alnına vuran ışıkla
uzak tepelerde bir kırlangıç...
gözlerinin kısık sesiyle,
doruklar arası dumanlara dalmış...
bir belirti! ! !
sırtında heybe, başında kavak;
meçhul adımlarla nehri aşındıran...
su çağıldıyor, serçeler ötüşüyor,
yer değiştiriyor tavşanlar...
kırlangıç doğruldu gizil yerinden
bu yabancı da kimdi?
adamın saçları otluk, saçları geven
tuhaf ıslıklar...
oysa silah patırtıları,
yangın kalıntıları,
aşk çığlıkları duymuştu da
böylesine soluk bir yalnızlık,
tek başına, sanki karanlık...
kırlangıç, düşüncesiyle savaşa girdi
bu adam nerden gelir/ nereye giderdi
beklemeye koyuldu...
(duraksız, ağır bir bekleme)
sırtında ki heybeyi suya çaldı adam
dört bir yana döndü
umutsuz iklimler gibi yaş yağdırdı gözlerine
ağaçlıklara koştu/ bilinmezliğe koştu
kayboldu...
/ şaşırdı kırlangıç, şaşırdı
dilinden türkü çağırdı
heybeye doğru yüreğini kaçırdı /
en çokta o an sevdi gagasını
en çokta o an meraklanmıştı
ipleri çözülüp, özgürlüğe kavuşunca silik heybe,
aldanışları anlatıyordu bir körebe...
içinde bir yığın kül
anlamsız nice zibil...
düş kırıklığından başka
ne olmalıydı ki bu?
yalnızca kağıt parçası
belkide adamın yüz karası
bekletmedi kırlangıç
açtı umarsızca,
bir kayayı yırtarcasına...
' / evini yakmışlar, ocağını yıkmışlar,
o da bir kaç kül çalmış
kinini etrafa saçmış
kimbilir belkide uzak diyarlara
böyle inceden inceye yol almış / '
Kayıt Tarihi : 16.3.2009 14:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
13 Mart 2009 Erzurum
Kaleminize sağlık sayın Ulvi Koçu ...
TÜM YORUMLAR (2)