Aynur Uluç - Kırıyorum İşte Şeytanın Bac ...

Aynur Uluç
498

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Hastaneye gittiğim bir gün, iki saat içinde çıkacak olan tahlil sonuçlarımı beklerken zamanımı nasıl değerlendireceğimi düşünmüştüm. Yolumu kesen ilk sinema salonuna girmiş ve kendi kendime nazlanamayacağıma göre hızla bir film seçip izlemiştim. Şansıma çıkan filmde değişen sahneler boyunca fonda akan Amasra'yı seyretmeye doyamamıştım o gün. Zamanla fark ettim ki filmin kendisinden çok, isminde beni çeken, ama ne olduğunu henüz çözemediğim bir tılsım saklıymış:. "Gönderilmemiş mektuplar..."

O günden sonra bu iki sözcüğün etrafında dönüp durdu düşüncelerim, bulduğu her fırsatta. Kendimce evirip çevirdim sesini, anlamını. Yaramaz bir çocuğun ansızın eline geçen oyuncak misâli neresine dokunacağımı, neresini bozup yeniden kuracağımı şaşırmıştım. Filmde yıllar önce öldü sanılan bir adam, sevdiğine hiç göndermeyeceği mektuplar yazmıştı. Kadın, yıllar sonra tesadüfen dinlediği radyo programında mektupların varlığı ve içeriği ile tanışırken aslında adamın halâ yaşadığını da belli belirsiz fark ediyordu. “Anlam Belirsizliği” kavramı, okuduğum kitaplardan çıkıp bu iki sözcükle ete kemiğe bürünmüş ve yoluma dikilmişti sanki... Beni bu sözcüklere bağlayan dipteki sebebi bulmadan belli ki rahat edemeyecektim.

Arada sırada uğradığım bir gazete ofisi var. Böylesi uğramalarımın birinde o ofiste ilk kez karşılaştığım bir adam bana şöyle sormuştu:

-Bir şeyler yazıyor musun, sen?

Tamamını Oku