KİM BUNLAR? Sen? Ben? Yoksa O mu?

Mahmut Nazik
3924

ŞİİR


55

TAKİPÇİ

KİM BUNLAR? Sen? Ben? Yoksa O mu?

KİM BUNLAR? Sen? Ben? Yoksa O mu?

Onlar ki
Hani devrimlerin, kurtuluşların;
Kâşiflerin, buluşların;
Hani Bedrettinlerin;
Köroğlu, Dadaloğlu,
Hani Kemallerin, Kılıçaslanların;
Hani Nazımların, Celalettin’i Rumilerin;
Yani gazi, şehit;
Yani zahitlerin oğlu, kızı torunu.
Onlar ki
İlenen, dilenen,
Ucuzundan yiyip, giyinen.
Çalan, çırpan, yalanan.
Hani şu iş iş diye
Kuyruklarda kıvranan;

Şu hırlayan,
Şu zırlayan,
Şu yırtık dondan fırlayan;
Cehaletini biçimiyle saklayan.
Şu çöpleri yoklayan
Hani şu hayalini saklayan,
Şu gölgede kalan,
Güneşten korkan,
Şu sağa sola sıçrayan, kuyruklu yalan.
Şu patronuna iman eden.
Şu sürü,
Şu yumurta çürüğü;
Karanlıkta göz eden;
Şu aklı bilimi kahreden.

Şu kaburgasız, yüreksiz;
Şu naçar, şu naçiz;
Şu dünyadan habersiz.
Baştan sona makaleyi
Bir şiiri okumaktan aciz,

Aha şu apolet,
Şu postal,
Şu kaban;
Aha şu kaçanı kovalayan.
Şu yalancı çoban;
Şu başına belalar açan.

Hani şu torba,
Şu başı çorba,
Politik veba.
Var ya şu fırıldak,
Konuşan lak lak,
Süt köpüğü, pekmez kefi,
Hani şu parti şefi.

Şu Allahın dümbüğü,
Şu adamın sümsüğü;
Şu yanında yalanan.
Sarhoş, sarhoş sallanan;
Şu geçmişinin kölesi,
Şu bitmeyen çilesi,
Şu baş belası, fukara sümüğü.

Şu hanım,
Şu koca,
Şu işkenceci,
Şu şişman,
Şu kendine düşman,
Şu kürsüdeki hoca.

Onlar ki hani
Şu yazın yanıp, pişen;
Kışın tir tir üşüyen,
Hani şu lotoda hayalleri suya düşen,
.
Açlıktan nefesi kokan
Ramazan çadırlarına,
Ekmek arabalarına üşüşen Hani var ya
Şu perme perişan,
Şu yoksulluğu paçasından akan.

Şu özünü, yüzünü,
Kinini; maskelerle,
Maskaralarla gizleyen;
Hani şu gevezeliğiyle özünü saklayan.
Hani şu kasım kasım kasılan,
Bataklık camızı;
Sevgi kabızı.
Şu arkadaş görünüp
Aşkına asılan,
Şu bedeni kaskatı kesilen,

Hani şu var ya
Yaşamı ıskalayan,
Gülüşleriyle hayvanlığını maskeleyen.

Hani şu gudumsuz koca fil,
Şu sorumluluktan kaçan sefil

Şu yarı ölü,
Şu meyhane gülü,
Zengin avazıyla ürüyen.
Tükenmiş de dölü,
Hani şu it gibi sefaletini sürüyen;

Aha şuradaki şehvet düşkünü,
Ağzından salya akan;
Hani şu kitapları, kütüphaneleri yakan;
Vurup yavrusunu ceylanın,
Sanki kendisi değilmişçesine
Kös kös bakan.

Bin dereden bin su getiren.
Şu toprağı, havayı, suyu;
Sevgisini, mutluluğunu yiyip bitiren,
Hitler’in, Muslini’nin madamı, yol arkadaşı;
Stalin’in adamı yoldaşı.
Şu ahlak budalası,
Şu şefinin yalakası var ya;

Aha, şu Şeytan’ın kabı kacağı,
Şu çocuk oyuncağı, kabak oyacağı;
Şu yiyip, sıçan,
Şu korkularından kaçan,
Şu kükreyen korkak sıçan.

Şu kaftan, şu fistan;
Yangından mal kaçıran,
Şu selden kütük kapan,
Şu kara sapan.

Şu duygu taciri,
Mekke tüccarı,
Şu araba beygiri
Hani şu yalanın en acarı

Hani şu bıyığını buran;
Eşini kıyık kıyık kıyan.
Şu dallama, şu fırlama;
Şu nefesi şarap,
Osuruğu sarımsak kokan.

Hani fıçı, şu bidon,
Şu Yarısı silikon, aptal sarışın;
Şu yer elması, boyu bir arşın.

Şu ‘beyaz giyen kış günü! ;
Şu iktidarsız, şehvet düşkünü;
Şu şaşkın, ‘god nikht, mersi’,
Şu adam tersi.

Hani var ya şu
Düzenbaz, hokkabaz, kumarbaz;
Ukala pis küfürbaz.
Şu olduğu yerde dönen beygir;
Şu güzeli yardan, yiğidi serden eden aygır;
Şu her şeyi geçiren kevgir.

Hani şu şehrin cini, cambazı;
Şu köylü kurnazı,
Hani ‘Dağ adamı, hasta eden sağ adamı’.
Belki de şu afyon kazı

Yani şu ülkemin
Hımbılları, tembelleri;
Entelleri, dantelleri;
Yağız atları,
Uyuz itleri;

Burjuvazları, kalemşorları;
Şu lafazan demagog,
Şu karnından konuşan vantrolog.
Hani şu hortumcu, şu götüren;
Şu tüm güzellikleri yiyip bitiren;
Ters yüz etmekte büyük usta.
Konuşan her hususta,
Hani ekranlarda,
Meydanlarda ağzından ötüren;
Onlar ki
Bu toprağın hainleri, lâinleri,
Yüzsüzleri, arsızları;
Gece hırsızları;

Onlar atölyede, hızarda;
Çarşıda, pazarda;
Olar her yerde.
Şu yanında oturan,
Şu pijamasıyla evine ekmek götüren,
Şu hem nalına hem mıhına vuran;
Hani kılıktan kılığa giren,
Hani ağzından ötüren;

İşte onlar:
Önce açlıkla tanıştı;
Her yanıyla yoksullaştı.
Bir zaman masallarla uyutuldu;
Hayallerle, hülyalarla avutuldu.
Aklı karşıtı.
Sonra verileni, var olanı yalayıp yuttu.
Daha sonra imanını, inancını attı.
Bir zaman sonra tüm değerlerini unuttu.
Ve bir zaman geldi,
Tüm damarlarını kuruttu.

Hani şu dizi şaşkını;
Hayallerle, hülyalarla kirleten,
Tertemiz aşkını.

Hani şu doğalı suç eden,
Yaşamı piç eden,
Şu geviş getiren,
Var ya şu sevgiyi iç eden.

Şu oylum oylum oyulan;
Şu sürüm sürüm sürünen;
Şu şerefsizliği, namussuzluğu,
Sefaleti arkasından görünen.

Şu fasık, şu münafık;
Şu çarpık, şu sapık;
Şu hokkabaz, şu kumarbaz,
Şuradaki vurdumduymaz.
Şu duyduğunu anlamaz,
Anladığını söylemez.
Hani şu zır deli,
Budala modeli var ya.

Yani yoksullaştı;
Yani çölleşti;
Yani kullaştı, köleleşti.

Yani ruhunu,
Özünü, özgürlüğünü sattı;
Özgünlüğünü kaybetti.
Sonra kendi hapsini,
Kendi tabutunu yaptı.

Şu yanında duran,
Şu karşında oturan;
Şu kasıntı,
Şu ukala,
Şu silik,
Şu sülük,
Şu yanındaki salak var ya hani:

En sonunda
Kendi putunu, peygamberini;
Kendi iblisini yarattı.

Bunlar değil mi ki bir zaman,
’’İmdaat’’ Diye bağıran.
Bunlar değil mi ki kurtarıcısını
Kendi bataklığında boğan.

Bunlar değil mi ki
Kimini yeren,
Kimini zehirleyen,
Yerinden yurdundan eden.
Allah’ın oğlunu bile
Çarmıha geren.

Bunlar değil mi ki
Kan ile doyan,
Gören gözleri oyan,
Yoldaşını yolda koyan,
Başını giyotinlerde koparan.
Bunlar değil mi ki
Öz kardeşine kıyan,
Canını aldığı ölüyü soyan.

Hani şu fıçı,
Şu inatçı keçi,
Şu beyni ceviz içi var ya.
Hani şu çanak, şu dönek;
Şu kepçe, şu yalak var ya.

Bunlar ki
Yalakalıkları
yardakçılıkları
Şaklabanlıkları
Şakşakçılıklarıyla
Meleği dinden imandan
Peygamberi baştan çıkaran.
Bunlar değil mi ki
Kitabı kendince, tersinden okuyan;
Günahlarını satıp aklayan.

Ölüyü dirilten İsa’yı,
Nehiri ters yürüten Musa’yı,
Yarını önceden gören Yusuf’u düşün.
Muhammed’i, Ali’yi,
Galile’yi, Aristo’yu düşün.
Pir Sultana yapılan zulümü,
Mevlana’ya atılan çamuru,
İsa’ya reva görülen ölümü düşün.

Bakma şimdi
Afyon kazı gibi kabardıklarına.
Bataklık henüz yeni gelmiş bele;

Çıkınca boyunlarına,
Nasıl da feryat edecekler ’İmdat’ diye.
Bir de sen o zaman gör hele.

Bilirim acıyacaksın hallerine.
Sana tavsiyem,
Ve sakın ola sakın ha,
Direk elini verme eline.
Demedi deme
Çeker seni kendi seline

Ne timsah gözyaşlarına bak,
Ne sırtlan gülüşlerine inan;
Asla bunların ipiyle kuyuya inme.
Böylelerine baban,
Rahminden düştüğün anan olsa güvenme.
Ve sakın ola sakın ha,
Asla sırtını dönme.

Ama gün gelir,
Devran döner;
Belki bunlar adam olur.
Belki yüreklerindeki sevgi can bulur.
Ve özlerin den bir hayat doğar.

Hani korkularıyla yüzleşen;
Hani çiçekler gibi gülüşen;
Kendi işinde gücünde,
Amasız ve koşulsuz seven;
Kasılmadan sevişen;

Hani bir karınca;
Hani ömrünün yetmeyeceğini,
Topladığını yiyemeyeceğini bile bile
Arı gibi çalışan;
Ormanda fidan,
Rahimde cenin gibi gelişen;

Gün olur,
Devran döner;
Fırtınalar durulur,
Ruhlar sükûn bulur.
Gün olur, riyalar yok olur.
Ve başını taşlara vurur,
Hasedinden çatlar da şeytan.
Gün olur Nehar olur.

İşte o zaman bir tanem işte, o zaman;
İnsanın özüne,
İnsanın özgürlüğüne uygun bir düzen kurulur.
İşte o zaman,
Yürekte çiçek açar;
Bambaşka bir bahar olur.

Bir başka sever,
Zincirini kıran insan.
Belki yüz sene,
Belki ağaca su yürüyünce.
Belki de şu yamaçlar çiçeğe durunca.
Belki de gün dağlara vurunca.
Kim bilir?
Belki bu gece,
Belki de daha önce.
Bu yürek
Kendini sevdasını bulunca.
Yani bu birey,
Bu beyin özgür olunca.

İşte,
Yaşa da gör o zaman;
Nasıl da döner dünya,
Nasıl da başağa durur
Bu kıraç,
Bu kurak tarla.
Gör o zaman,
Nasıl bağdaş kurup,
Yüreğe oturur sevda,
Rengiyle, tadıyla bambaşka.
Sen yaşa da gör o zaman;
İnsan insanı koşulsuz sevince,
Nasılda durur bu yürek aşka.

Düşünmek,
Bir yolunu bulmak gerek.
Ama nasıl,
Ama nice?
Kim kazanır,
Kim kaybeder bir düşün,
İnsan insanı sevince?

Mahmut NAZİK 25.11.2007 MERSİN

Mahmut Nazik
Kayıt Tarihi : 10.6.2008 19:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Murat Kılıç
    Murat Kılıç

    Şiirler ruhun derinliklerine inme sanatıdır. Tek kelime ile mükemmel

    Cevap Yaz
  • Yakup İcik
    Yakup İcik

    sevgi ile d / olan sevgi ile yasar...
    siirinizi grubda okudum ve cok begendim
    tebrik ederim sayin Mahmut Nazik
    sevgi ve saygi ile

    Cevap Yaz
  • Nilüfer Gümüş
    Nilüfer Gümüş

    Düşünmek,
    Bir yolunu bulmak gerek.
    Ama nasıl,
    Ama nice?
    Kim kazanır,
    Kim kaybeder bir düşün,
    İnsan insanı sevince?


    Maşallah şaşırdim kaldım.Başım döndü.
    Ama orta da sevgi varsa ,insan kıymeti biliniyorsa.Kayıp yok herhalde.
    Kutlarım kalemizi

    Cevap Yaz
  • Meneviş Köylü
    Meneviş Köylü

    bu hali de meramini anlatmis ya, cok uzatilmis. az ve öz yazilsaydi köz olurdu kesin.

    saygi bizden,

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Mahmut Nazik