Üç sene önce idi tanışmamız o kırmızı küçük sandalla, kendince salınan, dalgalarla oynaşan, sahilde denize içini döken kadına delice bir ışıltıyla beni de gör diyen kırmızı sandal.
Güneşin parlaklığıyla ışıl ışıl yanan yandıkça dalgalarla salınıp bir o yana bir bu yana dönen sorularıma sorgulamalarıma dalgalarca ettiği dansla cevap veren yarenim.
İlk gördüğümde ufkumu kestiği için sinirlenip yer değiştirdiğim sonrasında odağıma yerleştirdiğim dost.
Güzelim Ayvalığın karşılaştığımız ilk yaz sezonu bitip dönme vakti gelince bir sonraki sezonda karşılaşmak ümidini taşıyarak garip bir hüzünle veda ettiğimde denizde hala nazlı nazlı salınıyordun sahibini hiç görmemiştim belki sabahın erken saatlerinde açılırdı seninle denize belki gecenin geçinde ben her gördüğümde ise aynı yerde.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim