Gece yarısına doğru topluluktaki heyecan son haddini bulmuştu.Gözlerde sevinç,gönüllerde umut,dudaklarda isterik kahkahalar vardı.
Tüm bakışları üzerine çeken kapı yavaşça aralanırken büyük duvar saati tam 24'ü çalıyordu.
Ne kadar gençti,ne kadar çocuksuydu.
Tek tek süzerek baktı hepimize.
-Aa! siz burada mıydınız?
Çıkış kapısına doğru yönelmiş olan yaşlı adama doğru koştu.Sarıldı boynuna,öptü,kolundan kavrayarak getirdi yanımıza.
-Biraz kalamaz mısınız?
Halka olduk,ortamız aldık iki kahramanımızı.
Yaşlı adam heybesini verdi genç adama.Heybe ağzına kadar doluydu.Ağırdı.Genç adam yükün altında eziliyordu.Terlemişti.Kadehlerdeki son yudumlar mideye gönderildi.O an müthiş bir alkış koptu.Yaşlı adam kaşlarını çattı.Sanki tarihin derinliklerinden gelen davudi bir sesle:
-Kimi alkışlıyorsunuz?
Genç adam 365 Günün binbir sorunu ile dolu heybeyi omuzundan indirdi.Ayaklarının dibine bıraktı.Yüzü kızarmıştı,mahcuptu.Kısık bir sesle sordu:
-Beni mi alkışlıyorsunuz yoksa?
Yaşlı adam ve misafir şaşkındı.
Alkış devam ediyor,şampanyalar patlıyordu.
Gençler kulakları sağır eden müziğin eşliğinde en yeni danslarla çılgınca eğleniyorlardı.
İki kahramanımız,bu kez anlamlandıramadıkları bu manzara karşısında daha da şaşkın,birlkte sordular:
-Niçin eğleniyorsunuz?
İhtiyar,deyneğine dayanarak başını iyice kaldırıp yaşlı badenini dik tutmaya gayret etti.Kalabalığa nefretle baktı.Ayaklarını sürüyerek kapıya yaklaştı,dışarı çıkarak gecenin bilinmeyen bir yerine doğru yürüdü.Koştuk bu feylesof kılıklı adamın ardından.Bulamadık.İçimiz burkuldu.
Misafirimiz heybesini tekrar yukarı kaldırarak omuzuna almak istedi ise de başarılı olamadı.Yardım ettik.
Etrafını sararak şarkılar eşliğinde dönmeye başladık.Zavallı iki büklüm,dilini yutmuş alık alık bakınıyordu. Gözlerinde bize karşı acıma duygusuna karışık hüzün ve kırgınlık vardı.
Bir arkadaşımız belindeki silahı verdi:
-Bununla 365 gün kendini savunursun...
Silahı aldı.Evirdi çevirdi.İlk defa görüyordu böyle bir şeyi.O sırada silah patladı.Kurşun silahı vereni buldu.1969'un ilk dakikaları...Sürüyerek götürüp sokağa bıraktılar cesedi.
Kimi sustalısını,palasını;kimi mavzerini,pimi çekilmiş el bombasını armağan etti genç adama.Öyle şaşkındı ki,"almam" diyemiyordu.Bir polis memuru copunu verdi.
Biz koro halinde:
-Çekinme al,al!..diye tempo tuttuk.
Üzerinde defne dalını koyacak yer kalmadı.
Defne dalını misafirimizin boynuna doladım.
Oysa o,bir elinde pimi çekilmiş bomba,diğer elinde cop,
belinde silah ve omuzlarında 1968 yılının emanet bıraktığı çözümü imkansız sıkıntılar,boynuna doladığım defne dalından şikayet ediyordu:
-Öff!..Alın şunu boynumdan,boğuluyorum..boğuluyorum.
(Tam yarım asır önce "dile kolay,50 yıl" Bafra Gazetesi'ndeki köşemde kaleme aldığım yazı.)
Kayıt Tarihi : 31.12.2018 17:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
1966-1970 Yılları arasında doğum yerim Bafra'nın Şeyhulaş Köyü'ne 1 km mesafedeki Doğankaya (Martıkale) ilkokulunda öğretmenlik yaptım.Bu süre zarfında tiyatro çalışması,şiir dinletisi benzeri kültürel etkinliklerde bulunurken,rahmetli Vural Dilmaç beyefendinin sahibi olduğu haftalık Bafra Gazetesi'nde "Damlalar" adlı köşemde çeşitli konularda yazılar yazdım. Bugün artık müzelik olan o ilkel baskı makinesinde harfler teker teker sabırlı parmaklarla dizilir;.gazete,oldukça zahmetli bir uğraştan sonra hazırlanabilirdi.Metinler daktilo olmadığı yada bulunmadığından elle yazılırdı. "Kim Çağırdı 1969 Yılını?" yazım ilk defa 1968 Aralık ayı içinde Bafra Gazetesi"nde yayınlandı.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!