/Elzemdir hazan
Kimse sığmıyor bir diğerine
Çatlak eşikler
Kırık kiremitler ve sen/
Hiçbir şiire yakışmayan kalbimi
Bir bakışlık gerimde bırakıp
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Kronik, süreğen bir zarf olan 'hâlâ' yerine, şöyle şiirin içinde de geçen 'Hâlâ ve Hiç' gibi çakıyla değnek sivrilten keskinlikte bir dize ile ya da şiirin sonundaki 'Hep Her -Hep Hiç Denklemi' gibi de felsefi endamlı başlık koyardım ben olsaydım bu başlığına. Şairinin bir bildiği vardır mutlaka.
'Hâlâ' durgun kımıltısız göl gibi. Tabi ki bunun da ayrı bir tılsımı var. Lakin Hep Her gibi aksiyonu sular gibi akan şiir atılan kementler kıvraklğında başlık istiyor desek okuyucu olarak; şiiri benimsemiş ve severek kolumuza takmış olmamız nedeniyledir:)
Sonra: 'Sözler zaten anlamını katletmiş ses yığınları' türünden bir tanımlama bir dikiş makinası gibi ısırıyor kağıdına. Ne hoş sahiden.
Bakın şu dizelerdeki akan dervişi yolculuğu:
'Derin ve tedirgin akıyor sular
Esmer tende gül lekesi
Sırtında yamalı heybe
Ahh ömrüme sunulan kaçıncı boynum
Yolları yok eden içimde/ '
Esmer tende gül lekesini koparıp yakanıza takmanızda sakınca yok, oradan eksilme olmaz.
Şu bölüm Filiz Kılıç şiirlerinin sürmanşetik bölümlerinden. (Kişisel fikrimdir, öteki bölümlerde de var böyle gümleten yerler diyen varsa onlar da üşenmeyip yazsınlar:)
''Şimdi okunmaktan vazgeçilen romansa
Geçmişim, izlerinde her yolcu kayıp
Ki bu topraklarda yankılanmaz ezan
Sabah kuşları dilsiz, kanatları yok
Nefsini yere çalan derviş nerede
Nerede havarilerin en sâdığı
Hâlâ ve hiç'
Öyle düşünülüp düşünülüp çağırılmış sözcükler değil bunlar. Şairin ruhundan çakan ani şimşekler.
Son bölümde yolculuk biterken ne güzel bir vitesleme var orada öyle:)
Mahsustan bir fren sesi de konulmuş. Duydum.
Merhaba sevgili Filiz,
uzun zaman oldu dost sayfalarına uğramayalı öyle özlemişimki zencefil kokuluesrik şiirlerini, yüreğindeki ilham perisi baki olsun kardeşim.Aydından sevgi ve selamlar, herdaim şiir tadında kal...
Tebrikler, güzel ve başarılı bir şiirdi. Böyle yetkin şairleri antolojide görmek güzel. Başarılarınızın devamını dilerim.
Çantamda sayısız anahtar
Hangi kapıya gitsem açmaz
Zorlarım yine açmaz
Yaşamın özeti...Tebrikler..
Kırıldığımız yerden........
Filiz Hanım bu şiiri bir de sesli olarak ve sizin sesinizden dinledim,tekrar dinledim,tekrar tekrar,inanın doyamadım,enfes olmuş,size sanırım bir özür borcumuz var,şiirin ne kadar nitelikli olduğu en az bir o kadar güzel ve ona uyumlu gizemli karanlıkları çağrıştıran bir ses tonu ve dizelerin ahengiyle daha iyi anlaşılıyor,tebrikler diyorum bu işin ustasına,başka da bir şey söylemeyi kendime yakıştıramıyorum Filiz Hanım,sevgi ile kalın...
galiba adam şiir kitabı falan çıkarınca okurun beklentisi bir üst level'a çıkmış oluyor.malesef:) kırık ve kiremit... insan ,şiir şimdi bu metaforlar üzerine mi kurulu diye düşünüyor,şairi incitmekten de korkarak acımasızca.. :s haydi o bir yana da, 'Şubat/ sızım ' gibi hepten slash'lı ifadeler şiiri gerçekten ucuzlatıyor..şiir duygularla ifade ediliyorsa,şair bunu işaretlerle ifade edecek mahirliğe muhtaç olmayan kişidir.kelimeler yetmelidir,diye düşünüyorum.benim düşüncem elbet. ama lütfen artık modası geçsin şu slash'ın falan yaw..sizin için demiyorum da,şiirde kelime oyunu zeka meselesidir..ortalık kelimeleri çarpıp bölen ayırıp birleştiren ve zerre miskal zeka belirtisi olmayan göz kirlilikleriyle dolu..sıkıldım poouufffff.......
velhasıl,daha iyi şiirlerini de okudum filis. :s
'kırık kiremitlerrrrrrr......'
dediğinde
paratoner ve kediler geliyor aklıma
bir de yağmur sesi..
hah beh:))))
kutluyorum sevgiyle...görüşmek üzere......
çantamda sayısız anahtar
hangi kapıya gitsem açmaz
hangi kapıyı çalsam duymaz kimse duymaz
hiçbirine ait değil bunlar
hiç kimsenin değil
sanırsam bu anahtarlar
kapıları değil ama cancağızım
seni sesini sessiz sedasız arar
gönlüne sağlık...
Gidenlerden ne farkın var, sende onlar gibisin. Hiç değilse beni rahatsız edip huzurumu bozma der gibi şair.
Aslında ne de çok şeyler yazmıştım, internet bağlantısının azizliğine uğradım. Şiirde anlatılanlar o kadar çok derin manalar içeriyorki özümseyerek okumak lazım. Bir yogunluğun usanmışlığın ardından gelen duygu dalgasına karşı direnmenin adım sesleri yankılanıyor dizelerde. Dersler var ama bir o kadarda ya ilkelerimden taviz verirde duygularıma teslim olursam yaşanacak olanlardan korkuyorum, benden uzak dur diyede tedbirli davranıp korkularını dile getirmekte. Aslında söz çok, duygu çok tercüman olmak ise marifet işidir.Bu marifeti Filiz hakkıyla yerine getiriyor.Tebrikler Can bacım.
Bu şiir ile ilgili 30 tane yorum bulunmakta