Ki. Şiiri - Çizgili Mavi

Çizgili Mavi
216

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Ki.

Dahi anlamındaki -ki mi ayrı yazılıyordu yoksa -ki’den ‘dahi’ anlamı hiç mi çıkmıyordu? Madem ki derken ki -ki hangisi oluyordu? Bu ve buna benzer çok sayıda sorunun yanı sıra soruların neredeyse tamamına vereceğim -ama mantıklı ama mantıksız, cevaplarım var. Kelimelere boğulmak istiyorum. Ki zaten boğazımda boğum boğum olan kelimeler beni boğmaktan başka bir işe de yaramıyor. Zaten, ne bir işe yarıyor ki şu dünyada? Zaman örneğin; zaman yarıyor mu bir işe? Yahut gece karanlığı, gün aydınlığı, takvimler, mevsimler ve mavi denizler! Hangisi yarıyor ki hangi işe?
Şu… Balkonun dibinde öten Ağustos Böceğinin haberi mi yok Eylül’den? İsmin ‘den’ hali mi bu karanlık? Edatlar, zamirler, zarflar ve mektuplar… Ne kadar da bahtsızlar!
Saatli Maarif takvimi var bir de; saat, maarif ve takvim. İmla kuralları, estetik kaygılar ve kafiyeler. Kafiyeden daha mühiminin redif olduğunu öğrendiğimde henüz kafiyeler kifayetsiz kalmamıştı güzelliğini teşbihe. Ki yoktun, ki bilmiyordum, ki bulmamıştım henüz seni… Bulup da kaybetmemiştim derin bir geç kalmışlık sancısı içerisinde ve hunharca!
Bir çift göze meftun olmamış, Cennetin Firdevs katında yanmamıştım Cehennem ateşleriyle. Ne işe yarıyor ki sırat; mahşer, kıyamet yahut sur, ne işe yarıyorlar? Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır derler -ki bence de alır, almalı, alsın da zaten! Alsın ki alayım hakkıma düşen payemi! Sahi; hasretin, sevdaandan hakkıma düşen paye mi? Şu, bulutun ardına gizlenmiş dolunay ne işe yarıyor ki gecenin bu vaktinde ve bu karanlık gökte.
Bilmem kaç milyar yıldır dönen -ki bundan bir kaç bin yıl öncesine kadar döndüğü bile bilinmeyen bu dünya… bu evren, bu kainat ne işe yararlar, yaradan aşkına? Ağlama duvarı, Tanrı Dağı ve Ararat! Ağrı Dağı’nın Ağrı’da olmaması kaçıncı jeolojik dönemin orantısız mizahıdır bize? Hatırlıyorum; Van Gölü Canavarı diye bir saçmalıktı çocukluğumda ana haber bültenlerine düşen. ‘Gördüm, vallahi gördüm’ diye bağırıyordu biri, olabildiğince kötü aksamıyla! Aksamlar, lehçeler, lisanlar ve lügatler. Kelimeler ne işe yarıyorlar, kifayetsizken?
Yine güz, yine sonbahar ve yine sarı yapraklar. Dökülmüşler üstelik, daha dökülecekler. Sonra yağmurlar, sonra fırtına, sonra yine soğuk ve yine zemheri. Nasipte varsa kar da yağar. Ki yağmadı geçen yıl, yağması beklendikçe hava tahminlerinde. Nasipte yokmuş, nasip de yokmuş! Belki de açar bir gonca bahar, ardından bir karakışın. Ki her karanlığa bir şafak düşer adaletli bir sistemde. Ne işe yarar sistemler, ideolojiler ve ülküler.
Gece. Yıldız desen yok. Ay zaten bir bulutun ardında. Birazdan sokak lambaları da söner. Dünya dönüyor; tepsi gibi değil tam yuvarlak da değil. Geoit diyor bilim, bildiğin yuvarlağa. Ne olmuş yani, bir yanı hafif basıksa. Sanki hiç mi düşüp kanatmadık diz kapaklarımızı. Üzerinde soğuk içiniz yazan bir şeyi terli terli içsek hangi doğruyu, hangi yanlışla izah edebiliriz? Kahve soğuk içilmez ve içilmemeli tek yudumda. İçilememeli. İçilebilinememeli. Ki soğuk sevmem kahveyi; vakit ve sıcak kahve yok diye kaçak bir şehir turunda içilmedikçe. Bir de gerek yok zaten fincana, karton bardakta duran kırmızı ruj izi varken. Bir de elimin terlemesi, ki kel alaka vakitlerde.
Vakitler; dar, zor, hiç vakitler. Çıkan işler, çalan telefonlar, çalınan kapılar ve bir hayvanın kırdığı kapı kilidi göbeği. Ne işe yarar ki kilidi açmayan anahtar! Çilingir, ingiliz anahtarı ve sol fa sol. Beş çizgi notalar ne işe yarar, beş çizgi çıkmayınca göz çevresinde.
Ki bilirim, gülünce çıkar. Ki bilirsin güler gözlerimin içi, Cennet gözlerine bakarken.
Ziralar, çünküler, elbetler, şayetler ve mademler… Madem ‘çöpe de düşse, çöpe düşse de’ geliyor mektubum… Ki mektup değil tüm bunlar, ne güvercini var kanatlı ne de bir pulu bilmem kaç kuruşluk bir Ankara fotoğraflı. PTT mührü ne işe yarar, ne işe yarar gecenin bir vakti yollara düşen posta kamyonları? Bu yollar, bu yol kenarı dinlenme tesisleri ve soğuk çay… Yanında sigara! Son ‘tam içilen’ sigaranın dumanı mı kaldı gözümde, neden puslu ortalık? Ve neden bunca kalabalık, bu yalnızlık?

Çizgili Mavi
Kayıt Tarihi : 13.9.2024 01:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bir gece yarısı… Nöbetçi eczane, belki de eksik mevsim.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!