Kırıldıkça Şiiri - Kalender Efgan

Kalender Efgan
3

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kırıldıkça

Bir koşu tuttururum şehrimin kıyılarından
Yalın bir çağırtının kımıldayan sularına…
Birileri dışına koyar yolları,
Yalanlara açılan kapılardan
Birileri de yollar bulur,
İçinin kapılarında

Sonbaharla tanıdık bir kaygı da gelir
Ellerimin tersinde terleyip bütün o
Mahcup yanlarıyla çekip giden yazlardan sonra
Hep ayrıntılardan, unutulmuş gibi alınır
Yapma ellerle bırakılan burukluk duygulanımı
Ceplerinde asil bir kukladır sanrılar
Gözlerinde kim bilecek duran şartlanma duvarlarını

Bir çığlığın sivri tarafı fırlayıp öfkeyle
Saplanıyor gecenin yarılan damarlarına
Hangi yarılan yanı onarmaya kalksam
Terim bir hiç’in dökülür gözeneklerinden
Ya televizyon başlarında, ya uykularda
Hatırlıyorken panolarımda çirkin duran bir ihaneti

Koşmak da “varolmanın”
Arkasında duran bir yüzü daha
Koşmak; “varolmanın” ikinci adı

……

Terlemiş kasık aralarından yayılır gibi
Dayanılmaz yanlarıma yayılan,
O galiz kokuların arasından
Kaçıyordum ruhumun rikkatli cebinde
Küf kokan bir kileri kilitler gibi
Örtüyordum üstünü kalabalığın
Örtüm yüksek naralarla dağılıyor
Dayanıksız cızırtılar üstüne
Konuştukça haksız bir orgazm yaşanıyor
Durakların anlamsızlaşan gişelerinde
Arka koltuklarından belediye otobüslerinin
Bir parazit gibi yayılıyor usuma
Karakteri oturmamış bütün tümceler
Büyüyor, büyüyor nefes aldıkça bir yanılgı
Ses tellerinizin tonundan
Unutmuyorum…

Kimileri konuştukça unutur eksilen yanlarını
Kimileri susar,
Var olma binalarına kiremitleri dizerken
Uzanır kendi penceresinden kendine
Çünkü sesi firar etmiştir bağıran yanlarının
Şartlanma duvarlarının yıkılmış tarafından

Sonbaharla tanıdık bir kaygı da gelir
Hantal iki uçlu yan daralır bu vakitlerde
Bir ucu ruh, bir ucu ten
Ruhum, tenime uzatıyor
Karanlık aralardan bir anahtarı
Kapıyı açıyorum
Kapıyı açıyorsam, nerde?
Bulmacanın ağır taşları

İnsanlar uçurum birbirine
Görmüşsündür..
Kapılar kapı içinde
Uçurum, kapıların içinde
İyi yada kötü..
Ne kadar?
Boşluk işte..

Duracaksam..
Tam nerede.. bilmiyorum?
Bilmiyorum ve koşuyorum…

Ayaklarımı kıpkırmızı kesen dikenler görüyorum
Ayaklarımı kesen dikenler
Ne zaman büyüdüler burada
Ruhuma kabuklarını diken her şeyi
Ne kadar zamandır besliyordum
Ve nasıl oluyor da unutuyordum
Süpürülmesi gereken sokakları
“Bıraktığın gibi asla bulamazsın”
Hatırladın mı!
.. Dikensiz bir çiçeğe koşmak
Daha mı kolay bu saatten sonra
Yapılmış bir ihaneti hatırlıyorken

Bütün koşuların ötesinde
Unutulmayan bir anlam var
Zaman, yığılmış bir köz bıraktı geriye
Gelecek, zayıf yanlarımızla bilindi
Sinir uçlarımıza biriken ağır bir yorgunluk
Ve bir yangından çıkış anları kaldı geriye

Pörsümüş sıkıntı sendromlarından sonra
Rengarenk bir beton yığınının aksedişini andıran
Bir heykel duruyor şehrimin kıyılarında
Üşüyorum..
Nereye baksam bütün elbiselerde konaklıyor ayaz
Her bakışta buzu giydirecekmiş gibi tene, her an;
Biliyorum..

Ağır bir taşın içine,
Koşuyorum..

Orada kim var?

Saat gecenin üçü.
Maddenin, manayı yücelten bir suskunluğu var
Eylemlerimi tetikleyen bir kış
Her kışın içinde bir ürperiş var
Hatırlıyorum..
Özümün hep bir mevsim aradığını

Kasvetlerle ağırlaşan balyozumu
Vuruyorum heykelin gövdesine
Bir, bir dökülüyor içlerinde gizlenen soysuz öğretiler
Umursanmadan edinilen eskiden beri
Kırıldıkça, kırıyorum
Kıdemli bir sanılgıyı unutarak
Kırılanların arasından buluyorum
Çok eskiden beri özlediğim bir cevheri

Artık sadece vuruyorum
Başkalarının rengini almış kabuklarıma
Gösterirken saatim ketum bir sonbaharı
İhtirasla kaldırdığım balyozumu vurduğum yerde
Kırıldıkça “ben” oluyorum

Kalender Efgan
Kayıt Tarihi : 16.1.2004 17:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Kalender Efgan