Koyu çınar gölgesine yaslanmış,
Etrafını sarmış, mor menekşeler.
Sende benim gibi artık yaşlanmış,
Yalağına ağ kurmuş, o örümcekler.
Yollar mı, yoksa yıllar mı değişmiş?
Leylekler, raks ederken koynunda
Yaz sıcağında, az mı suyundan içmiş.
Neşe ve huzur bulurlardı, yanında
Patika yollarını, dikenler sarmış.
Kervan, mola vermez olmuş yolunda
Avcılar da yaşlanmış, av yasakmış
Ne şifalar saklardın, soğuk suyunda
Yalağında oynaşırdı, kır tavşanları
Pelidini çalardı, küçük sincaplar.
Yağmurla, fırtınayla aşınmış taşları
Sorudan daha fazla, sende cevaplar
Oluk ve tas çürümüş, yalağın kuru
Taşlaşmış cesetten farkın kalmamış
Gırtlağıma dizilmiş, binlerce soru.
Sende bencileyin, takat kalmamış.
Şu yakın köyden, harman yerine,
Az mı suyun taşıdı, yorgun katırlar.
Eskiler anlatırken, dalar derine
Akranlarım, hayal meyal hatırlar.
Beyoğlu uğrayıp suya kanarken,
Kazanlar kaynardı, tan ağarmadan.
Elleri kınalı kızlar, sabun dökerken
Tokaç sesleri duyulurdu uzaktan.
Sen yüksek yamaçlarda vefalı bekçi,
Ben şehrin sokağında yorgun avare.
Belki yaşıyordur, bizim küpeli keçi?
Hala akıyor mu, çayırlıkta ki dere?
2010
Kayıt Tarihi : 8.1.2010 14:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bende derin izler bırakmış bir yaşam öyküsüdür.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!