Elimde resmin ve ben şimdi ağlamaklıyım.
Geçti yıllar,
bitti zaman...
Ardıma bakmalı mıyım?
Yokluk insan yokluğudur, durgun sularda ışık beklemek gibi,
Derin bir yara izi alın çatımda, suskun yürüyen;
yeşil turunç bahçeleri kokusunda,
uzun, gülümseten geceden sabaha.
Hazır asker sözlerim, amma
defterim sayfasız, heyhat...
Heyhat; kezzap tadında bir sızı boğazımda düğümlü,
İçin için sızlayan kimsesiz, ıssız gece
Çıra kokulu tutuşmalar sabaha keşke...
Keşke lavanta sürünmüş yıkanmalar,
Diş macunu lezzetinde alt dudak, bıyık, çene
Terlemeler keşke bir daha...
Sisli öyküler aklını başından alır şiirin,
Özlü sözün çetrefili dipte vurgun yemek...
Kozalak ateşi, kırlangıç dönüşü, burun kökü sızlamaları
En çok ta uykuya varamamak,
En çok ta utanmak hayranlığımdan.
Asıl, nankörün kelliği-fodulluğu çatlatacak kıçımdan beni.
İç, ağla, sonra hışımla duvara gönder kadehi,
yırt bu sayfayı,
o uyuz rast şarkıya yapış, züğürt tesellisi (*)
kendine neo-klasiklerden yeni bir tümör edin.
Hadi koçum, yarın pazartesi.
Çivit kokulu gün...
23.01.- 06.03.2005
(*) Bir kendi gibi zalimi sevmiş, yanıyormuş
Avni ÇakarKayıt Tarihi : 25.10.2006 13:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)