KINALIZADE ALİ ÇELEBİ (Gülce-Bahçe)
Ta uzaklardan esen, umut yelleri gibi
Bin beş yüz on bir günü, yazın gülleri gibi
Isparta’da doğar da, babası Emrullah’a
Sevgi sunar gözleri, sevda gölleri gibi
…Emrullah Efendi kadılık mesleğini icra eder
…..Sevda bülbülleri gibi, dost dost deyip dosta gider.
…… Fatih Sultan Mehmet'e de
……..Şehzadeliği döneminde hocalık eder.
Uçarı rüzgârlar ki onun dağlarına tutunan
Güller diyarı Isparta diye cihana nam salan
Ali Çelebi ilk tahsiline doğduğu yer olan
Bu günkü renk çağıltısı, bu gül şehirde başladı.
Sonra üç kıtanın, geçiş köprüsü
Yedi büyük tepe, olan örtüsü
Eyyub’u kuşatan, fetih dürtüsü,
İstanbul’a gelir, devam ederek
…Akrabası Kadir Efendinin nezaretinde
….Tahsilini ikmale çalışır, taviz vermez zarafetinde…
Mahmut Paşa, Davut Paşa ve eski Ali Paşa
Medreselerini bitirirde bu doğrultuda
Fatih’teki üniversiteye girer de sonra
Tanınmış müderrislerden dersler alır burada
… Bunlardan biri Kara Salih Efendi
….. Bir diğeri de Kamil Çivizâde kendi
……Bin beş yüz yirmi dokuzda onun yardımcılığını üstlendi…
*
Ali çelebinin Müderris, olmasına gelince sıra
Yırtılırca göz perdeleri, yollarda gözleri o ara
…Sıra beklendi, töre beklendi, umutlar tükendi
….Ebussuud Efendi’den ses soluk çıkmadı, seda eğlendi.
Onun uhdesindeydi, tayin etme yetkisi
Belki var, belki yoktu, bilinmedik bilgisi
…Oysa Kınalı Zade Ali Çelebi’nin
….Gönül sarmalında bir sevda kabarıyordu derinden
……Bilgisi ve faziletine rağmen
…….Bir türlü onay gelmiyordu Ebussuud Efendiden.
Belki de buna tek sebep, hocası Çivi Zade’ydi
Kınalı zade Ali’yse, onun yardım amadeydi…
Belki de bu beklemenin, vardı bir başka sebebi
Sebebi neyse neydi de, geceler güne gebeydi
….Belki de bu sadece, kendince bir bahaneydi
…..Lakin Kınalı Zade Ali’yi fazlasıyla üzmekteydi.
……Görev beklemekten bıktı, sabrıysa tükenmekteydi.
Sonunda teklif etmiş olduğu bazı eserleri alıp
Efendinin karşısına dikilirde kapısından dalıp
Edep, hayâ, saygı ve sevgi sınırları içinde kalıp
Niçin geldiğini soran Ebussuud efendiye sordu
‘Memuriyet ve müderrislik görevimizi almak için
Kulaklara bildiklerimizi anlatarak salmak için
Öğrencilerimiz arasında mutluluğa dalmak için
Devlet ricalinin kapısını mı aşındıralım diye sordu
Biz bu görevi hakkımız olarak almayı istiyoruz
Bunun için çalışıp haklı hayallimizi besliyoruz
Yazdığımız bu eserlerle müderrisliği bekliyoruz
Bizim hak etmediğimiz bir şey mi bu göre diye sordu
….Başka kapıları aşındırmak gerekse bilelim
……Bilelim de ona göre hareket edelim’ dedi.
Ebus Suud Efendi dinledi çelebinin sözlerini
Dikkatlice süzdü de ilahi aşk fışkıran gözlerini
Dinledi ve genç müderris adayımızın eserlerini
Şöyle bir güzel inceledi eserlerinin özlerini
…….Edirne’deki Hüsamettin Medresesine tayin etti derhal.
……..Sözleri yüreğini çağıldatmıştı her hal
………Dirençli bir yaşam türküsüyle
……….Görevinde yüksek başarı ülküsüyle
………..Rabbimin ismiyle deyip yol yukarı yürüdü menzilde…
….Ol mübarek zatı muhterem Ebus Suud efendi
Âlicenap ve kadirşinas halini hiç bozmadı
Bu sert tavır ve sert karşılığına da hiç kızmadı
Onu yanındakilere güzel bir örnek gösterip
İşte insan olanın oğlu edebinde azmadı
Edebiyle ehliyet ve liyakatini ispat ederek
Hakkını ister de, şefaat beklemez kimseye giderek
Rüşvet verip de torpil beklemez büyük günaha girerek
Meşru yoldan hakkını ister, delalete düşmez bilerek
……Güzel bir örnek, güzel bir örnek’ dedi gülerek
…….Tebessüm ederek…
*
Kınalı zade Ali çelebi efendi
Edirne Hüsamettin Medresesi'nde
Bursa vilayeti Hamza Bey’inde
Veliyiddinoğlu Ahmet paşa
Kütahya’daki Rüstem paşa
Sonra da İstanbul’da da
Yaptırdı Rüstem Paşa
Kendisi medrese
Kınalı zade Ali çelebi efendi
Geçti bu adrese müderris olarak
Sonra da Haseki Medresesine
Geçti de müderrislik alarak
Ona bol şöhret kazandıran
Sahn-ı Seman medresesi
Ve Süleymaniye’de
Görevde kalarak
*
Öğrencileriyle, hakça ilgilendi
Daha çok okudu, çokça bilgilendi
…Kınalı zade Ali çelebi efendi.
….Kitaplar göze indi,
…...Beş yıllık görevde kalma sırasında
…….İlerledi nice ilimler arasında
Nasip oldu menzilde, görevde yükselmesi
Eyalet Kadılığı, kazandığı payesi
…Kınalı zade Ali Çelebi,
….Elli dört yaşındaydı kendisi
…..Şam kadılığına tayin edildi
…Sonra sırayla Mısır, Bursa ve Edirne
…..Vilayeti İstanbul, kadılığı görevine
Dokuz yıllık başarılı, bir yolculukla yürüdü
Hak ve adalet yolunda, hep doğruluğu bürüdü
Zor koltuğun ürpertili cazibesine dalmadan
Üzerine mazlumların, ahlarını da almadan
Gönlünün sarmalında bir sevda gerçek oldu
Kalıcı nefeslerle, gözleri mercek oldu
Gönül limanlarına, yağmur düşecek oldu
Üzerine mazlumların, ahlarını da almadan
….Kazasker olup, Anadolu Kazaskerliğine tayin oldu
Bin beş yüz seksen dörde, kadar kaldı görevde
Edirne de Nıkris’e, yakalandı da gövde
Bu illetin yüzünden, yata kaldığı evde
Darı bekaya göçtü, kuşlar ötmez gırevde
….Çok başarılı bir müderris
…..Başarılı bir devlet adamı olarak biliriz
Üç dilde şiirler yazan, kudretlice bir şairdi
Böyle insanlar gerekli, onlar dünyada nadirdi
Fıkıh ve tefsir ilminde, çok güçlü otoriteydi
Matematik ve Felsefe, ilminde de ileriydi
…….Dönemin en önemli simalarından biriydi…
…….. Nitekim Tecrid, Mevakıf ve Keşşaf gibi
……….Ünlü eserlere 'haşiyeler' de yazan bir ilim ehliydi.
.
…Bir başka ilginç nokta ise,
Ona neden Kınalı zade, dendiği ile ilgilidir
Rivayeti hak dedesi de, çok veli bir sevgilidir
Sakalına kına yaktığı, bilinenden bir bilgilidir
Bu yüzden kendisi ve oğlu, hasan ile tüm ailesi
……Kınalı zadeler diye namları bu güne belgelidir.
Hiçbir kuşku yok ki, en ünlü eseri
'Ahlâk-ı Alâî ' adlı şaheseri
Olmasın isterdi ki, ahlaki bir yara da,
Şam’da görevini yaptığı sırada
…Suriye beylerbeyi Ali Paşa adına
….Yazıp erdi bu güzel muradına.
……Dahası Mehmed Ali Ayni'nin ifadesiyle:
‘Dört yüz kusur senelik bir zaman geçmesine,
Ahlak ve yaşantının bayağı göçmesine
Nefisler türlü türlü, kötülük içmesine
Ve bu yolda eserler, yazılmasına rağmen
…….Bu kitabın derecesinde kuvvetli
……..Ahlaki konularda dirayetli
………bir ahlak kitabı yazılamamıştır ehliyetli’…
…………Birçok haşiyeler ve risaleleri
………..Türkçe, Arapça ve Farsça şiirleri
………Münşeat ve tefsirden mübahaseleri
.……Olmak üzere on ikiyi aşkın eserleri
.......Yazan Kınalı Zade Ali çelebi;
…..Söyler bir konu da fikrini şöyle
…Aktaracağım onu size, dinleyin helebi
Toplum yapısının ana unsurları
Dört madde çevirir, insanda surları
Su, ateş, havayla toprak anadır der,
Değinelim buna, bakalım ne söyler;
*
'Hayatta
Toplum yapısı
Dört şey ile kaimdir;
Nasıl insan için su varsa,
Toplumların suyu ki ulemadır.
En geniş anlamda bilgiyle var olmadır
Ulemalık toplumda ilimle hayat bulmadır.
İkinci
Unsur şudur ki;
Ateş ısıtan bir yar,
Nasıl ki insana ateş var,
Topluma ateş muharip güçlerdir.
Bunlar işini yapmayıp görev savsaklar
O zaman toplumun hali yanan acı içlerdir.
Üçüncü
Unsur şudur ki;
Toprak saklar baharı
İnsan ki muhtaçsa toprağa
Toplum da tarıma ihtiyaç duyar
Çiftçi ürünler üretip koyar ortaya.
Toplumun toprağının teşkil eder çiftçi ağa…
Dördüncü
Unsur şudur ki;
Hava nefeslik bir yar,
Nasıl ki nefessiz ölüyor.
Toplumun ise havası tüccardır.
Zaruri malların olduğu uzak diyar
Tüccarla toplumların istifadesine sunar…'
*
…..Diyen Kınalı zade Ali Çelebi;
'Toplumun temel meselesi, bu unsurlar arasındaki
Dengenin iyi korunması, işleyişler sırasındaki
Birinin üstün gelmek için, saldırısı sırasındaki
Diğerine bir tecavüzü veya göreve karışması,
……Gözün işi kulağa, kolun işi parmağa
……..Kol yardım ederse, yolun gidicisi ayağa
………Bozulur ya bedenin düzeni.
……….Karışırlarsa askerler yönetime
………..Başlarlarsa ticaret ve de üretime
…………Askeri güç azalır, çok olur üzeni' der…
*
Ve devam eder
Kınalı zade söze;
'Bir hikâyedir
Söylenir dilde dile
Kisra Hürmüz’e
Söyler vezirler bile
Dinle bir hele
Başka beldeden, göze
Hoş gelen cevher,
Taçlar ve de mücevher
Gelmiş biz gördük.
Saraya satın alıp,
Satarak zengin
Olmaya tez yürürdük'
Diye arz ettiler.
Hükümdar cevap verdi;
'Hak Rabbim bize
Saltanat nasip etti.
Ticareti de
Halkımıza bu yoldan
Rızık temine
Vesile için verdi.
Biz hükümdarlık
Onlar ise tüccarlık
Herkese ödev
Güzel yapmak öz görev'
Dedi, ders arlık
Bilsin bunu insanlık….
*
….Yine eserlerinden birinde rivayet edilir ki;
Japon devleti, ilk hükümdarı
Şogun Leyasu, ismi medarı
Son savaşını, kazanıp geçti
Sonra bir daha, at binmemişti.
'Kazanılır ama savaş at sırtında
Yönetilemez ki ülke at sırtında',
…….Demiş.
……..Kemal Tahir de buna ilaveten İttihatçılara;
Vazgeçemediniz gitti, şu tabanca doyunuzdan
Muhalefette düşmedi, iktidarda huyunuzdan
Kurtulun dedim size de, beni hiç dinlemediniz
Haberiniz yok ülkeme; kazdığınız kuyunuzdan
….Anlatamadım ben size,
….. Edilemeyeceğini tabancayla devlet idare…
Tabancalık iş değil bu içine düştüğümüz bela,
Üstesinden gelinecek iş değil tankla topla bile.
Adalet ve hukukla kalkınmadan gerisi nafile
Çıkar benim ülkem düzlüğe sevgi ve hoşgörü ile'
……….Diyorum bende okuyan gönüllerinize…
Feyzullah Kırca
Akbaşlar köyü / Dursunbey
Kayıt Tarihi : 27.6.2010 10:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tebrik ediyorum,selamlarımla.
Tam puanimla listemde...Tebrikler...
Kınalı Zade Ali Çelebi (Gülce-Bahçe)
KINALIZADE ALİ ÇELEBİ (Gülce-Bahçe)
Ta uzaklardan esen, umut yelleri gibi
Bin beş yüz on bir günü, yazın gülleri gibi
Isparta’da doğar da, babası Emrullah’a
Sevgi sunar gözleri, sevda gölleri gibi
…Emrullah Efendi kadılık mesleğini icra eder
…..Sevda bülbülleri gibi, dost dost deyip dosta gider.
…… Fatih Sultan Mehmet'e de
……..Şehzadeliği döneminde hocalık eder.
Uçarı rüzgârlar ki onun dağlarına tutunan
Güller diyarı Isparta diye cihana nam salan
Ali Çelebi ilk tahsiline doğduğu yer olan
Bu günkü renk çağıltısı, bu gül şehirde başladı.
Sonra üç kıtanın, geçiş köprüsü
Yedi büyük tepe, olan örtüsü
Eyyub’u kuşatan, fetih dürtüsü,
İstanbul’a gelir, devam ederek
…Akrabası Kadir Efendinin nezaretinde
….Tahsilini ikmale çalışır, taviz vermez zarafetinde…
Mahmut Paşa, Davut Paşa ve eski Ali Paşa
Medreselerini bitirirde bu doğrultuda
Fatih’teki üniversiteye girer de sonra
Tanınmış müderrislerden dersler alır burada
… Bunlardan biri Kara Salih Efendi
….. Bir diğeri de Kamil Çivizâde kendi
……Bin beş yüz yirmi dokuzda onun yardımcılığını üstlendi…
*
Ali çelebinin Müderris, olmasına gelince sıra
Yırtılırca göz perdeleri, yollarda gözleri o ara
…Sıra beklendi, töre beklendi, umutlar tükendi
….Ebussuud Efendi’den ses soluk çıkmadı, seda eğlendi.
Onun uhdesindeydi, tayin etme yetkisi
Belki var, belki yoktu, bilinmedik bilgisi
…Oysa Kınalı Zade Ali Çelebi’nin
….Gönül sarmalında bir sevda kabarıyordu derinden
……Bilgisi ve faziletine rağmen
…….Bir türlü onay gelmiyordu Ebussuud Efendiden.
Belki de buna tek sebep, hocası Çivi Zade’ydi
Kınalı zade Ali’yse, onun yardım amadeydi…
Belki de bu beklemenin, vardı bir başka sebebi
Sebebi neyse neydi de, geceler güne gebeydi
….Belki de bu sadece, kendince bir bahaneydi
…..Lakin Kınalı Zade Ali’yi fazlasıyla üzmekteydi.
……Görev beklemekten bıktı, sabrıysa tükenmekteydi.
Sonunda teklif etmiş olduğu bazı eserleri alıp
Efendinin karşısına dikilirde kapısından dalıp
Edep, hayâ, saygı ve sevgi sınırları içinde kalıp
Niçin geldiğini soran Ebussuud efendiye sordu
‘Memuriyet ve müderrislik görevimizi almak için
Kulaklara bildiklerimizi anlatarak salmak için
Öğrencilerimiz arasında mutluluğa dalmak için
Devlet ricalinin kapısını mı aşındıralım diye sordu
Biz bu görevi hakkımız olarak almayı istiyoruz
Bunun için çalışıp haklı hayallimizi besliyoruz
Yazdığımız bu eserlerle müderrisliği bekliyoruz
Bizim hak etmediğimiz bir şey mi bu göre diye sordu
….Başka kapıları aşındırmak gerekse bilelim
……Bilelim de ona göre hareket edelim’ dedi.
Ebus Suud Efendi dinledi çelebinin sözlerini
Dikkatlice süzdü de ilahi aşk fışkıran gözlerini
Dinledi ve genç müderris adayımızın eserlerini
Şöyle bir güzel inceledi eserlerinin özlerini
…….Edirne’deki Hüsamettin Medresesine tayin etti derhal.
……..Sözleri yüreğini çağıldatmıştı her hal
………Dirençli bir yaşam türküsüyle
……….Görevinde yüksek başarı ülküsüyle
………..Rabbimin ismiyle deyip yol yukarı yürüdü menzilde…
….Ol mübarek zatı muhterem Ebus Suud efendi
Âlicenap ve kadirşinas halini hiç bozmadı
Bu sert tavır ve sert karşılığına da hiç kızmadı
Onu yanındakilere güzel bir örnek gösterip
İşte insan olanın oğlu edebinde azmadı
Edebiyle ehliyet ve liyakatini ispat ederek
Hakkını ister de, şefaat beklemez kimseye giderek
Rüşvet verip de torpil beklemez büyük günaha girerek
Meşru yoldan hakkını ister, delalete düşmez bilerek
……Güzel bir örnek, güzel bir örnek’ dedi gülerek
…….Tebessüm ederek…
*
Kınalı zade Ali çelebi efendi
Edirne Hüsamettin Medresesi'nde
Bursa vilayeti Hamza Bey’inde
Veliyiddinoğlu Ahmet paşa
Kütahya’daki Rüstem paşa
Sonra da İstanbul’da da
Yaptırdı Rüstem Paşa
Kendisi medrese
Kınalı zade Ali çelebi efendi
Geçti bu adrese müderris olarak
Sonra da Haseki Medresesine
Geçti de müderrislik alarak
Ona bol şöhret kazandıran
Sahn-ı Seman medresesi
Ve Süleymaniye’de
Görevde kalarak
*
Öğrencileriyle, hakça ilgilendi
Daha çok okudu, çokça bilgilendi
…Kınalı zade Ali çelebi efendi.
….Kitaplar göze indi,
…...Beş yıllık görevde kalma sırasında
…….İlerledi nice ilimler arasında
Nasip oldu menzilde, görevde yükselmesi
Eyalet Kadılığı, kazandığı payesi
…Kınalı zade Ali Çelebi,
….Elli dört yaşındaydı kendisi
…..Şam kadılığına tayin edildi
…Sonra sırayla Mısır, Bursa ve Edirne
…..Vilayeti İstanbul, kadılığı görevine
Dokuz yıllık başarılı, bir yolculukla yürüdü
Hak ve adalet yolunda, hep doğruluğu bürüdü
Zor koltuğun ürpertili cazibesine dalmadan
Üzerine mazlumların, ahlarını da almadan
Gönlünün sarmalında bir sevda gerçek oldu
Kalıcı nefeslerle, gözleri mercek oldu
Gönül limanlarına, yağmur düşecek oldu
Üzerine mazlumların, ahlarını da almadan
….Kazasker olup, Anadolu Kazaskerliğine tayin oldu
Bin beş yüz seksen dörde, kadar kaldı görevde
Edirne de Nıkris’e, yakalandı da gövde
Bu illetin yüzünden, yata kaldığı evde
Darı bekaya göçtü, kuşlar ötmez gırevde
….Çok başarılı bir müderris
…..Başarılı bir devlet adamı olarak biliriz
Üç dilde şiirler yazan, kudretlice bir şairdi
Böyle insanlar gerekli, onlar dünyada nadirdi
Fıkıh ve tefsir ilminde, çok güçlü otoriteydi
Matematik ve Felsefe, ilminde de ileriydi
…….Dönemin en önemli simalarından biriydi…
…….. Nitekim Tecrid, Mevakıf ve Keşşaf gibi
……….Ünlü eserlere 'haşiyeler' de yazan bir ilim ehliydi.
.
…Bir başka ilginç nokta ise,
Ona neden Kınalı zade, dendiği ile ilgilidir
Rivayeti hak dedesi de, çok veli bir sevgilidir
Sakalına kına yaktığı, bilinenden bir bilgilidir
Bu yüzden kendisi ve oğlu, hasan ile tüm ailesi
……Kınalı zadeler diye namları bu güne belgelidir.
Hiçbir kuşku yok ki, en ünlü eseri
'Ahlâk-ı Alâî ' adlı şaheseri
Olmasın isterdi ki, ahlaki bir yara da,
Şam’da görevini yaptığı sırada
…Suriye beylerbeyi Ali Paşa adına
….Yazıp erdi bu güzel muradına.
……Dahası Mehmed Ali Ayni'nin ifadesiyle:
‘Dört yüz kusur senelik bir zaman geçmesine,
Ahlak ve yaşantının bayağı göçmesine
Nefisler türlü türlü, kötülük içmesine
Ve bu yolda eserler, yazılmasına rağmen
…….Bu kitabın derecesinde kuvvetli
……..Ahlaki konularda dirayetli
………bir ahlak kitabı yazılamamıştır ehliyetli’…
…………Birçok haşiyeler ve risaleleri
………..Türkçe, Arapça ve Farsça şiirleri
………Münşeat ve tefsirden mübahaseleri
.……Olmak üzere on ikiyi aşkın eserleri
.......Yazan Kınalı Zade Ali çelebi;
…..Söyler bir konu da fikrini şöyle
…Aktaracağım onu size, dinleyin helebi
Toplum yapısının ana unsurları
Dört madde çevirir, insanda surları
Su, ateş, havayla toprak anadır der,
Değinelim buna, bakalım ne söyler;
*
'Hayatta
Toplum yapısı
Dört şey ile kaimdir;
Nasıl insan için su varsa,
Toplumların suyu ki ulemadır.
En geniş anlamda bilgiyle var olmadır
Ulemalık toplumda ilimle hayat bulmadır.
İkinci
Unsur şudur ki;
Ateş ısıtan bir yar,
Nasıl ki insana ateş var,
Topluma ateş muharip güçlerdir.
Bunlar işini yapmayıp görev savsaklar
O zaman toplumun hali yanan acı içlerdir.
Üçüncü
Unsur şudur ki;
Toprak saklar baharı
İnsan ki muhtaçsa toprağa
Toplum da tarıma ihtiyaç duyar
Çiftçi ürünler üretip koyar ortaya.
Toplumun toprağının teşkil eder çiftçi ağa…
Dördüncü
Unsur şudur ki;
Hava nefeslik bir yar,
Nasıl ki nefessiz ölüyor.
Toplumun ise havası tüccardır.
Zaruri malların olduğu uzak diyar
Tüccarla toplumların istifadesine sunar…'
*
…..Diyen Kınalı zade Ali Çelebi;
'Toplumun temel meselesi, bu unsurlar arasındaki
Dengenin iyi korunması, işleyişler sırasındaki
Birinin üstün gelmek için, saldırısı sırasındaki
Diğerine bir tecavüzü veya göreve karışması,
……Gözün işi kulağa, kolun işi parmağa
……..Kol yardım ederse, yolun gidicisi ayağa
………Bozulur ya bedenin düzeni.
……….Karışırlarsa askerler yönetime
………..Başlarlarsa ticaret ve de üretime
…………Askeri güç azalır, çok olur üzeni' der…
*
Ve devam eder
Kınalı zade söze;
'Bir hikâyedir
Söylenir dilde dile
Kisra Hürmüz’e
Söyler vezirler bile
Dinle bir hele
Başka beldeden, göze
Hoş gelen cevher,
Taçlar ve de mücevher
Gelmiş biz gördük.
Saraya satın alıp,
Satarak zengin
Olmaya tez yürürdük'
Diye arz ettiler.
Hükümdar cevap verdi;
'Hak Rabbim bize
Saltanat nasip etti.
Ticareti de
Halkımıza bu yoldan
Rızık temine
Vesile için verdi.
Biz hükümdarlık
Onlar ise tüccarlık
Herkese ödev
Güzel yapmak öz görev'
Dedi, ders arlık
Bilsin bunu insanlık….
*
….Yine eserlerinden birinde rivayet edilir ki;
Japon devleti, ilk hükümdarı
Şogun Leyasu, ismi medarı
Son savaşını, kazanıp geçti
Sonra bir daha, at binmemişti.
'Kazanılır ama savaş at sırtında
Yönetilemez ki ülke at sırtında',
…….Demiş.
……..Kemal Tahir de buna ilaveten İttihatçılara;
Vazgeçemediniz gitti, şu tabanca doyunuzdan
Muhalefette düşmedi, iktidarda huyunuzdan
Kurtulun dedim size de, beni hiç dinlemediniz
Haberiniz yok ülkeme; kazdığınız kuyunuzdan
….Anlatamadım ben size,
….. Edilemeyeceğini tabancayla devlet idare…
Tabancalık iş değil bu içine düştüğümüz bela,
Üstesinden gelinecek iş değil tankla topla bile.
Adalet ve hukukla kalkınmadan gerisi nafile
Çıkar benim ülkem düzlüğe sevgi ve hoşgörü ile'
……….Diyorum bende okuyan gönüllerinize…
Feyzullah Kırca
Akbaşlar köyü / Dursunbey
Feyzullah Kırca
TÜM YORUMLAR (16)