Hayat, boş bir çerçeve gibi önümde,
Duvara asılı; ama resim yok, yalnızca toz.
Her gün, aynı sahne; bir kez daha,
Kendimi kaybettiğim bu şehirde, bir kalp atışı bile yorgun.
Sokaklar, karanlık bir labirent,
Her adımda daha da derinleşen bir boşluk,
Gözlerimdeki parıltı, sönmüş bir yıldız gibi,
Bir umut daha kaybolmuş, başka bir gece yarısında.
Her sabah, aynı soğuk yüzlerle uyanıyorum,
Hüznün melodisi, sabah kahvesi gibi acı.
Zaman, duruyor gibi ama hızla geçiyor,
Bir gölge, peşinde koştuğum ama asla ulaşamadığım.
Anılarım, sarı sayfalarda unutulmuş,
Bir zamanlar parlayan hayaller, şimdi birer hayal,
Her gözyaşı, bir damla tuz;
Yüreğimde birikirken, her biri bir çatlak daha açıyor.
Geceler, birer birer geçip giderken,
Düşlerim, karanlıkta kaybolmuş fısıldamalar.
Dört duvar arasında hapsolmuşum,
Bir zamanların benliği, şimdi bir gölge;
Bir iz, bir yankı, kaybolmuş bir ses gibi.
Bıkmışım yaşamın döngüsünden,
Her sabah uyanmak, bir işkence gibi,
Neden, neden bu hayata tutunmak?
Bir an bile kaybolmayı, bir an bile unutmayı dilerdim.
Kırık dökük bir kalple yürüdüm ben,
Her adımda daha da çürüyen bir hayal.
İnsanlar, birer gölge; göz göze gelmeden geçiyor,
Ve ben, tuhaf bir hâl içinde kaybolmuşum,
Bir umudun arifesindeyim ama yine de düş kırıklığı.
Kendi sesimde yankılanıyor bu ıstırap,
Bıraktığım her iz, bir acının hatırası,
Belki bir gün, bu cehennemden kaçacağım,
Ama şimdi, kaybolmuşum;
Hayatın tuzaklarında, bıkmış bir ruh gibi.
Ve ben, durmaksızın yürüyen bir gölge,
Her adımda bir parça daha kaybolmuşum,
Hayatın kanlı ayak seslerinde yankılanıyor,
Bir daha asla dönmeyeceğim bu karanlık yola.
Kayıt Tarihi : 26.9.2024 04:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!