Minicik yüreği, heyecan dolu,
Yüzünde mutluluk seziliyordu.
Bayramlık pabuçlar, onun da oldu,
Baş ucuna, bir çift diziliyordu.
Bayrama az kaldı, giyerim derken,
O gün, okul için davrandı erken,
Hevesle yalvardı, giydi, giderken,
Yolda pırıl pırıl geziliyordu.
Kırmızı pabuçlar, şeker misali,
Sanki biblo gibi, şirindi hali.
Gerçek idi gayrı, büyük hayali,
Bir de baktı, yağmur çiseliyordu.
Paydos zili çaldı, yağmur hızlandı,
Okul kapısına çıkıp, yaslandı,
O gün giydiğine binbir pişmandı,
Duvarın dibinde büzülüyordu.
Çünkü bayramlıktı, ıslansa olmaz,
Yepyeni pabuçlar, bayrama kalmaz,
Islanır, eskirse, bir daha bulmaz,
Annem ne der? diye üzülüyordu.
Çocukça hevesti, olanca suçu,
Çıkarıp, bağrına bastı pabuçu,
Yalın ayak, sırılsıklam vücudu,
Islanmış saçları çözülüyordu.
Öylece koşarak evine vardı,
Titreye titreye kapıyı çaldı,
Anne-kız sarıldı, öylece kaldı,
Yanaklardan yağmur süzülüyordu.
Kayıt Tarihi : 21.8.2010 04:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hep anlatılır, filmlerde de canlandırılır ya; eskiden bayram için çocuğa alınan pabuçların değeri bir başkadır minik yüreklerde.Geceden başucuna hazırlar, bırakır.Sabah bir olsa da giysem hayaliyle yatılır.Çünkü, yokluk dolu günlerin en büyük mutluluğu ''yepyeni, kırmızı, bir çift pabuç''dur. Gerçekten yaşanmış olan bu hikâyeyi, bizzat kişilerin kendi ağızlarından, duygu dolu dinledim ve çok etkilendim. Küçük kız çocuğu, bayramda giymesi için alınan kırmızı pabuçları, bayrama bir kaç gün kaldığından dolayı giymekte sabırsızlanıp, annesine heves içinde ısrar ederek, okula giderken giymek istemesiyle ve annesinin de, kızının bu ısrarına dayanamayarak izin vermesiyle başlıyor hikaye... O gün, büyük bir hevesle giydiği yeni pabuçlarıyla okula giden minik kız, son derste yağmur başlaması ve paydos zilinde ise sağanak halde yağmaya devam etmesiyle, yeni ayakkabılarını o gün giydiği için büyük bir üzüntü ve pişmanlık duyuyor.Eline çok zor geçmiş olan yeni pabuçlarının ıslanıp, yıpranmaması için pabuçlarını çıkarıp, bağrına basıp, yağmurdan koruyarak, yalın ayak koşarak eve sırılsıklam gidiyor.Kapıyı açan annesi, kızını o halde gördüğünde artık anlatılacak bir şey kalmamıştır...Ana-kız sarılıp, hıçkıra hıçkıra ağlıyorlar. Bunu anlatan Can Dostlarımız'ı, gözüm yaşlı dinledim. Şimdi annesi de, kızı da çok zenginler.Eskiden her şey öyle kolay ele geçmediği için, kıymeti fazla olurdu.Kıymeti bilinir, esirgenirdi.Şimdi bakıp, düşünüyorum da; çocuklar, gençler hiç bir şeyin değerini bilemiyorlar.Savurganlık, israf, vurdumduymazlık almış başını gidiyor. Elbet yokluk kötüdür ama ''varlık da insana, insanlığını unutturmamalıdır''. Bu gerçek hikâyedeki Canımız Dostlarımız anne ve kıza sonsuz saygı, sevgi ve selamlarımı sunuyorum.///// VE, 25 OCAK 2012...BU ŞİİRİMDE ANLATMAYA ÇALIŞTIĞIM MİNİK KIZIN ANNESİ CANIMIZ TEYZEMİZİ KAYBETTİK.ACIMIZ ÇOK BÜYÜKTÜR.MEKANI CENNET OLSUN İNŞALLAH.:((((((((((((
![Metin Özcan](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/08/21/kirmizi-pabuc.jpg)
Başarı dileklerimle..
Saygı ve Selamlarımla..
Hüseyin Çubuk..
Yüreğine sağlık kalemine kuvvet daha nice böyle eserler.Geçmiş Ramazan bayramını kutlarım.
saygılarımla.
biraz hüzünlü ama çok güzel öykü tadında bir şiir
saygılar sn;ÖZCAN..
TÜM YORUMLAR (16)