Büyük harflerle başlamak istiyoruz her şeye
Geçmişin örselendiği iri kıyım kentlerde
Bir çeyrek altın yada bir kucak ekmeğin muhasebesi
Bir ömür yırtık file içinde nasıl geçerse..
Emaresi insanın siyah yada kahverengi
Yalnızca suyun terkettiği yüzlerde soyutlaşan endişe
Toprak olmayı özlüyoruz kırık dal sesi gelince…
Ötekinin merakında pişmeseydi bizimde hayretimiz
Çırpınıp durmazdı peşimizde tercümeler
Külçelendikçe şiir, mahkûmiyet yiyor aşk
Ah Elbiseler! Siz olmasanız kim saklar bilmediklerimizi
İmkan dahilindedir şöhrete karşı su-i zannımız
Keşke geçmeseydi yarası sırtımızdaki hançerin
Dünya labirentine girdikçe ciltleniyor kara kutularımız..
On milyon kez ölüyoruz aynı vitrinin önünde
Oysa bir kere yaşayamıyoruz bir cenazenin gerisinde
Kendimizi taşlamadıkça uykuda sırtımız açık kalacak
Uyku deyip geçmeyin hayatı hep yarım bırakacak
Eve sebepsiz dönmeyi düşleyen bizden değil
Ahşaptan kelebekleri, geç kalmış baharlar yakacak..
Geriye döndüğümüzde onur zarf içinde sunulmadıkça
Sabitelerimiz koca karının elinde seğiren iptir
Kasıt aranmaksızın tekfir ediliyoruz bilbordlarda
Platonun mağarasından çıkmak için kaç bin kitap okumalı
Hala kursağımızdayken yasak meyvenin acısı
Belliki başımıza çorap örecek yine cevapsız felseve
Derimizin altında biriken tanıdık ihtimaller yarası…
Kayıt Tarihi : 27.5.2020 11:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!