koruyabildiğim kadar korurum kendimi.Her şeyin ilacı değilsin, sen bir zehirsin.Tedavisi olmayan, panzehiri bulunmayan!

..

Devamını Oku
Debraj Siyah

Kafatasımı parçalamalıyım yatay gecenin sarmalında. Beynimi kör bir jiletle açıp içindeki şeytani kadını, sol çekmecemde sakladığım kırmızı mektupların siyah satırlarına çivilemeliyim damarlarından. Cesedini hırçın, şizofren kağıtların kızıllığına gömmeliyim, sadece 7 kürek kırmızı şiir atmalıyım morarmış tırnaklarımla.

Odasında volta atan akıl hastasının, derisi yüzülmüş köpeklerin beynini dişlemesi gibi acı çekmemeliyim.Gölgesiz köhne bir sokak başında kaçıkların arasına karışıp gitmeliyim...
Silik bedenime en yakışıklı intiharı ayarlamalıyım bu gece.
Karanlığın kipriğinden şah damarımı koparıp sarp kayalıklara çarpıp parçalanmalıyım.Ruhuma dozajı attırılmış karanlık enjekte edip heyecanlanmamalıyım.Şakağından vurulmuş bir yıldız gibi kana bulamalıyım göğü.

Susturmalıyım kafamda kamyon süren kadını;
..

Devamını Oku