Tırnaklarım gümüşlenmez biliyorum
Bu ekmek kırıntısını yerden kaldırıp
Öpüp sonra başıma koyduğumda
Gülerek boşa bunu bana hatırlatma
Gülerek boşa bunu bana
Ekmek çıtır çıtır toplumsa
Bizlerdik saçılmış kırıntılarda
Hep yakarıya kalkan ellerimiz
Uzanmadılar hiç aşağıya?
Yıkayıp yıkayıp kullandığımız
Şu kirli ellerimiz var ya...
Bir kaç kırıntı kaldıysa
Kaldıysa bir kaç kırıntı
Aç tavuklarımız
İçimizde toplamadıysa
İstila gemilerini yakan
Sebillerden ışık akıtan
Siz yamaçlarda dev aynalardınız
Güneşti sizin babanız...
Bir göz alımlık parıltı yok yarına
Bir göz alımlık parıltı
Güneşin çocuklarına
Böyle işte dünya, dünya güzelim
İki kişilik sultanlığımızın
Tacı olur muydun şimdi başımda?
Kalırdın bu ekmek kırıntısı gibi
Pabuçların altında, papuştların!
Ağlama!
Kuzuların pınarları kurur sonra
Atlantik'te kopan bir kasırganın
Ne alıp veremediğim olur
Bizim evlerin çatılarıyla
Göğsüm ağlama duvarın
Ağlama!
Senin için yoruldular
Daha yeni uyudular
Bu yüreği, bu kutsal kenti
Uyandırma
Haydi ver elini gir koluma
Yürüyelim umudun şavkına
Yemyeşil sarmaşıklar zülüflü
O masmavi ufka
Kayıt Tarihi : 28.9.2005 15:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!