Kim Dizini Dövmüştü Dersiniz

İbrahim Şahin 2
532

ŞİİR


24

TAKİPÇİ

Kim Dizini Dövmüştü Dersiniz


KİM DİZİNİ DÖVMÜŞTÜ DERSİNİZ

( İntihar eden benim de babamdı. Nerede boynu bükük bir yetim görsem o bendim. O ben...)

Okulun ilk günüydü.
İlk dersimiz Türkçe’ydi. Türkçe Öğretmeni dersi sevdirmekle kalmamış, okulu sevdirmişti. Yetmedi kendimi sevdirmişti. Yaşıtlarım, yaşıtları ile kaynaşma çabası gösterirken ben gelecekle ilgi hayaller kuruyordum.’’ Başarı! Başarı! Zirve, Zirve!..

İlk etkinliğimiz deyimler.
Deyimleri anlamak.
Deyimleri cümlede kullanmak.
Ben ilk parmak kaldıran, hiç düşünmeden ‘’ Babam beni dövmedi, dizini dövdü.’’ deyiverdim. Tüm sınıf güldü. Bir tek öğretmen gülmedi. Beni kutladı. 100 verdi. Sınıfa döndü anlattı da anlattı.’’ Buradaki dövme dövme değildir. Kız hiç değildir. Sadece kız babaları dizini dövmez herkes ama herkes dizini döver. Sizler de ilerde çok dizinizi döveceksiniz.İşte, ilerde dizinizi dövmemek için düzenli çalışmayı, kitap okuma alışkanlığı edinmeyi, dersi dinlemeyi, arkadaşınız gibi derse katılmayı öğreneceksiniz.’’ diyordu. ‘’ Arkadaşınız gibi’’ derken gözümün içime bakıyordu. Öğretmenimin her anlattığını anlamış gibi yapıyordum. Her anlattığına kafa sallıyordum. Ne de olsa 100 almıştım. Sınıfta bir ayrıcalığım olmalıydı. Her kafa sallayışımda öğretmen gözümün içine bakıyordu. Her bakışında yüzündeki yaşlılığın verdiği kırışıklara tebessümün verdiği kırışıklardan bir yenisi, bir yenisi daha ekleniyordu. Dersimizin başındaki yaşlı yüzleri buruşuk sevimsiz öğretmen gitmiş dünya harikası bir tablo gelmişti. Hayran hayran izliyordum. Açık arttırmaya sunulsa resmin ilk alıcısı ben olurdum. Parayı nereden bulacaksam… Çok çalışırsam onu da bulabilecektim. Bunu da aşılamıştı öğretmenim.

Dünya harikası tablo….
O yüzdeki tebessüm çizgilerini her önüne gelen anlayamazdı. Her biri bir fırça darbesi. O kadar çok şey anlatıyorlardı ki anlattıklarını anlasa anlasa bir ben anlardım Ee, ne de olsa yüzlük öğrenciydim.

Gün bittiğindeki eve koşuş sevincim kapıdan içeri ilk adımımı atana kadar sürdü. Oysa babama, anneme sarılacaktım ‘’ Ben yüz aldım!’’ diye haykıracaktım. Annem, babam benimle gurur duyacaktı. Ne büyük sevinçti okulun ilk günü...

Sarılamadım. Öpemedim. ‘’ Ben 100 aldım!’’ diyemedim.
Diyemedim.
Diyemedim…
Babam dizlerini dövüyordu.
Annem sessizdi. Bana bakışları ürkek. Ben ne suç işlemiştim? Annem babamın beni dövmesine üzülüyordu belli. Babam beni dövemiyordu. Dizlerini dövüyordu.

Babam her odadan çıkışta, gözlerim üstünde. ‘’Eyvah! Sopa almaya gidiyor.’’ diyordum. Babam odaya her girişinde eli boş giriyordu. Ben meraktan çatlıyordum. Babam hop oturup hop kalkıyor. Her kalkışında bende bir irkilme. Babamın her kalkan eli terini siliyor. Ter tarifsiz. Tere bakılırsa suçum büyük, tere bakılırsa dayak okkalı.

O gece dayak yemedim.
Dayak yemedim. İçim içimi kemirdi. Suçum neydi acaba? Dayağın ölçüsü neydi?

Ertesi gün sınıfın kapısını çalan her nöbetçi öğrencinin beni çağırmasını bekledim. Çağıran olmadı. ‘’ İçimden ‘’Çağrılsam da kurtulsam! ‘’diyorum, çalınan her kapıda çağrılan bir başkası, bir başkası...

Yeni bir deyim öğrendim. ‘’ Ölüp ölüp dirilmek.’’ Öyle güzel anladım, öyle güzel anladım ki hakkım 100 değil 1000'di. . Demek ki deyimler sözlükten değil yaşayarak öğreniliyor.

Eve geldim. Babam yine dizlerini dövüyor.
Annem yine sessiz. Annem yine şaşkın...
Olanca cesaretimi topladım geçtim babamın karşısına ‘’ Hiç değilse suçumu öğrensem.’’ dedim.
Babam ‘’ Senin suçun yok, benim suçum var.’’ dedi. Babam gözyaşlarına boğuldu. Sözcükler boğazında düğümlendi, düğümlendi. Düğüm düğüm ‘’ Kızım, dün ben sana yalan söyledim, bugün yalanı bile söyleyemedim.’’ dedi. Yeni bir deyim öğrendim ‘’ Meraktan çatlamak’’.

‘’Meraktan çatlamak’’ deyimi bendim.
Neydi babamın yalanı?
Yeni bir deyim daha öğrendim ‘’ Güç bela öğrenmek''

Güç bela öğrendim babamın yalanını. Babam dün bana
istediğim telefonu alacağını söylemişti. Alamamış. Alamayınca da yalan söylemiş. Bugünde alamamış. Yarın da alamayacakmış. Ben de bir gülme tuttu. İyi de bunun ‘’ Dizini dövmek’’ deyimi ile ilgisi ne? Onu da çok geçmeden anladım.

İlk defa televizyonda bir haber dikkatimi çekmişti. İlk defa bir haber beni derinden yaralamıştı. Meğer ben ne çok deyim biliyormuşum ‘’ Derinden yaralanmak.’’

Haberde çocuğuna istediği oyuncağı alamayan bir babanın intihar ettiği yer alıyordu. O haberden sonra dizini döven ben oldum. Ya benim babam da böyle yaparsa? İlk defa kendimi haberde yer alan çocuğun yerine koydum. Onun yerine ağladım, ağladım…

Babamın dizini dövmesi uzun sürmedi. '' Ben telefonu unuttum.''dedim. Ben telefondan daha değerli hediye aldım.'' dedim.'' 100 aldım.'' dedim. Ben babama sarılamamıştım, babam bana sarıldı.

Babamın dizini dövmesi bitmişti bitmesine de benim babası intihar eden çocuğun yerine ağlamam bitmedi. İntihar eden benim de babamdı.Benim de.

İşin en kötüsü o baba ya da anne ben olabilir miydim?. Olmamalıydım. Yeni bir deyim öğrenmiştim '' Dağ kadar sorumluluğun altına girmek''.

Ağladım. Ağladım...
Ağlamam engel değildi dağ kadar sorumluluğun altından kalkmama.

Babalar ağlamamalıydı. Çocuklar ağlamamalıydı. Gülmeliydi. Gülmek çocukların haklarıydı.

Gülmek için hep ağladım, hep ağladım.

Ağladım...

İbrahim Şahin 2
Kayıt Tarihi : 24.9.2018 22:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Şahin 2