Dimdik duruş
bu topraklarda artık bir süs değil,
hayat memat meselesi.
Çünkü eğilenin sesini
gece daha çabuk yutar,
eğilmeyenin gölgesinden bile korkar karanlık.
Onurun kalkanı
paramparça edilmeye çalışılıyor her gün;
ekmeğin küçülmesinde,
adaletin ağır aksak yürüyüşünde,
gençlerin “yarın” kelimesine inancını yitirişinde…
Ama yine de kırılmıyor,
çünkü onuru kırmak isteyenlerin
yüreği kadar çürük hiçbir şey yok bu ülkede.
Başı dik insanlar
artık suskun değil.
Sokağa çıkmasa bile
içinde bir fırtına taşıyor,
camdan dışarı bakarken bile
dişlerinin arasından kaçan bir cümle var:
“Yeter.”
Sarsılmaz irade
bugün sadece sabretmek değil,
düşmeyenlerin damarlarında dolaşan
katı bir öfke.
Baskıyla eğilmeyen,
yoksullukla çürümeyen,
yalnız bırakılınca bile vazgeçmeyen bir inat.
Çelikten nefes
bu ülkenin üstüne çöken ağırlığa rağmen
kesilmeyen nefestir.
Her gün biraz daha zorlaşan hayat
boğmaya çalışır insanı,
ama bizde eski bir alışkanlık var:
batarsak bile yeniden yüzmeyi biliriz.
Özgür ruh
daralan sokaklarda,
yasaklanan hayallerde,
susturulmaya çalışılan genç seslerinde dolaşır.
Tutsalardı çoktan tutarlardı;
kapanmayan tek kapı
insanın içindeki kapıdır çünkü.
Yıkılmaz adım
bugünün Türkiye’sinde
yürümek değildir sadece
meydan okumaktır.
Çöken bir göğün altında bile
“devam” diyebilmektir.
Çünkü durursan unutulursun,
unutulursan yok edilirsin.
Cesaretin ateşi
artık kibrit çöpü gibi titrek değil;
koca bir memleketin içinde
içten içe büyüyen
yakıcı bir köz.
Söndürmek isteyen çok,
ama bu ateş sönmez:
çünkü hak aranırken yanar,
hak verilince değil.
Direnç rüzgârı
bu ülkede hiçbir zaman kesilmedi.
Birileri hep susturmaya çalıştı,
birileri hep korkutmaya,
birileri hep bölmeye…
Ama rüzgâr
duvara çarpınca bile geri dönüp
başka bir yerden eser.
Açık alınlı duruş
bugün her zamankinden ağır.
Onurlu yaşamak
kolay değil artık;
bazen ekmeğini,
bazen geleceğini,
bazen de huzurunu riske atıyorsun
sadece “doğruyu söylemek” için.
Ve sen
dimdik duran,
onurun kalkanını göğsüne saplayan,
başı dik yürümekten vazgeçmeyen insan…
Sarsılmaz iraden
bu ülkenin gerçek direnci,
çelikten nefesin
gecenin boğazına sıkılmış bir yumruk,
özgür ruhun
kırılmayan zincir.
Sen yürüdükçe
yıkılmaz adımlarının sesi büyüyor,
cesaretin ateşi
karanlığı geri sürüyor,
direnç rüzgârın
bir milletin damarında kan gibi akıyor.
Açık alınlı duruşun bilinir:
Bu ülke ne kadar zor günlerden geçerse geçsin,
senin gibi insanlar
başını eğmediği sürece
barışı da, adaleti de, yarını da
kimse karartamaz.
Kayıt Tarihi : 27.11.2025 08:53:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Çok teşekkür ederim.
TÜM YORUMLAR (2)