Engelin ne olduğunu sorar bana gece…
Karanlığıyla yüzüme çöker, nefesime değen bir soğukluk gibi.
“Kim engellidir?” der.
Ben susarım önce; çünkü anlarım ki engel, insanın adımını durduran taş değildir yalnız.
Asıl engel, insanın insanla kurduğu kirli bağda,
sözlerin arasına saklanan gölgede,
kalbin kuytu köşesinde sessizce büyüyen yaradadır.
Bir saygısız bakış gelir aklıma…
İçimi yarıp geçen o ince kırık…
Bir söz, küçücük bir söz,
bir insanın yüreğine çarpıp da koca bir kapıyı kapatır ya;
işte o kapının sesi, engelin ta kendisidir.
Saygının bittiği yerde yol da biter, umut da.
Sonra sevgisiz insanlar gelir gözümün önüne;
Gördükçe ruhumuzu üşüten, hayatımıza bir kâbus gibi çöken,
gülüşleri bile karanlık,
bir odayı dolduran gölgelere benzeyen yüzler…
Onlarla aynı ortamlarda yaşamak, soğuk bir taşın üstünde yürümek gibidir;
insan adım attıkça içi titrer.
Ve bilirim ki sevgisizliğin bıraktığı iz,
en ağır bedensel eksiklikten bile daha büyük bir yaradır.
Haksızlığın ağırlığı çöker sonra üzerime.
Kimselerin duymadığı bir çığlık gibi…
Sessizdir; ama insanın içini paramparça eder.
Bir karar, bir tutum, bir küçücük adaletsizlik…
Üzerine karanlık bir örtü serer hayatın.
Zulüm, bazen bir kelimeye bile sığar;
ama bir ömrün rengini alır götürür.
Yalanın sisini düşünürüm ardından.
Gerçeği karartan o kirli perdeyi…
İki yüzlülerin gülüşünü,
arkasında bıçak saklayan sözlerini…
Bir insanın güvenini öldürmekten daha zalim ne vardır ki?
İşte o anda anlarım:
Yalanla kirlenmiş bir dünyada yürümek,
ayaklarına görünmez zincirler bağlanmış gibi bir şeydir.
Ve sonra toplumun “engelli” dediği o güzel yürekli insanlar gelir aklıma.
Onların kalpleri kırılgandır, ama bakışları tertemiz.
Sabırları engin, sevgileri dokununca insanı ağlatacak kadar sahicidir.
Bedenlerindeki farkı taşırken bile umutları bizden parlaktır.
O an sorarım kendime:
Asıl engelli kim?
Bedeni farklı olan mı,
yoksa merhameti unutmuş, sevgiyi yüreğine sokamayan mı?
İtiraf ederim geceye:
Bizim içimizdeki engel, dışarıda gördüklerimizden daha büyüktür.
Korkularımızda, önyargılarımızda,
daralan sevgimizde, çabuk yıpranan sabrımızda gizlidir.
Bir sitemde kopan bağlar,
bir kırgınlıkta solan dostluklar,
bir sessizlikte kaybolan merhamet…
Hepsi içimizde büyüyen karanlığın bir parçasıdır.
Engelleyici odur ki, başkasının yoluna gölge düşürür,
kalbine bir soğukluk salar,
sözleriyle bir ömrü kısaltır.
Engellenen ise çoğu kez kabahatsizdir;
yalnızca yürümek ister,
ama yollarına insanların hoyratlığı serilir.
Ve gecenin tam ortasında, tam sessizliğinde,
bir gerçek ağır ağır yerleşir içime:
Engel sandığımızdan çoktur…
Ama en büyüğü, sevgiyi taşıyamayan yüreğin karanlığıdır.
Asıl engelli odur;
kalbine bir ışık sığdıramayan,
merhameti hatırlamayan,
sevgiyi unutmuş insandır.
(Kendimizdeki engelleri görmeden kendilerine engelli denilen özel dostlarımıza, tüm özel insanlara saygı muhabbetle ithaf ederim).
MK, Ankara, 03.12.2025
Murat KizilyarKayıt Tarihi : 4.12.2025 00:20:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!