Hani bir zamanlar pırıl pırıl yüreğimiz,
Ve bir de şehrin kenar mahallesinde evimiz vardı.
Hani ağabeyimi, ablamı ve beni büyüten,
Bize şarkılarımızı bağıra bağıra söyleten bir ev.
Annem ağabeyimden kalan önlüğümü,
Jilet gibi ütüler giydirirdi bana.
Ben küçücük yüreğim ve boyumdan büyük çantamla,
Komşumuzun verdiği pantolon çamur olmasın diye
Yavaş yavaş inerdim merdivenlerden.
Çocukluğum hızla geçerken dostlarım olmuştu benim de,
Bazen misketlerimizi, bazen sakızlardan çıkan oyun kartlarımızı
Ama hep de dostluklarımızı paylaşırdık.
Ölümüne sevmiştik birbirimizi
Ve hep de öyle kalacaktık.
İşte bugün, bugün gibi aklımda;
Ömer’le ilk sigarayı içişim,
Ahmet’le ilk kez sinemaya gidişim,
Faruk’tan ayıp şeyler öğrenişim,
Fuat’la iki kardeşi sevişimiz,
Bugün gibi aklımda.
Ve kırk basamak birden indiğim
Şehrin bir tepesinde,
Şehre uzak evimize aldırmadan aşık oluşum,
Kendimi aşkın ortasında buluşum.
On beş yaşında
Yüzümün temizliğini alnımdaki ergenlikler,
Garip duygularla tanışmam, derken
Babama sorsalar geç, Babama sorsalar erken.
‘Aşktan önemlisi derslerim’
Ve mektuplar gelip giderken Zeynep’ten,
‘Aşka erken mi geç mi? ’ diye düşünürken ben.
Kara haberi aldım bir gün gazeteden.
‘Bir Aile Faciası’ yazıyordu manşette,
Ve Zeynebimin adı geçiyordu gazetede.
Anladım aşka ne geç ne de erkendi,
Anladım ki aşk bize haramdı.
Artık hayata vermiştim kendimi,
Geliş-gidiş her gün okuldan eve,
Ve bir otobüste Ankara’dan Kırıkkale’ye muavinlik başlamıştı.
Mahallemizin çamurlu yollarında yürürken
Artık aldırmıyordum çamura.
O zamanlar Ayşe Abla vardı,
Kezban Teyze’nin kızı.
Ve Melahat Teyze’nin oğlu Hasan Abi vardı.
Her akşam oturur, ders çalışır, sohbet ederdik.
Gelince önümüze eğlencelik,
Benim delikanlı mahcupluğumla
Oradan buradan söz ederdik.
Ayşe Abla İstanbul’a okumaya gitti.
Gidiş o gidiş.
O zamanlar bir dedikodu sokakta;
‘Ayşe kötü yolda! ’
Ben anlamamıştım ama, yapmayacaktın Ayşe Abla.
Hasan Abi beyazdan öldü.
Bir Ağustos akşamında Ankara’da,
Bir evin bütün ışıkları yanıkken Kızılay’da
Hasan Abi’ yi yerde sere serpe bulduk.
Bulmayacaktık Hasan Abi.
Her şey hızla değişiyordu,
Ve benim hiçbir şeyi aklım almıyordu.
Hayata aldırmamaya aldırmıyordum bile.
Bir sözcük vardı her günümde acı;
Her derde bulunurken çare onun yoktu ilacı.
Ve ben böylesi yaşarken gençliğimi,
Her şeyden sonra dostlarımı da kaybediyordum.
Herkes başka bir şehirde düşüyordu ekmek peşine
Ve herkes başka bir şekilde
Ve şimdi aradan yıllar geçti,
Anlatılmaz bir özlem kaldı içimde.
Ne Zeynep, ne Hasan Abi kaldı geride,
Ayşe Abla’yı kendim öldürdüm yüreğimde.
Şimdi kırık anıların yarası kaldı içimde.
Ve bir kahraman olmak
Bu Kırık Hikayede.
Çanakkale/Ocak 2000
Kayıt Tarihi : 11.7.2009 12:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!