Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler! ..
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Büyüksün Neyzen :))
Güzel şiir...
Kime Sordumsa Seni
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!..
Neyzen Tevfik
AY MÜTHİŞ YA ÇOK GÜLDÜM....
:))))
BEHEY DÜRZÜ
Ne ararsın Tanrı ile aramda!
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda,
Baş açığa niye türban sorarsın!
Rakı, şarap içiyorsam sana ne.
Yoksa sana bir zararım, içerim.
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.
Esir iken mümkün müdür ibadet?
Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et.
Senin gibi dürzülerin yüzünden,
Dininden de soğuyacak bu millet.
İşgaldeki hali sakin unutma,
Atatürk’e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan yine çıkardın amma,
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz...
07.01.2002 13:18
'... Çiçekçi Bülent Ulusoy'un vitrinine ‘‘BE HEY DÜRZÜ’’ başlığı ve ‘‘Neyzen Tevfik’’ imzasıyla astığı şiir, çoğu kişi tarafından ünlü hiciv ustası Neyzen Tevfik'e ait biliniyor. Ancak uslûb olarak neyzen'in şiirlerine çok benzeyen şiir, aslında emniyet genel müdürlüğü'nde asayiş şube müdürü olan Mutlu Çelik'e ait. Çocuklara karşı işlenen suçlar konusunda uzman olan emniyet müdürü Mutlu Çelik, gerçekte ‘‘Cevâben’’ başlıklı bu şiirini 1994 yılında yayınladığı ‘‘Yalnızlık Pusuda Bekler’’ adlı kitabına da koymuş. Mutlu Çelik'in ‘‘Neyzen Tevfik'e ait olduğu iddiaları üzerine’’ şiirin kendisine ait olduğunu mahkeme kararıyla tescil ettirdiği de belirtiliyor....'
Kaynak: http://www.hurriyetim.com.tr/...-t@nvid~268848,00.asp 20.09.2004 11:44 ~ 11:45
Mutlu Çelik Beğ'in ‘‘BEHEY DÜRZÜ’’ adlı şiirinin karıştırıldığı Neyzen Tevfik şiiri şöyledir:
ÇOK ŞÜKÜR
Deli gönül, neyi özler durursun?
Acınacak dostun, cânânın mı var?
Dünyâ yansa yorganım yok içinde,
Harâp olmuş evin, dükkânın mı var?
Hatır, gönül bulamazsın birinde.
Dama dedi dişisinde erinde,
Vatan dedikleri yangın yerinde,
İnsanlığa hâlâ imânın mı var?
Nene yetmez senin şu kuru kaval
Pîr aşkına sıkıldıkça durma, çal.
Malta’daki kurnazlardan ibret al,
Paran mı var, bağın, bostânın mı var?
Sana giren çıkan nedir be dürzü?
Be Allahın numûnelik öküzü
Ben mi yuttum on dört bin okka düzü,
Bekri Mustafa'dan fermânın mı var?
Ne uymazsın zamâneye be domuz?
Kırk senedir...... verdin omuz.
Nâzır olmuş desem sana ıstakoz,
Reddedecek kılıç, kalkânın mı var?
Çünkü neden? Dalyanın yok, ağın yok,
Bir tek hamsi kızartacak yağın yok.
Ocağın yok, dalın yok, buğdayın yok,
Yoksa Gökalp gibi Tûran'ın mı var?
Uyanmadın gitti, dalgın uykudan,
Sana ne be âlemdeki kaygudan?
Dem vurursun siyasetten duygudan,
Beynelmilel bir imtihânın mı var?
Feylesof'um dedi herif, pap çıktı,
Nâzır oldu, saman sattı sap çıktı.
Reçeteye şurup yazdı, hap çıktı,
Yutmayacak yoksa, âyânın mı var?
İspermeçetzade (1) , Kirpi (2) , Pehlivan (3)
Yanaşması, o bayraklı Kahraman
Sadrazamlar içinde en düztaban (4)
İmzacılar başı Mervân'ın mı var?
Çal nayını, ferahnâkte ver karar,
..... nâzır.......... müsteşâr.
Kumda oyna çöp batmasın âşikâr
Düşünecek senin zamânın mı var?
Kendi cihânında bak sen keyfine,
Kulak asma halkın hayfa-hayfine.
Tambûruna, kemânına, define
Sen de katıl, neyde noksanın mı var?
Şu kırk yıldır senin daran alındı.
Suratına yüz bin kara çalındı.
Nasıl olsa şu.okluğa dalındı
Neyzen'den de büyük isyânın mı var?
Tıp Fakültesi Hastanesi: 1921
(1) Ali Kemal, (2) Refik Halit Karay, (3) Kadri, (4) Damat Ferit Paşa
“BEHEY DÜRZÜ” ADLI ŞİİR NEDEN NEYZEN’E ÂİT DEĞİLDİR?
1- 'türban' 1980'den sonra çıkmış bir kavramdır. Buna göre bu şiirin Neyzen’e ait olması ihtimâli yoktur.
2- Şiirin 1., 2. ve 4. kıt’aları a, b, a, b kâfiye diziliminde iken 3. kıt’ası a, a, a, c dizilimindedir. Üstâdın böyle bir hatâ yapması mümkün değildir.
3- 1. kıt’adaki “orucumu sorarsın” ile “türban sorarsın”, 4. kıt’adaki “sebepsiz” ile “şerefsiz” sözcükleri birbirleriyle kâfiye olamazlar. Bu konuda da 2. maddedeki “Üstâdın böyle bir hatâ yapması mümkün değildir.” görüşü aynen geçerlidir.
TAM BU GÜNKÜLERİ ANLATIYOR MEJANIN CENNET OLSUN
ya abi adam yazmış ya saygılar,
TÜRK MİLLETİ İSİMLİ ŞİİRİ OKUDUNUZMU ARKADAŞLAR OKUMAYAN ARKADAŞLAR LÜTFEN OKUSUNLAR SAYGILARIMLA
:=)))) ben en çok Ne ararsın tanrı ile aramda diye başlayan şiirini seviyorum üstadımızın..
Neyzen Tevfik 'e
Sende küfürün bini bir paraymış Neyzen'im
Ruhuna serserîlik mayesi katılmışmış
Ama şiirlerine müthiş saygım var benim
Mübarek ağızına küfür güzel yakışmış
(Ocak 1978 - Leuven / BELGİQUE)
Zekâi Budak
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine aittir.
üstat çok güzel hiciv etmiştir başka söze gerek yok bence
Bu şiir ile ilgili 42 tane yorum bulunmakta