.
anlatın kilerlerde gömülü kalanları
çekip giden kim su’ya karşı
kim kırar sevdiğini
mesleki geri zekalılık olan mı
çürütülmüşler yapın
yağlı yağsız
yufka arası
kızartın sonuna kadar
dalarsanız yanar kalp
atarsınız derin dondurucuya
kavuşulmamış aşk
- şekeri uzat.
- emrivak yapma, şekeri uzatırmısın diyeceksin. kabasın, biliyor musun?
- biliyorum, emrivak değil hem. emrivaki diyeceksin. kabalık bana yakışıyor, boyumu uzun gösteriyor. hahahahahahah
- yaaa dalga geçme, beni aşağılıyorsun bak. hem sen iyi birisin, neden kaba görünesin ki. lütfen demeyi unutmaaaaaa.
- ben böyleyim işte ne bileyim. unutmayacağım
- lütfen
- lütfen. lütfeeeeeeeeennn. memnun oldunuz mu güçük hanım
- oldum iri bey
- hahahahahahaha
- hahahahahahahaaa, çok komiklisin yaa. hahahahahaha
her şeyi bitirince
madem ki istenen vahşice
belki biraz çılgın
belki kabını parçalayan
olmazlara bir gün bırakan
dağıtan şeyler de var
en fenası delilikler
mecburiyetler
denk gelmeler
oysa en coşkuları değil mi
şu zekiyim diye geçinip
örgütler kurup
masumları oyalayan
safları ciddiye almış gibi yapan
kendilerine benzetip batıran
hani tuhaf sorular soran
çözerim senileri sokuşturan
boşluğa düşmüş aptallar
işte onlar dediklerim
rüzgarsız yelkenler gidiyorlar
hayali seslerle uçuyorlar
tanırsın onları
iyi sorular sorarlar
gülerken yüzleri kulaklarına bak
yeni bir soru hazırlıyordur hemen
anlıyordur dediklerini
onlarda bilir ki
iyi cevaplar için
iyi sorular sormak lazım
hasan kamil Şermin Nurhan ve kazım
çeşit çeşit isimde
kaybolmuşlar ordusu
zehir içtikçe
ve özellikle
iç döken
ruhunu delide olsa bilen
gülleri koparırlar dalından
işte bu hayvanlar
doğayı da bozarlar
kahrolası bilgileriyle
içi boşlar tayfası
her yerde bulur masumları
alırlar nora’yı
sıyırırlar yüreğini
deşerler gözlerini
saklamalı nora’yı
harf harf düşlere
öyle gitmeli nora
gün çiçeklerine
- sana anlattım
- neden, zaten biliyordum
- çok oyalayıcı kendileri, ona tav oldun değil mi?
- evet, işi sadece egolarına döktüklerinde
zayıflıklarının güçleri olduklarını bilmediklerinde
hep benim olsun, hep ben kazanayım dediklerinde
ve özellikle kazandıklarında, bocalamalarına bayılıyorum
çünkü canımın içi, yenilgilerini ve zayıflıklarını sevmiyor bu salaklar
kendilerini dışlayıp, o boşluğu başkasıyla kapıyorlar
- anladım, güzel yaklaşım. peki dertleri ne sence?
- boşluk sanırım, hiç kapısını bile aralayamazlar diyorum, neden dersen
ne aradıklarını bilmiyorlar ki
- ne arıyorlar peki?
- kendilerini, olamadıklarını
- evet olabilir, saldırırken ve diderken özellikle dikkat et. davalarını,
dışa vurumlarını ya dinlere, ya ideolojilere bağlıyorlar. kendi kemiklerini
kırıp bunlarla tekrar kaynaştırıyorlar. o kadar çaresizler ki kendilerinin
önüne geçiyor bu ait oldukları.
- nasıl yani, ne demek istedin?
- yani birey bir insan olmadan evvel her şey olabilir haldeler, öyle hazırlar ki
bir şey ya da bir yere ait olma isteğiyle, ruhlarını bile satıyorlar. merak edip
sürekli kafalarında canlandırdıkları soruları sadece kendi içlerinde soruyorlar.
yalnızlıktan bunlar kadar korkan yoktur. kendine karşı cesur ve dürüst olanlar,
kendilerine ve çevrelerine aradıklarını sormaktan kaçmazlar diyorum. Kendini
bilen kendine ait olur. Bir de aşka, başka şeylere olmaz diyorum işte
- peki nasıl olmalılar?
- bence başka ruhları çalmamalılar, sesleri çok çıkıyor. bazen o kadar bağırıyorlar ki
ben varım demeye çalıştıklarını, tuhaf ölgünlükleriyle anlatıyorlar. mesela güzellikleri
yakışıklıkları, bazı şeyleri çok iyi bilmeleri, fakat insanlara bunları yansıtmamaları
uzlaşma sonra hesaplaşmak adınadır bunlarda, insani anlaşı, paylaşım manasında değildir. yani dost olamazsın bu tiplerle, ilk fırsatta vururlar seni. sen içini açtıkça
sana karşı silah çeviriyorsundur aslında. onları tanımak için sence çok özel bir şeyi
güya başkası bilmiyormuş gibi anlat, bu bir kurguda olabilir. üç beş gün içinde duyarsan başkasından hemen tanırsın işte. sil derim defterinden bu tipleri. İleride ona bir de iyilikler yaptıysan bil ki intikamını alacaktır senden. ben bu yüzden iyilik beklemem, yaparım geçer giderim.
- teşekkür ederim, ilginçti konuşma. ben bir şeyler yazabilir farklı şeyler duyabilirim diye
açmıştım konuyu, iyi ki açmışım. doğrusu çok hoşuma gitti
- sorun değil, senide dinlemek isterim
- senden pek farklı düşünmüyorum, şöyle diyeyim. bence de senin mutsuzluğun
onların mutluluğu oluyor. o durumdayken bile mutluluk verebiliyorsun. mutluyum demek, onlara küfür gibi geliyor. aslında onlarla uğraşmamak, konuşmamak bence
en güzeli, böylece bir birilerini yerler diye düşünüyorum. sahip olduklarını öğrenince
o kocaman dünyada büyük bir mutluluk içinde olduğunu bilmeli insan, üretiyorsa ve
kazanıyorsa karşılığında, sağlıklıysa da bundan büyük kazanç yoktur. bazıları
bunları bir kenara koyup bir şeyler yapınca anlıyorlar var olan güçlerinin büyüklüğünü.
dikkatini çekti mi bilmiyorum. bu tip insanların beklentileri de yok. kendi içlerine bakıp
kendilerini zenginleştirebiliyorlar da. beklentileri olmadıkları içinde, olabildiğince özgürler.
- olabilir, haklısın sanırım.
- haklı olmakta çok önemli değil ki, kendini bilmek yeterli sanki. haklı çıkmayı bir kazanç kapısı yapmak, gerçekten uzaklaşmakla yan yan duruyor. doğru ile gerçek
arasındaki tercih hep karışıyor.gerçeğin değişmezliği var. doğru değişebiliyor. o kalabalığın içinden sırf soyutlanmamak için doğrularını değiştirebiliyorsun ama biliyorsun ki, gerçek bütün çıplaklığıyla orada duruyor. sanırım yüzleşme meselesi. haklı çıkmak içinde şöyle bir örnek verebilirim. mesela sevdiğin bir insanla, ya da tanımadığın bir insanın sürdüğü arabanın içindesin, hızlı gittiğini görüyorsun. yavaşlayınız lütfen hızlı gidiyorsunuz kaza yapacağız dersin. seni dinlemez devam eder ve kaza gerçekleşir. sonuçta bunda sende o da zarar görür. sen haklısındır fakat zarar görmüşsündür. Bu haklılık sence çok değerli mi. kabul edilebilir mi? bence edilemez. yani insani manada düşünecek olursan, haklı çıkmak iyi bir şey değil. hukuki konular veya buna benzer konularda eğer haklı çıkmayla ilgili adaletin saf haliyle yerini bulması varsa bir şey diyemem. tartışılabilir. sistemin arızaları adaletin yerini bulmamasından daha çok zarar görüyor.
- çok doğru, bir saptama yapayım. daldık bu arada bir çay daha içer miyiz?
- tabiî ki, iyi olur
- onlara dönelim, kötü değillerdir aslında, kendi kaosları içinde isim bulamadıkları
şeyleri arıyorlardır. aşağılamak,yenmek,defterini dürmek denen şeyleri yaşadıkça güçlüyüz sanıyorlar. tükettikleri şeyler kendileridir. paylaşımı bilmezler aslında
paylaşım onlar için sadece bir oyalanmadır diye düşünüyorum. paraları ve mevkileri varsa
bunlarla kıyak geçerler çevrelerine, yani güçleri genelde paradan gelir. beş parasız kaldıklarında onlardaki zayıflık öylesine bariz belli olur ki. uzaktan da çaktırmadan
öteki dünya işlerine bakarlar. yaptıkları kötülükleri güya inandıkları ideoloji
ve inançlarından geldiğini söylerler. bir süre izle zalim dediklerinden kat kat zalim
olabileceklerini anlarsın. farkları yoktur düşmanlarından. dünyada ki karmaşa rezillik
aslında bunların masumlar ve iyilere bırakmadıkları şeyler yüzündendir. yani iyilerin
ve masumların hakkını sürekli gasp ederler. ürettikleri bir şey yoktur. onlar sadece
satın alırlar, aşkı sevgiyi dostluğu bunun gibi şeyleri işte. diğer bir deyişle insan olmadan
ya da insanlığın önüne koydukları bu görüşleriyle, yabanıllaşıyorlar. Bu değer dedikleri şeyler
insandan ve insanlıktan önemli değil diyorum. insanın keşfettiği şeylerin insan önüne geçip
onu bu hallere sokmasını anlaşılır bir şey değil. yapılan en büyük hata bu bence.
Araçlar, amaç olmuş.zulüm ve kötülüklerin kaynağı onca yıllık bilgi ve birikim. İnsanlığa
Bırakılan miras her geçen gün fakirleşiyor. İnsanlık kendi kendine yabancılaşıyor
- hiç böyle düşünmemiştim. değerler ve ideolojiler gerçektende insandan ve insanlıktan önce geliyor. acıyasım geldi.
- neden? onların tercihi bu, başka tercih yapma şansları da vardır. bunu bilirler
fakat yinede bu olurlar. bence acımaya gerek yok. hatta üstlerinde durup
düşünmeye bile gerek yok. tuhaf olanı hayatlarımızın içine çok girmeleri
ve çok etkilemeleri.hayatlarımızın o kadar içindeler ki. bir gitseler bambaşka
bir dünya olacak yerinde. yani dünya daha bir mavi, daha bir yaşanılası
- evet, sıkıldım bu havasız yerden de, biraz yürüyelim, yolda konuşuruz istersen.
Böyle derin konuları konuşulunca sıkılıyorum ki.
- yürüyelim canım
- sahi dur hesabı ben ödeyeyim, sana bir şey ısmarlamak hoşuma gidiyor. mutlu
oluyorum. lütfen kırma beni. bir de bana canım değil demesen. “Gülpembe” desen. çok severimde bu ismi.
- peki derim. hesap senden bahşiş benden gülpembe. teşekkür ederim. garson bakar mısınız! hesap lütfen.
- kredi kartı geçiyor mu acaba!
- sorarız.
- canım ya şu beklentisizlik üzerine birazda konuşsak.
- nora şuradan çıkalım bir, bende bu ortamdan sıkıldım. havasız ve tavanda basık
gerçekten boğuyor insanı.
- evet.
ne bekliyoruz
doğa süpürürken kendisini
bir rüzgar çıkarıp
alıp gitsin mi bizi
aşksızlık hala en büyük acı değil mi
- ruh ikizi denen şey var mı sence?
- düşünmeliyim nora, bana biraz zaman verir misin!
- peki, daldın gittin yine!
- aklıma bir şeyler geldi. anımsayamadım şu an, aklıma gelirse anlatırım, tamam mı!
- peki
- sahi, sen annenden bahsedecektin, sana yaptıkları ve yaptırdıklarıyla ilgili
- canım bir şeyler içsem de öyle anlatsam, o kadın ömrümü yedi çünkü. buralara
gelmem bu işleri yapmam. doğrusu bıktım. kendime ait bir hayatım olmadı. bir anne
nasıl kızını satar bunu halen anlayabilmiş değilim. bunu yaşadığım halde halen kendime soruyorum. okuldan aldı beni en azından liseyi bitirmeliydim. İkiden terk ettim. Özledim biliyor musun! okul sıralarını, arkadaşlarımı, sınıfımın kokusunu.
- doğrusu bende merak ederim. bence kolay, çalışmadan yaşamak için. biraz irdelersek
yaşamak için çıkacak karşımıza. okusaydın iyi olurdu elbette. yinede bakıyorum boş değilsin hayata karşı. farkındasın çevrenin bu hoş bir şey. sıkılmadan dinliyorum seni. yani enteller
gibisin.
- hayır canım. annem güçlü bir kadın, isterse çalışır kazanırdı. adiliğinden bence, annem fakat nefret ediyorum ondan. öylesi pis şeylerle karşılaştım ki bu yüzden anlatamam. birde mimliyiz biliyorsun. oysa okuyup güzel sanatların bir dalıyla ilgilenmek isterdim.
heykel veya resim olabilirdi. bilmiyorum. Entelliğe gelince, çok okudum biliyor musun.
okuyup günlüğümü yazmak en büyük zevkimdi. Kendime ancak böyle vakit ayırıyordum.
- iyi olurdu, sanat güzelleştirir insanı. okumak gerçekten güzel. bende çok okudum
bir gün oturdum düşündüm. okuduklarımdan başka bir şey bilmiyorum. yani bana
özel benim olan fikirlerim yok. işte o gün bıraktım okumayı ve yazmaya başladım.
- sahi sen ne iş yaparsın söylesene, bir türlü soramadım. ne yazıyorsun ki.
- ben ticaretle uğraşıyorum. baba mesleği diyeyim. o ölünce bana kaldı işler güçler.
ufak tefek şeyler yazıyorum işte. kendime yazıyorum aslında. bazen paylaşıyorum.
dergilerde falanda cıktı yazdıklarım
- a ne güzel ünlü birisin yani anladım. çok kazanıyor musun peki?
- yeterince. ünlüde değilim ayrıca, umurumdada değil zaten. Ben ben olabilmek için
çabalıyorum. şu bu olmak beni ilgilendirmiyor. mutlu musun dersen. evet mutluyum aslında. o hengameyi çözünce çok zor gelmemeye başlıyor insana. ama ben balıkçı olmak istiyordum. neden bilmem. balıkçılık bana hep çekici gelmiştir. eminim kendine göre çok zorluğu vardır
- nesi zor olacak ki. at ağını topla balığı. bence çok kolay.
- sanmıyorum. çünkü hayatımda hiç kolay iş görmedim, yani her işin kendine göre
sevilmeyecek ve zor yanları var.
- şu kadın neden sana bakıyor? tanıyor musun?
- hangisi! sarı saçlı olan mı?
- hayır tanımıyorum.
- gıcık kaptım biliyor musun?
- hahahahahahahahaha. özür dilerim nora. sana karşı değildi. gülesim geldi işte.
- lütfen gülme. tamam bildiğin kadınlardan olmayabilirim ama benimde bir gururum var
lütfen yanındayken başkasına bakma!
- iyide nora kadın benle aynı hizada, söyler misin ona nasıl bakayım. kafamı doksan derece çevirmem lazım. hem sen gösterene kadar onu görmemiştim bile. yanımda bir kadın varken başkasına asla da bakmam zaten. lütfen yapma. gayrı ihtiyari olabilir. hani bir şey hareket eder sende bakarsın. İşte böyle bir şey demek istediğim.
- eh artık gördün, beğenmişsindir kesin. gerçi bacakları çarpık biraz, birazda yılışık.
Hem giydiği kıyafete baksana salmış bütün malı meydana, ya bende öyle yağ baldır
Olacak asla giymem öyle daracık elbiseler. Iyyy çok çirkin. istersen ben kalkayım.
- hahahaha. ya lütfen otur nereden çıkardın şimdi bunu.
- erkek milleti değil misiniz. hepiniz aynısınız. bu kadında bir kalp var kıskanır demiyorsun. sanki ben insan değilmişim gibi
- nora vallahi sen gösterene kadar ben o kadını hiç görmedim. yemin ettim bak.
- …na koyduğum kadını, şimdi bize bakmaya başladı. hadi kalk gidelim yoksa parçalayacağım şimdi. tepe mi attırdı. bakıp duruyor yaa
- tamam nora kalkalım, küfür etme hem, hiç yakışmıyor. çok ilginçsin. yani bu kadar sahiplenmen tuhafıma gitti
- küfür bana yakısır derler ki arkadaşlarım. bizim suzan var çocukluk arkadaşım. eskiden onunla erkeklere laf atardık. İleri giderlerse bir küfür ederdim ki. senden utanıyorum aslında. Yani senin yanında huzur içindeyim. bir kötülük yapacak gibi durmuyorsun. sonra ne yapim müşteride olsa, beğendiğim başkası da olsa, kıskanıyorum işte. hem sen çekici bir adamsında. güzel bir yüzün var sıcak yani. kazma tipler gibi bön bönük bakmıyorsun. Maşallah boy bosda
İyi. Kıskanılacak adamsın yani.
- hahahahahahahahhahah
- ya gülmesene, eşin seni kıskanmıyor mu hem
- hoşuma gitti ondan güldüm, lütfen kızma hahahahahahah. eşimden de ayrıldım.
altı yıl oldu. anlaşamadık işte. sürekli isteyen biriydi. delirtti beni baş edemedim
- üzüldüm diyemiyeceğim bak. seni tanıdım gibi. böylesi bir insanı bezdiren kadından
fayda gelmez. Bak yalakalık olsun diye demedim. gerçekten öylesin. hem ben sana yapacağımı biliyorum. Bana gülersin demek. ben her şeyi unuttururum insana
biliyor musun! hele sevdiysem, ayaklarını bile yıkarım. böyle adam gibi adamlar başka oluyor. huzurlu bir bahçe gibi gelirler bana. Uzanırsın yanlarına oohhhh ne güzel.
- sağol da bak gaza gelmem söyleyeyim. hahahahahahah
- ben sana gösteririm bay keçi sakal gülmek neymiş, hadi hesabı ödeyelim de gidelim
- bu defa hesap benden nora, racona ters bak tamam mı.
- olur beyim. raconunuzu yiyeyim olmaz mı
- teşekkürler nora, cidden bazen çok ince, bazen de acaip cadaloz oluyorsun
- canımın içi seni sevdim de ondan, başka zaman olsa bu kadar umursamazdım
sende bir tuhaf yan var ona ısındım işte, elini versene bir
- ne yapacaksın ki
- ellerin çok güzel ya, böyle erkek eli gibi. ben çok severim böyle eli. rahmetlik
babamın elleri de böyleydi. Yani rahmetlik değil de annemin pislikleri yüzünden
bizi terk edip gitti işte. onun ellerine benzettim. hani çalışan erkek eli.
sanki başaramayacağı iş yokmuş gibi. doğuştan becerikli sevecen işte
- ha anladım, ya sen insana kendisini sevdiriyorsun biliyor musun! uzun zamandır
ellerime alıcı gözle bakmamıştım. tombalaklar gerçi yani pek sevimli değiller.
- olur mu akıllım. hani var ya böyle kadın eli gibi elleri olan erkekler, onlara
acaip gıcık kaparım. hiç sevmem. dokunmalarını bile istemem hani. İnsanın
bazı şeylerini ben elleri ve burnundan anlarımda
- anlamadım, nasıl yani hahahahahahah
- ya gülme bak. vallahi çantamı kafana indireceğim. hıırrrrr
- hahahahah tamam gülmem söz
- yaaaaaa daha gülüyorsun bak
- öldürdün beni var ya, iyi ki varsın nora
- sağol canım, baksana seni bir öpebilir miyim
- burada mı! ? saçmalama
- ya nedennnnnnnnnnnn. herkes öpüşüyor bir şey yok, ben öpünce mi olacak.
bak vallahi başkası olsa yapmam, yani bizim meslekte böyle şeyler olmaz ki.
baskaları yalvarırlar bana, sen hayır diyorsun. hadi kırma beni. hem dudağından
değil, yanağından öpeceğim
- ben utanırım güzelim. hem benden küçük duruyorsun. bak öküze sübyanla
takılıyor demezler mi.
- aman ya saçmalama sende. ne öküzler var. kadınla arasında otuz kırk yaş
neredeyse. korkaksın sen var ya. vallahi korkuyorsun ki
- canım korkmak değil de. utanıyorum işte. ne bileyim!
- aaa bal gibisin biliyor musun!
- yalancı
- yalancı senin ana.., ay sustum tamam. özür ya
- peçete alimde yanağımı sileyim, resmen yaladın öörrghkk.
- küs ya, sana da iyilik yaramıyo. samimi olim dedim işte.küs banane
- ahanda küstüm. hahahahahahah.
- vallahi tillahi çok gıcıksınnnnnnnnnn.
- banada bir gün bir şeyler yazacakmısın peki?
- yazarım tabiî ki, söz bak. o gün sana telefondan mesaj atarım. okursun tamam mı.
- tamam. bak söz verdin!
-oke söz. Bak iki ayağımda yere basıyor.
- bakim dur, ahhh kafa mı masaya vurdum
- hahahahahahaha
- ya gülmesenya
- napim bazen o kadar saf ve o kadar komik oluyorsun ki. Hahahah
- küs ya küs işte.
- hahahahahahah
- gülmek sana yakışıyor. sana “gülenadam” diyeceğim artık.
- peki de bakalım. bayan “gülpembe. şarkı ismi resmen. hahahahahah
- ahhh vurma ayağıma bak millete ayıp olacak.
-aman olursa olsun. onlara ne ki hem
yaşamak bir dal kibrit ucunda
anız yanar öğlen sıcağında
akşama masada çiçekler
gözleri belki gül belki menekşe
nora’da böyle bir şey işte
bahar gülü
olmamış dikenleri batmaz daha
sarmaşık gülü
sarılır insanın aklına
nora’nın günlüğünü buldular sonra
atılmıştı denize
yanında bir kaç resmide
üstüne yazmış
nora ve gülenadam diye
boynu kırık koydular kabrine
hep dediği gibi
“gün çiçeği” gibi bakmalı
insan sevdiğiyle öyle olmalı
psikopatın biri
nora’yı ışıksız bıraktı
onu yazması kaleme kaldı
iyi uykular nora
bir gün gelirim yanına
dondurmalı baklava
ve kırmızı şarapla
su yılı / denizin aktığı yer
.
Zafer Zengin EtnikaKayıt Tarihi : 13.8.2006 03:19:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Zafer Zengin Etnika](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/08/13/kirik-kalpler-adasi-nora-nin-gunlugu-gulenadam-ve-gulpembe.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!