Kırmızı Güller
Kırmızı güllerden hala ses yok,
Pusuya yatmış harabede beni bekliyor,
Dilsiz, tuzsuz, yolsuz.
Çöllerinden büyük bir taş çıktı,
Ufalanmış şimdi kum tanesi,
Hepsinden farklı, dengi nerede?
Kum boyası zannediyor,
Kızıl çölden geçerken hatıra kalmış bu lekeler,
Anlatmaya çalışıyor "Yabaninin biri çizdi bu lekeleri!"
Hangi yabaninin, göğsüne melek şeklinde leke bırakabileceğini düşünüyorlar,
İşe yaramadı ama bu sefer deniz tuzu olduğunu söylüyor, Hem denizde vahşiler çok fazla "Ufalandım bunca zaman"
Bir dağın eteğinde siyah bir kaya,
Yükünden ağır kalbi var, Deniz tuzu, yabani lekeli çöl kumu; ya da ne derseniz.
Dikiliyor önünde,
"Onlara benzediğin halde sorun ne, bak bana ben acı çekiyorum..."
Gözünden kum taneleri dökülüyor,
Sakin rüzgar alıp götürüyor,
Issız, çorak, kurak topraklara,
Kaya varlığıyla aslında tüm dünyadayken nasıl hiçbir yerde olmaz?
Ruhunun en derininde bile bulamadım onu,
Bakıyorum su çıkıyor,
Temiz ve berrak ama zehirli, gül gibi kokuyor.
Kırmızı güller gibi beni saklı saklı izleyen o güller gibi.
Derindeki o kırmızı güller,
Günlerin adını kırmızı ve gül koydum,
Şaşırırım diye iki gün sonrasına kaya diyorum,
Sonra kum, toprak, inci, mezar...
Kayıt Tarihi : 1.11.2025 20:39:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
29 Temmuz 2025'te yazılmıştır.




TÜM YORUMLAR (3)