yoksulluk;
ahşap kapı önünde
tebessümkâr zamanlara sarınıp
hınçsız bir kadercilik oynardı
çocukluğumla
üç kardeşlikti yer yatağı
her kuşluk vakti
baş ucumdan ağır ağır geçen tramvayı yakalayamazdım
akşam ezanı okunmadan çağırırdı babam
gün batımlı o kırmızı tramvay çiğnerdi müezzinin sesini
babam görmesin diye
baş önde
minik minik gülerdim içime
anlamazdı babam !
bende anlamazdım
’en masum ve sahici gülüşlerin sahibi çocuklardır’ sözüne
büyümüştüm kapımız kırılırcasına vurulduğunda,korkuyla
ağlamıştım,neden ağladığımı bilmeden babam götürülürken
fena fikirler bulunmuş ilçede derdest edilmiş delegeler
babam da devlet karşıtıymış öyle buyurmuş efendiler
depremi ilk hissedendi çocuk gülüşündeki melekler
bilinç altında doktorsuz uyudu pedagojik kederler
yarım asır uzun du
50 yılda kapandı ? defter
hayır hayır !
sayfalara zorla sığdırılmış zabıtlar
mapustaymış bir bir tutuklanmış sanıklar
cabasıymış işkencenin psikolojik olanı ve sürgünü
hatırlamıyormuş kimse ne dünü ne bu günü
tekerrüre isyanla uyandı çocukluğumun yanık gülüşü
çünkü;
babamı da 27 mayıs öldürmüştü
ağırlaştı adımlarım mazi düşüne dönerken
ahşap kapının önünde buldum çocukluğumu ağlarken
susturdum önce tuttum yüreğinden modern zamanın
kalabalık ve şehirliydi fikirler,lüks vapurlar hızlı trenler
ama..
kırmızı tramvayım yoktu aralarında...
..
Çetin ÖrnekKayıt Tarihi : 20.5.2017 12:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!