Kim Demiş; "Unutmanın Reçetesi Verilir"
Unutmak:
Nedir unutmak,
Bir teselli mi?
Unuttum" derken bile;
Derin çentikler atılır;
Hatıralar çetelesine!
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Yüreğine sağlık, şair kalemi ile en güzel duyguları dile getirir derler.Bu şiirde duygular çok güzel ve akıcı bir üslupla dile getirilmiş.Kutlarım.
Yine yine çok kıymetli bir şiirle sayfamız dasınız.Etkileyici ve tam bir başarılı şiir. Aşılır bütün engeller, sıkıntısız hayat oladığına göre Şiir hayattan böylesine güzel izler taşır.Zevkle ve beğeni ile okudum. tam puan +ant. kutluyorum selam olsun
Yüreğinize sağlık. Güzel paylaşımınız için sizi kutluyorum.+.+. Saygı ve sevgi ile kalın.
Hikmet Yurdaer
Kim demiş unutmanın reçetesi verilir
..........Söndü dediğimiz an küllerinden dirilir
..........İstenir mi, izleri silinsin hafızadan;
..........Yaksa da hatıralar uğruna can verilir...
..........Yanlış anlaşılmasın ne Mecnun, ne de Leylâ
..........Gönül'e kor düşüren ne Yusuf ne Züleyha
..........Bu öyle bir ışık ki, gözlerde şimşek çakan;
..........Güneşin karşısında silinir gider ayla...
Harika... Unutmak istediklerimiz unutulmaz da bir türlü, unutmayalım diye gayret ettiklerimiz unutulur nedense. Unutmak bazen en iyi ilaçtır Fakat kolay değildir acı anıları unutmak. İzler ne kadar derinse unutmak da o kadar zor olur sanırım.
Bir söz vardır unutmayla ilgili. Onunla veda edeyim yoruma dedim:
UNUTULANLAR UNUTANLARI ASLA UNUTMAZLAR...
Kutluyorum bu emek verilmiş şiiriniz, değerli yürek sesinizi. Nicelerine...Sevgimle...
Unuttum diye diye, unutmak istediklerimizi tekrar yaşamaktır, unutmak... Kolay sanılır ama dünyanın en zor, en ağır işidir unutmak... Emeğine, yüreğine sağlık.
Unutmak., çalınan kapıyı açmamaktır. Oysa açmadığın kapının arkasında ne varsa kendini kokusundan, sesinden, kapıyı çalmasından belli eder., hatırlatır....Unutulmak., unutulması istenilen için geçerlidir....
Kaleminize sağlık sayın Metanet Yazıcı...
Farklı ve güzel bir çalışmaydı, kutluyorum...
Var mıdır bilen; suskun kayaların, taşların esrarını?
Algımızın aczi-yetinden midir onları hissiz bilmek;
kim bilir?
Ya onlar bizi nasıl görür, nasıl tahayyül eder?
Kim bilir, suskunluğun sebebi hikmetini?
Belki de bize tahammülü öğretiyor, kim bilir...
metanet Yazıcı ne güzel betim lemiş hayatın akışını.unutmak mümkün olurmu yüreğe çizgi atmışsa yara açmoşsa ıstıraplar tıpkı denize ulaşmay ayzsunda olan akalr sular gibi bazısı amaca ulaşır bazısıda ovalarara yayılır.
ve nasib bozkırlar alır derken insan hayatındand akimileir umuda ulaşır kimeşirde umudlarını sükutu hale uğraması ile hüznü yaşar canı gönülden kutluyırum bu gğçkü lakemi
Tahayyül... Sanılır ki 'hülya...hayal alemi...'
Oysa somut olsun, soyut olsun, hepsi de idrak etmekten geçer... İnsan öyle karmaşık bir canlı ki, unuttum derken yoktan var eder...
Şaire de sorguluyor zaten. İklim, hava değişimi deriz ama etrafımızı saran karamsarlığı haleti ruhiyemiz mi bize öyle yansıtır, kara bulutlar mı, yağan yağmur mu, çakan şimşek mi? O yağmuru 'ninni' gibi algılayıp, huzurla uykuya dalan da insan değil midir?
Çıkıp yağmurun altında yalınayak koşan çocuklar biz değil miydik dün? Tekerlemeler söyleyen, sevinen biz değil miydik?
Fırtınalı havaların esrarına kapılıp, pencere kenarında sarılıp bir battaniyeye, ağaçların yere yatıp kalkışını huşu içinde izleyen de bizdik.. O rüzgarlara şarkılar besteleyen de... Söyleyen de...
Demek oluyor ki 'günlük güneşlik' havada koyu karanlığa düşen, güneşten kaçan, yeşile dokunmak, bir çiçeği koklamak istemeyen nasıl biz isek; sisli, puslu, kapkara havada güneşi içine doğuran da biziz...
Moral dediğimiz 'iç barışımız' ile alakalıdır, çevreyle ilişkimiz.. Bazen sokağa çıktığımızda önümüze gelene selam verip, yüzümüze ilişen gülücüğü cömertçe dağıtırız, bazen de kafamız önümüze düşer, verilen selamı, gülen yüzleri görmeden geçip, gideriz..
İnsanı bu denli farklı davranışlara iten fiziki şartların yanında, psikolojimizi etkileyen bir sürü neden vardır..
İşte bu nedenlerin başında da insani ilişkiler gelir. Hemen tümü 'sevgi' temelli ilişkilerdir bunlar.. Komşuluktan arkadaşlığa, dostluktan yarenliğe kadar...
İstediğimiz düzeyde ve biçimde sürüyorsa, mutluyuzdur. Kopukluklar, ayrılıklar, ayrışmalar, zıtlıklar, kıskançlıklar yaşıyorsak mutsuz...
Doğaldır ki, yerinde gitmeyen bir ilişkinin objesini unutmak, ötelemek, hatıralarını akla getirmemek, tahayyül etmemek isteriz... Böylece kurtulduğumuzu sanırız...
Oysa unutmak 'hafızanın' işidir... Ona hükmetmek ise insanı da aşar...
Derinleşen, insana dair davranış biçimlerinin temellerini arayan oldukça etkili bir şiir...
Kutluyorum Metanet Hanım..
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta