Kırık Saatte Kalan Aşk
O gün zaman durdu bir virajda,
Adın siren sesine karıştı.
Gökyüzü cam kırıklarıyla doluydu,
Ben ise hâlâ “geliyorum” diyordum sana.
Bir saniye vardı, gözlerimin önünde donan,
Ne ileri gitti ne geri döndü.
O saniyede hayat ikiye bölündü:
Seninle olanlar ve onsuz kalan enkazım.
Elim boşluğunu tuttu en çok,
Parmaklarım hâlâ seni arıyor uykuda.
Soğuk bir direksiyon gibi sertti kader,
Isınmadı ellerim bir daha hayata.
Bir cümle yarım kaldı dudaklarında,
Belki adımı söyleyecektin, kim bilir.
Ben o cümleyi tamamlamak için
Gecelerce gökyüzüyle konuştum.
Hastane koridorları uzundu,
Her adımda biraz daha senden uzak.
Kalp monitörleri bağırıyordu,
Ben sessizce yıkılıyordum ayakta.
“Üzgünüz” dediler,
Bir kelimeyle bitti koskoca dünya.
O an anladım,
Bazı cümleler mezar kazıyor insana.
Artık sabahlar eksik uyanıyor,
Güneş senin gülüşün kadar sıcak değil.
Pencereyi açıyorum, belki gelirsin diye,
Rüzgâr geliyor… sen gelmiyorsun.
Kahve iki kişilik ama sen yoksun,
Kupaların biri hep soğuk.
Sen şekerini karıştırırdın ya,
Artık hiçbir şey tatlı değil.
Yastığın susuyor, çarşaflar ağlıyor,
Geceler senin adınla başlıyor.
Aynalar yalan söylüyor yüzüme,
“İyisin” diyorlar… iyi değilim.
“Geçer” diyorlar—geçen sensin, ben değilim.
Zaman akıyor, içimdeki an donmuş.
Herkes hayatına devam ediyor,
Ben bir kazanın içinde kalmışım.
Sokak lambaları seni soruyor geceleri,
Işıkları bile eksik yanıyor.
Adını fısıldıyor yağmur kaldırıma,
Her damla içime düşüyor.
Bir korna sesi duyduğumda irkiliyorum,
Her fren sesi kalbime çarpıyor.
Ambulans geçince gözlerim kararıyor,
O gün tekrar tekrar yaşanıyor.
Seninle yürüdüğüm sokaklardan kaçıyorum,
Ama her yol sana çıkıyor.
Bir bankta oturup sustuğumuz an var ya,
İşte orada hâlâ kalbim atıyor.
Dolabında kalan kokunu sakladım,
Kimseye vermedim, kimse dokunmadı.
Bir tişörtün var ya hâlâ bende,
Sarılıp ağladığım tek canlı hatıra.
Telefonumda sesin duruyor,
Açamıyorum ama silemiyorum da.
“Ben geldim” deyişin var ya,
Bir daha kimse o kapıyı açmadı bana.
Fotoğraflarda gülüyorsun hâlâ,
Zaman sana dokunamamış.
Ben her gün biraz daha yaşlanıyorum,
Sen hep o günkü kadar hayatsın.
Gülüşün donmuş bir bahar gibi,
Ben o baharda kışa mahkûmum.
Çiçekler açsa bile içimde,
Toprağına gömülmüş bir adamım.
Bir kazaya sığdı koskoca hayat,
Bir saniyeye sığdı bütün hayaller.
Evlenecektik, yaşlanacaktık,
Birlikte susacaktık belki.
Şimdi mezar taşına sığdı adın,
Ben o taşın başına sığamıyorum.
Toprak seni kabullendi belki,
Ama ben kabullenemiyorum.
Sana anlatacak çok şeyim vardı,
Biriktirmiştim, sonra söylerim diye.
Meğer “sonra” diye bir şey yokmuş,
Ölüm acele ediyormuş hep.
Her “keşke” bir bıçak gibi içimde,
Her “eğer” biraz daha kanattı.
Keşke o gün başka bir yol,
Keşke o dakika biraz daha geç kalsaydın.
Şimdi kalbim, kırık bir saat gibi,
Hep seni gösteriyor, durmadan.
Akrep de yelkovan da sensin,
Zaman bile senden yana akmıyor.
Sen gittin…
Ben senden sonra nefes aldım ama yaşamadım.
İnsanlar bana “hayattasın” diyor,
Ben sana gömüldüm.
Toprak seni aldı, gökyüzü sakladı,
Ben arada bir yerde kaldım.
Ne tam yaşıyorum ne ölebiliyorum,
Sensizliğe ceza verdiler bana.
Eğer bir yerde duyuyorsan beni,
Bir rüzgâr, bir yıldız, bir sessizlikte…
Bil ki hâlâ seni seviyorum,
Ölüm bile silemedi adını kalbimden.
Bir gün bu acı diner mi bilmiyorum,
Ama şunu biliyorum sevgilim:
Sen benim yarım kalan ömrümsün,
Ben de senin ardında kalan sessiz yasın.
Mesut Özdemir 3
Kayıt Tarihi : 25.12.2025 17:29:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!