Kırmızı Karanfil (öykü) Şiiri - Belgin S ...

Belgin Sönmez
17

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

Kırmızı Karanfil (öykü)

Sosyal paylaşım sitelerinden birinde tanıştılar Naciye ile Hasan.. Kastamonu nere, Antalya nere..
.İşte o gün o meşum gün.
Yağmursuz duru bir sonbahar günü..Hasan binip geldi şehirler arası bir otobüse sabah erkenden.
İlk görüşüydü Antalya''yı, nemli ve sıcaktı kendi memleketine göre..
Evde özürlü kız kardeşi, dul ve sinir hastası annesi Sebahat, onun oto yıkamacılığından getirdiği bir kaç kuruşa muhtaçlar..
Facede resminin kenarında iş yeri sahibi yazısı, birde kızıla çalan sarı saçları çekmişti Naciye''yiyse Hasanın...Oldum olası değişik tiplerden hoşlanırdı.Zengin babanın kumral vasat kızı.
Gönlü yücelerdeydi ama onun özlem duyduğu tiplerde ondan fazlasını arıyordu,ah keşke para herşeye kadir olsa olamıyordu işte neylesin...
Her şeyi bilirim sanmak.
Çok bilen çok yanılır diye düşünecek olgunluk feraset duyguları fakir bırakılmış para ile tüm eksikleri kapattığını sanan vurdum duymaz ukala insanların kızı zengin ve çılgın Naciye..
Nostalji olsun diye tanınması için kırmızı karanfil takacağını söylemişti Hasan'a.. Kale içinin kıyı bucak bir yerinde bam bum müzik evi..Hasan ne bilsin bam bum müzik evi nerede..

Yarım saat sonra bulduğunda işte orada bir kız,orta boylu kilolu neden ağzında sakız.?
Ya bu vurdum duymaz hallerde ne? Ama işte yakasında kırmızı bir karanfil.
Ahhh Naciye istediği her şey verilmiş birde Kastamonudan aşık bir genç gelmiş..
Hasan dudağı seğirirken bilinçsiz davranmaya başlamıştı heyecandan..''Merhaba siz omusunuz''? derken.. Naciye güldü''Evet admin''..Hiç çekinmeden dudağını yanağına değdirdi Hasan'ın.. Oysa o utanmıştı erkek haliyle bunu yapmaya.. Öğle üzeri müziğin ritmi farklı türlere dönmüşken,İşte o bam bum müzik evi.. Masaya gelen abartılı mezeler eşliğinde, fakir Hasan'ında ölçülü cüzdanı titremeye ve yüreği çarpmaya başladı..
Naciye gösterdi kendini bir insanı tanımak için, bir ay, beş ay gerekmediğini öğretmek istercesine, kim ve ne olduğunu ortaya koydu . Dayanamadı çalan çigan müziğine.. Kalktı bir rakkase gibi ve özgüvenli.. Çengileri kıskandıran danslarıyla...
Hayır yooo bu değildi Hasanın aradığı..Mütevazi bir kız,dün geceki ve önceki düşsellerinde.. Daha güneş görmemiş elleri ve dudakları..Müzik eşliğinde dönen kızın saçlarının açık kestane kıvrımlarına takıldı iri kara gözleri.
Demek yuva kurma ümidiyle tanımak için geldiği kız buydu ha.. Yine bir garipti Naciye..İçtiği biraların etkisiyle sarhoş ve nahoş bakan gözleri.. Ah Naciye sen buzsuz bira, plazmasız ev, havuzsuz site sevmezsinki. Nene gerek elin garip çulsuz Hasanı...
Oysa delikanlı anlamıştı ne olmaz bir iş yaptığını.. O şimdi Naciyenin mahmur gözlerine bakmıyordu artık, kulağı çigan müziğinide işitmez olmuştu sanki..
:Tüüüü dedi kendi kendine önüne bakarken. Ev kirasından kırpıp otobüse verdiği para..Hüsnü dede yok var anlarmıydı.
Dayı sen hacısın bir ayda şu fakirlerden kira alma deseler, onu yapacak ilim irfan Allah korkusu varmıydı onda...Rahmetli karısından sonra dini nikahla alıp bıraktığı kadınlara taktığı altınların parasıydı Hasanların oturduğu evinden aldığı kira..

Tüm bunlar gözünün önünden geçti Hasanın. Yutkunamadı boğulur gibi oldu bir anda.
Sonuçta o ihtiyarı kapılarına getirmemek için, daha çok çalışıp o parayı yerine koyacak olan kendisiydi..Birden ayağa kalkıp ''durun'', diye bağırırken sandalyeden kalktığının bile farkında olmıyacak kadar kendini kaybetmişti evet..
Naciye dondu kaldı.Kırmızı rujlu iri alt dudağı titriyordu..Birden müzik durdu,konuşmalar kesildi.. Karşı masalardan tombul vücuda bakan hayasız erkek yüzleri başlarını yere eğdi. Naciyeyi süzen kıskanç dişilerin gözlerindeki çılgın pırıltılarsa yerini meraka bıraktı...Şimdi çigan müziğinin yerini meraklı mırıltılar almaya başlamışken..Hasan yavaşça masadaki kırmızı karanfili aldı..Oda solgun boynu bükük, zaten hiç taze olmamıştıki,bir küçücük kırmızı karanfil tıpkı Hasanın yüreği gibi hırpalanmış..
Pistte uzun tırnaklarını avucuna batırmış sinir krizi geçiren şaşkın Naciyeye yaklaştı..''Al Naciye kırmızı karanfilini'', diye mırıldandı,başı önünde..
''Ben yaşlı anama, özürlü bacıma yoldaş olacak kadın aradım, seni değil''...Naciyenin gözleri kısıldı. Göz bebeklerinin bal rengi bulanık kahveye dönüştü sinirden..''Neeee'' dedi hırsla.:Sen beni annenlemi oturtacaktın..
Hasanda aldırmaz buruk bir tebessüm''Evet''
Naciye inledi acıyla .'Ama facede iş yeri sahibi olduğun yazılıydı,yani senin iş yerindemi yok''..
Hasan eğlenircesine Naciyeyi süzdü.''I ıh yok'' .!..
Garip bir sessizlikten sonra mırıldandı Hasan.. ''O facede gördüğün resimdeki işyerinde çalışan basit bir elemanım ben sadece''..Yerlere kadar uzanan çiçek baskı desenli şile bezi elbisenin eteklerini avuçlayarak bağırmaya başlayan Naciyenin az sarı kıllı kolları bir o yana bir bu yana savrulurken, çığlığını taşlı sokakta köşeye tezgah açan milli piyango satıcısı Rüştü Amca bile duyuyordu ''Defooooool''...Naciye ava giderken avlanmıştı yazık..İki dakika sonra Hasan Antalya''nın arnavut kaldımlı nostalji kokan takıcılar sokağında eli cebinde yürürken kendi kendine mırıldanıyordu..''Bir an önce buralardan gitmeli, nasıl bağırıyordu kız arkadaş, boşuna dememişler atalarımız.(Kork korkmazdan, utan utanmazdan) ..

Rabia Belgin

Belgin Sönmez
Kayıt Tarihi : 8.11.2017 17:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


ÖYKÜ

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!