kimseler bilmeyecek senin geldiğin yeri
damarlarıma kadar yüklendim sürgünümü
maslak’tan aşağı güneş soğuk fakat parlaktı
yağıyordu üstümüze bir kasım sabahı
çünkü bütün kesiklerim seni çağırıyordu
senden izler kırışıyordu alnımda
sen seversen ben buradayım istanbul
belki bütün fırtınam sana patlıyordu
kış vuruyordu sen çekip gittikten sonra bu şehri
sarhoş bir vapur beyaz köpükler arasından
ötede istinye içine kapanık bir koyda sabahladı
çiy yağmış kaldırımlar ıslığıma ürküyordu
tesbihler yapıyordum şafaklarda yorgun
demli hatıralarını sulara anlatıyorsun
oysa özlemek en çok seni yoruyordu
kimseler bilmeyecek seviştiğimizi
zamana direnmeli aklımda her hatıran
aramızda yaşanmamış acılar duruyordu
karanlıklar bastıkça yaramıza birden
her seferinde içimizi bir hazan yokluyordu
kopup soluğumdan, hevesimden, aniden
aklımın senden kalan yarısı da uçuyordu
senden sonra kör bu sokaklar ve ağaçlar
meydanlardan geçiyordum, kimse görmüyordu
buz gibi soğukları çağırıyordu soluduğum hava
içimi çay kavuruyordu bir de ekşi bir duman
el değmemiş sızılarım omuzlarıma çöküyordu
senin şefkatini arıyordu eski ahşap yalılar
senin kadar hiç kimse onları sevmiyordu
Kayıt Tarihi : 9.12.2006 09:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

muhabbetle kal
senin şefkatini arıyordu eski ahşap yalılar
senin kadar hiç kimse onları sevmiyordu
böyledir İstanbul..
kimi zaman yapayalnız kalıverirsin..
kimi zamanda anılarda gezinirsin..onları da kaybetmemek için..
sevgilerimle dost..
TÜM YORUMLAR (7)