Coşkulu kalabalığa karıştı gözleri... Korku dolu bakışlarla hepsinin yüzlerinde gezindi... Acaba biliyorlar mıydı gerçeğini? Korkulu utancını görüyorlar mıydı bakışlarında? Sanmıyordu... Öyle olsaydı böylesine kutlarlar mıydı onlara göre en güzel, ona göre ise en acı ikinci günü? Bugün düğünüydü onun... Dünya evine girişiydi... Onun için ikinci kez ölümüydü... Belki de son kez...
Kocası olacak olan adamla göz göze geldi... Aile dostlarının oğlu, çevre köylerden...Daha önce çocukluklarında birkaç kez görüşmüşlerdi... O adını bile anmaktan korktuğu, utandığı günden çok önce... Henüz çocuksu sevinçler ve umutlar dünyasındayken... Zaten sonrasında erkeklerle ve hatta erkek çocuklarla hiç bir araya gelmemişti, gelememişti ki... Hepsinden kaçmıştı...Çünkü hepsinden korkmuştu... İşte şu an karşısında duran bu adam onun son çocukluk arkadaşıydı... Çocukluğunu bir bıçak gibi kesen, onu derinden yaralayan o olaydan önceki zamanlardan kalan...
Adam nasıl da mutlu, nasıl da heyecanlıydı halay çekerken... Evleneceği kızın yıllar önceki kız olduğu düşüncesindeydi belli... Kendisi gibi muhafazakar bir aileden gelmiş, namus timsali bir kız... Yıllarca hep hayalini kurduğu, evlenmek istediği gibi bir kız...Adamın bakışlarında bu gururlu sevinci okuyordu...Bu bakış altında eziliyordu...Korkuları daha da artıyordu... Birkaç saat sonra başına geleceklerden korkuyordu... Gerdek kabusu sarmıştı derinden... Hem de diğer kızlardan çok farklı sebeplerle... Çünkü beyaz gelinliğe çevrili kırmızı kuşağı kan kokuyordu, acı taşıyordu geçmişinden... Kirli, kanlı bir beyaza bürünmüştü tüm çocukluk hayalleri....
Saatler hızla ilerliyordu... İkinci kez ölümünün soluğunu hissediyordu benliğinde... İkinci belki de son kez ölümü ilk ölümünün sonucuydu... İlk ölümü? Kendisinin işlemediği bir günahın vebalinin acıtan soğukluğuyla yüzleşiyordu yeniden... Ama bu kez daha keskin bir acıyla sarsılıyordu... O anı yaşıyordu... Bedenine işleyen rakı kokan nefesi hissetti yine... Ter kokusunun keskinliğiyle daha da yakıcı olan... Ayık zamanlarında sadece gözleriyle üzerinde gezinen, sapkın kişiliksizliğinin cesaretsizliğine bürünen bu devasal adamın alkolle içindeki hayvanı ortaya çıkarttığı o anki ağırlığını hissetti üzerinde... Nefesi tükendi yine o günkü gibi... Bağırmak istedi, son gücüyle kaçmaya çalıştı....Çocuk bedeninin güçsüzlüğüyle devasal bir adamın gücüyle başedebilir miydi ki?
Düşüncesinde bile yorgun düştü...Kaçamadı... Yenildi yine... Hiç güçlenememişti ki zaten... Masum çocukluğunu geride bıraktığı o günde kalmıştı hep... Tek başına... Sahipsiz hissetmişti yıllarca... Çünkü korkmuştu, çünkü utanmıştı... Çünkü kimselere söyleyememişti... Kendine ait olmayan bir suçu üstlenmeye zorlanan, suskunluğa itilen bir kader kurbanı, bir hayat mahkumuydu o... Birazdan son celseye çıkacaktı... Hiçbir şeyden haberi olmayan kocasının bilgisine sunacaktı bu gizli, bu utançlı geçmişini... Sırları ortaya dökülecekti...İkinci kez ölecekti... Belki de son kez... Kirli beyaz gelinliği kana boyanacaktı belki de... Ya kocası yada babası tarafından... Kalemi kırılacaktı... Tecavüze uğradığı yetmezmiş gibi bir de ailesel, toplumsal tabuların, törelerin kurbanı olacaktı...
Gelin Bebek
Bekareti bilemeyecek bir yaşta,
Masumiyetini yitirdi çocukluğum.
Hayallerimde beyaz atlı prens hiç olmadı,
Kabuslarım vardı,
Bir adam bana ‘KAHPE’ diye bağırdı!
Şimdi hiç oynamadığım gelin bir bebek çocukluğum,
Üzerine çıkmaz bir leke sinmiş.
Evcilik oyunu bir masal,
Başlamadan bitirilmiş.
.....................................................seher
Funda GülsevenKayıt Tarihi : 28.6.2007 14:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Toplumun, hatta insanlığın utançlı yarası... Çocuk tacizleri, hatta tecavüzleri... Kana bulanıp kirletilmiş bembeyaz çocuksu düşler... Fiziksel gücün insani zayıflığını sapkın kişiliksizlikleriyle birleştiren tacizciler, tecavüzcüler... Anlık bir zevk uğruna kararttıkları bembeyaz hayatlar... Kirli beyazın utançlı korkusu ve aile- toplum baskısıyla sus pus edilmiş çocuk yaştaki gencecik bireyler... Ürkek... Anılarında hep bir çocuk ağlarken büyümekten korkan kişiler... Sonrasında toplumsal norm ve tabuların getirisi kana bulanmış gelinlikler, sahipsiz kefenler... Namus diye diye saklanan kirli beyazlar... *** Tüm taciz ve tecavüzlerin,şiddetin ve baskının yokolacağı zamanlar dileğiyle... Özellikle çocuklara karşı... Çocuklara, çocuklarınıza ve içinizdeki çocuğa sahip çıkın... Her zaman, her koşulda! *** Teşekkür: Bu yazıyı yazarken düşünceleriyle ve yazdığı şiiriyle bana destek olan, çocuk taciz ve tecavüzlerine karşı tepki veren sevgili dost yüreğim Seher'e (armonieva) teşekkürü bir borç bilirim... Duyarlı yüreğine ve kalemine çok teşekkürler dostum...

ömer demirtaş
Hikaye hakkında fikir yürütemem. Tek söyleyebileceğim, okumaya başlayınca sonunu getirmeden edemedim. Akıcı, uzun cümlelerle okumayı yarıda bıraktırmayan bir anlatım.
Şiir, hikayeyle çok güzel örtüşmüş. Toplumun kanayan yarası maalesef. Hüzünlenmemek, insanın içinin burkulmaması mümkün değil.
Kocaman alkışlarla 10
Gönül bahçemden gönül bahçenize 1001 renk çiçek yolluyorum. Kabul buyurunuz lütfen.
Saygılar...
TOPLUMSAL MESELEREDEKİ DUYARLILIK İÇİN EVVALE TEŞEKÜR EDERİM. TABULAR YIKILMADIKÇA GÜÇSÜZLER HEP SUÇLANACAKIR, KARARLIKLA BU KONULARDAKİ YENİ YAZILARINIZ BEKLİYORUZZ LAKIN TOPLUMUN BU UTANÇ KAYNAĞI OLAN VE TOPLUMDA BİR KANGREN HAVASI ALMIŞ OLAYLAR SİZİN GİBİLER DİNLENDİRMEDİKÇE HEP HALI ALTINA ATILMAYA DEVAM EDECEK... SAYGILARIMLA ŞİİRLE KALINIZ...
saygılar
TÜM YORUMLAR (10)