Sen içeri girdiğinde
bütün saatler durdu duvarda,
gökyüzü siyah bir mürekkep gibi
aktı şehrin üzerine.
Yüzün…
haritalardan silinmiş bir başkentti,
ben o enkazın altında kalmış
gönüllü bir sürgün, bir kent.
Kirpiklerin,
yağmurda ıslanan mızraklar gibi
uykularıma battı,
en masum rüyayı bile parçaladı.
Bana “git” deme,
gidilen bütün yerler sana çıkıyor.
Lügatimdeki tüm yollar
senin çıkmaz sokağında bitiyor.
Aşk dediğin nedir kadınım?
Kendi göğsüne nişan alıp
tetiği başkasının çekmesini beklemek mi,
yoksa bir giyotin altında
celladına gülümsemek mi?
Dans et benimle.
Zemin çürük, tavan alçak.
Bir adım ileri felaket,
bir adım geri tuzak.
Dudaklarına kırmızı bir veda sürdün,
zehirle bal arasında.
Öldür beni bu gece,
ama sabah olunca yanımda kal.
Ceketimde sönmüş sigaralar,
cebimde kırık bir pusula.
Yönüm yok, yurdum yok,
senin teninden başka.
Biz seninle
aynı namludan çıkan iki kurşunuz.
Çarpışmamız mukadder,
parçalanmamız kaçınılmaz.
Aynaları kırdım,
suretimiz birbirine karışsın diye.
Günahsa günah,
yansınsa yan,
hepsi bir hediye.
Sus…
Şehir uyudu.
Vicdan uyudu.
Sadece biz kaldık
ve bu kahrolası tango.
Dans et benimle.
Zemin çürük, tavan alçak.
Bir adım ileri felaket,
bir adım geri tuzak.
Kırmızı bir veda hâlâ dudaklarında.
Öldür beni bu gece,
ama sabah olunca
yanımda kal.
Kal.
Sadece kal.
Kayıt Tarihi : 30.12.2025 00:51:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!