Bir gün, bir gün daha senli yaşamım olsa, dedim, aslında kaç gün geçmişti senli yaşamla, kaç kez günaydın dedik ve kaç kez tekrarladık aynı gün içinde seni seviyorum demeleri, kaç kez beraber olduğumuz günlerde nefes aldık, yaşadık veya yaşar gibi yaparak saatlerce ağladık ve bu anlarda kaç defa dinledik aynı şarkının ses kasetini, ki kaç defa o sesteki cümlelerle uzaklara taşındık durduk ve kaç kez damladı gözlerimizdeki yaşlar gömleğimizin sol göğüst üstüne, sanki yüreğimizin içine girmek istercesine ısladı bizi veya birbirimizi aynı gün içinde kahkahalara boğarken avaz avaz bağırdık hayat bu işte derken ki şimdi tutmuş “bir gün, bir gün daha olsa senli yaşam olsun” diyorum…
Garip değil mi, yaşamda insan ne acılanmalara dayanabiliyor, ne de mutluluklara, hep yaşamın mutluluğu peşinde koşuyoruz ki gül dalındaki dikenin parmağımıza battığında anlıyoruz hayatın engebelerini ve çakıl taşlarının rengini…
Ne zaman merhamet duygusuna ihtiyacımız vardı, kime ve hangi şiddette, kaç gece kapıları yumrukladık, kaç gece duvarlara konuştuk, kaç ilin hangi zamanında yalvardık gök yüzüne doğru perperişan geçen gezmelerimizdeki yol almalarımızla kendi kendimize hangi konuda acılandığımızı düşünmeden akıttık göz yaşlarımızı, zonklayan damarlarımızın şişmeleri ile nelere içerledik, neler için dua ettik gece ertesi sabahlara kadar…
Bu düşüncelerin içine kaç yılın acılanmaları sığdı ki hâlâ döküntü halinde cümlelerle dolanıyor dilimizde ve de cümlelerimizde, kime niçin yalvaracaktık, neyi düzeltmeye çalışacaktık, olmayasıya düşüncelerin olmazlarında dağılırken benliğimiz, kimin merhametine sığınıp yalvaracaktık, asla, olamayasıya bir düşünce, olmayasıya bir düş görmek gibi…
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta