Kahve kokulu bir aşktı bizimkisi...
Kahve kokulu bir aşk…
Bana geç gelen bir saadettin...
Aradan kaç mevsim geçerse geçsin
bazı şeyler zamanın durduğu o anda kalır sevgilim.
Senden uzak duramayan yanım değişti mi sanıyorsun?
Mevsimler değişti,
o kadar insan geldi geçti
ama sende kalan yarım
bana bir daha hiç karışmadı sevgilim.
Öyle ya kim resmedebilirdi ki beni senin gibi?
Ne ellerine fırça yakıştı
ne de buz yeşili ardındaki renklerimi gördüler.
Senden ayrı nefes aldığım her gün
kelimenin mutlak manasıyla zarardı.
Damarlarımda sadece buz değildi!
Yaramda sadece tuz değildi!
Tenhada kalan sesin;
mahzene kaldırılmış bir fincanın içine,
bir fırçanın ucundaki kurumuş renklere karıştı.
Oysa ben seninle canlı renklere bürünüp
dördüncü evreyi kucaklamak isterdim...
Aynı rüyayı görüyorum birkaç gündür...
Yine kahve tüten cümleler kurmaya başladım.
Bir fincan kahvenin kokusu bu kadar mı dağıtır insanı?
Bu kadar mı dağıtır?
Olmazsa olmazlarımızdandı...
Kahvaltıdan sonra buram buram kokusuyla,
izzeti ikramla karşılanırdı.
Sen kahveni yandan çarklı severdin
ve yanında mutlaka badem ezmesi isterdin.
Ben ise bol sütlü ve şekerli içerdim.
Yalan yok, gözlerim ne zaman
o yumurta sarısına boyanmış tahtaya takılsa kahvelerimiz tütmeye başlıyor...
Öyle ya kahve kokulu bir aşktı bizimkisi…
Bizi ayıran zıt kutuplar mıydı?
Bu ilişkide ağırbaşlı taraf olduğum söylenemezdi.
Sen Oğlak Dönencesi, inadın ta kendisi...
Hayatı çok fazla ciddiye alan,
sert mizaçlı bir kış günü döngüsü...
Ben ise yeşil bir orman örtüsü;
saçlarını umarsızca denize batıran,
bulutsuz bir gökyüzü…
Bir günüm bir günümü tutmazdı, biliyorum.
Ne var ki duygusallığın bu oyunda da sözü vardı.
Az taş koymadı yolumuza!
Az mı girdi kanımıza?
Günün sonunda bırak çiçeği böceği
bazen gövdesinden ayrılmış kuru bir dal bile
öyle bir dile gelir ki masal misali...
Masallardaki ormanları düşle sevgilim:
Bir kelebeğin kanatlandığını gördüğün an
emeklemeye başlamış
bir çocuğun hülyasına bürünürsün.
Tutunduğun dalı kırmak yerine
kalbimizi param parça etmek yerine
benimle gülebilseydin eğer
bir kelebeğin kozasında
sevgimiz yeniden hayat bulurdu.
İlk başlarda belki de tepkisiz kaldım.
Rastgele vurduğun renkleri
göremeyecek kadar aşıktım.
Sevgimizden o kadar emindim ki
ne yorgunluğunu görebildim
ne de olası bir ayrılığın
öznesi olabileceğimi idrak ettim.
Uzaklaştığını zamanında fark etseydim,
arşın arşın yırtmaz mıydım sanıyorsun
aramızdaki sus perdesini?
Benimkisi geçmişe karşı
sadece masum bir isyandı sevgilim.
Her çelişkide bir mermi parçası
daha saplandı gözlerime.
Yorgunluğun alazlandıkça
biraz daha büründüm sarılara...
Güzün sonunda ne tutunacak dalım
ne de sararmayan bir tane yaprağım kaldı.
Oysa ben güzün yorgunluğunu
gözlerinde atarak bir fincan kahveyle
her şeyi unutmak isterdim sevgilim.
Karın üzerini örttüğü
kahve tonlarına bürünmek isterdim.
Öyle ya bizimkisi kahve kokulu bir aşktı...
Güzü gitti, artık bahardı.
Kahve bitti, telvesi kaldı.
Kahve kokulu bir aşktı bizimkisi...
Kahve kokulu bir aşktı...
Kayıt Tarihi : 10.1.2020 03:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kahve bitti, telvesi kaldı.
Kahve kokulu bir aşktı bizimkisi...
zamanı geri alabilsek...
yüreğinize sağlık
Lütfen kusura bakmayın. İlginiz için çok teşekkür ederim.
Sevgiler...
TÜM YORUMLAR (4)