İlk defa uyuyorum bu koltuğun üstünde,
Hayatın bir yerinde karışmış gölgeler,
Aklımda, söyleyemediğim pervasız kelimeler,
Üstümde; kırışmaya alışmış elbiseler.
Yankısı bitmiş kahkahalarının, susmuş neşeli duvarlar,
Neresine kıvrılıp da yatsam hayatımın,
Arkasını dönüp gitmiş kahramanlar.
Duyuyorum, harmonisiz bu soğuk yokluğun,
Meğer çoktan tanışmışız ikimiz,
Hiç yabancı gelmiyor bu kansız öldürmeler,
Zamanın ellerinde kırışmış gençliğimiz.
Ferleri gitmiş gözlerinin, küsmüş ateşli dudaklar,
Sana sarılıp da, kenarında uyusam soğuk yatağımın,
Çoktan, yapraklarını dökmüş sonbaharlar.
Söylediğin yalanları duyuyorum, o sırlı aynaların önünde,
Görüyorum ki hayatla barışmış dudakların,
Ben en kalabalığını seçerken o ıssız durakların,
Senin çoktan bitmiş, zamana yolculukların.
Parkları yıkılmış çocuklarımın, düşmüş kumdan kaleler,
Pembe hüznü sana değil ayrılığımın,
Ne kadar yaşar, beyaz mumdan körebeler.
Geceler bir dilenci gibi istiyor seni benden,
Sen bir güvercinsin yüreğimdeki pervazın dışında,
Gündüzler insanlar gibi,
Hiç zarafet yok, güneşin doğuşunda. (2001)
Kayıt Tarihi : 15.10.2023 12:19:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!