Her insanın hayata karşı yenik olduğu bir yanı mutlaka vardır.Karşımızdakini ister katı bilelim ister bencil ister acımasız bilelim...Ama etrafa kim nasıl görünürse görünsün mutlaka kapanmayan bir yarası vardır.
Gece olduğunda daha iyi tanırız insanları.Gün biterde her kez tek tek bedenini uykuya teslim ederken mutlaka uykuya 'pes 'derdirten insanlar vardır.
Uykuya teslim olduğunu düşündüğümüz bir çok kişi aslında gözyaşlarıyla ,özlemleriyle ,gizli yaralarıyla yorganın altına gizlenmiştir .Bir an önce istediği yatmak,uyumak değil, gizli dünyasında yanlızlığıyla kalmak,imkansız sevgilinin hayalini koynuna almak,nefesini nefesinde hissetmek,gözlerinde kaybolmak,ona özgürce sımsıkı sarılmaktır.O yorganın altında öyle çok hayaller vardır ki...üstelik sadece hayaller değildir sakladığımız, pişmalıklar, kafamızın içinde bitmeyen cevapsız bir birine karışmış sorular,kendimizle hesaplaşmalar, ölümüne sevdaların ölümüne özlemleri...belkilerdir umudu doğuran.herkezin belkiyle başlayan cümlesi hep aynır ' belki bir gün gelir...(kavuşuruz) '.Ama ya gelmesse? ya sevmezse? ya özlemesse?
Belkiyi bitiren cümle hiç değişmez KEŞKE....
.
Aslında hüzün dolu olan gece değildir.Biz içimizdeki hüznü yaşamak için geceyi bekleriz.
Güneş yaşadığımız şehirdeyken kahkalarla dolar yeryüzü.AMA HER KAHKAHA BİR GÖZYAŞINI SAKLAMAK İÇİNDİR.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.