Gecenin koynuna girdim usul usul, ve payıma düşen kederi aldım, durdum biraz, bıraktım öylece geceyi, geçsin dedim, geçecek çünkü, hep böyle geçiyor, bu oluyor çünkü.
Müezzin gecenin bittiğini haber veriyor önce, alınlar secde görüyor bazı evlerde sabah ışıkları yanarken.
Bazı ışıklar geceden açık, biraz keyfe keder içilmiş, ağlanmış, sızılmış koltukta, kemikleri tutulmuş, gecesi tutulmuş kimisinin.
Tan ağarırken, kuşlar selamlaşıyor, gökyüzünde şenlik var hep, bizim için değil muhakkak.
Yeryüzünde keder var bizim için olan, yorgunluk var, illallah yaka silkmek var gün'e, insan'a, yaşam'a.
Sabahın ilk ışıklarında simitçi amcalar köşe başlarında yerlerini alıyor ve bıyıklı yorgun babalar güne bir sıfır yenik başlayıp simit yiyorlar.
Belki simiti seviyorlar, belki evlerine filler girmiştir geceden açılmıştır eşleriyle araları, belki kadınlar kötüdür, belki de kocalar karılarına aynadır, belki bir şeyler yürümüyordur da kolu komşu, aile, genel çevrenin dili protez olmuştur evliliğin yürümesine ''olur öyle olur'' diye diye 7 yıl geçmiştir, 13,21 bazen 35, ölene dek sürer gider bazen huzursuz sabah sendromları.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.