Öyle baktılar ki birbirlerine eyvah dedim sessizce,
bunlar birbirlerini çok sevecekler.
O kadar çok ki önce ikisi yanacak bu çoklukta,
sonra öteki sıyrılıp beriki tutuşacak iki kişilik yangının ortasında.
Daha buluşmaya giderlerken istemişlerdi hayallerindeki kişilerle karşılaşmayı.
O kadar istemeselerdi, bu kadar yanmazlardı belki.
Henüz görmedikleri seslere zihinlerinde can vermiş,
dahası kendilerince karakter giydirmişlerdi bile.
Ete kemiğe bürünmüş hallerini karşılarında görünce de nefesleri kesilmişti haliyle.
İkisi de öyle baktılar ki birbirlerine yıllar sonra her ikisine de sorsan,
sırf o anda karşısındakinin o bakışına muhatap olabilmek için bile
yeniden evet derlerdi belki de.
Yanacaklarını bile bile hem de.
Önce biri sordu, diğeri yanıtladı.
Sonra diğeri sordu öteki yanıtladı.
Ahh!! Şuan bir görseniz birbirinizi benim gözümden…
Oturur gülersiniz halinize saatlerce.
Ve eğer duysaydınız birbirinizin o an ki kalp atışlarını,
sırf o ritmin hürmetine,
gün geldiğinde daha sabırlı olurdunuz birbirinize.
Sözüm ona bir çay muhabbeti,
bir dem ahengi olacaktı bu ilk görüşme.
Ama o kadar güzelsiniz ki,
o kadar sarhoşsunuz ki birbirinizle,
bu yaz evveli ikindisi çoktan gönüllendi aşk yolculuğunuzun şahidi olmaya.
Yeri gelseydi, biri sorsaydı, kesinlikle “Evet” diye şahitlik edecekti.
Ama yeri geldiğinde kimse sormadı ona.
Sessizce yaşadı her anı da,
ikiniz de yol ayrımına gelindiğinde dönüp bakmadınız tarafına.
Sen ne dersin ey şahit, bir çözüm yolu bul bu davaya,
ilk anlarına şahit oldun, son anlarına şahit olma demediniz.
Zira o kadar gönüllenmişti ki bu aşka yoldaş olmaya,
belki birinize sabır, diğerinize anlayış fısıldayacaktı da
bugün bile beraber olacaktınız hala.
Biriniz içine attı, gitti diğerine taştı.
Ötekiniz ise hep başkalarına sırdaştı.
Birinizin en kıymetlisi, diğerinin ise bal’ıydınız.
Ama yine de yapamadınız.
Birbirinize seslenirken hatalıydınız belki de.
Değil mi ki kıymetli olanın taliplisi çok olur,
sen kıymetlim desen de kıymet görmek ister herkesten.
Değil mi ki bal tatlıdır ama iğne ile bulaşıktır, yeri gelir acıtacaktır.
Bana sorsanız ne eller değer biçti diye kıymetliden,
ne de iğneyle hem dem diye bal’dan vazgeçerdim.
Ama bana da sormadınız be!
Şuan öyle yanarım ki halinize…
Biriniz kalabalıklardan kaçıp parmaklarını kağıtlarla, mürekkeplerle oynaştırıyor.
Ötekiniz ise kalabalıklardan kaçıp, yeni yeni ellere bulaştırıyor.
Keşke, keşke duysaydınız o ikindi vakti,
kalp atışlarınızın ahengini.
Kayıt Tarihi : 21.5.2018 23:33:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
30.08.2014
![Yahya Emin Demirci](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/05/21/keske-778.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!