işte, uzatıyorum kalbimi
her bir parçasını özenle kestim
elim uzdur
ezber ettim doğramayı
yeniden
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Devamını Oku
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Anladığım kadarıyla ömür boyu kesişeceğiz bu şiirle.
bazan siz de bilmezsiniz yazdığınız şeyin ne kadar büyüklükte bir anlam taşıdığını
böyle söylemişim şiiri ilk okuduğumda..
lady godiva ingiliz dük leofric ile evli bir kadındır.dük leofric coventry şehrinin halkından ağır vergiler almakta halka işkence etmekteydi buna çok üzülen ve çok dindar bir kadın olan lady godiva kocasına:' ne yaparsam halka eziyet etmekten vazgeçersin' diye sorar ,dük te ona :'eğer at üstünde bütün şehri çıplak gezersen halkı rahat bırakırım' der,lady godiva bu teklifi kabul eder ve bütün şehri at üstünde çıplak olarak dolaşır, lady godiva halkın iyiliği için bu şekilde gezerken halktan kimse dışarı çıkmaz hatta perdeyi bile açmaz fakat şehirin delisinin lady godiva ya bakarken kör olduğu söylenmektedir,lady godiva nın tabloları her yüzyılda farklı sanatçılar tarafından sanatçılar tarafından yapılmış günümüze kadar gelmiştir. bu resme eğitilmemiş, cahil gözlerle bakanlar resimdeki erotizmi görmekle kalmıştır ama resimde din devlet toplum üçgeni çok asilce işlenmiş ve birçok toplumsal mesaj verilmiştir.
Aynurun şiirlerine bakmak böyle bir şeydir işte..
kör edecek kadar ışıkla dolu
Çok harıka bir yorumla,anlamlı ve anlatımlı güzel bir çalışma.Tebrik ederim,Sayın Aynru Özbek Uluç.
Mürsel Adıgüzel
şiirini ilk okuyuşumda hemen yine o bildik tadı aldım. Hem geçmişle yüzleşen,
hem gelecekle kol kola...
yüreğine sağlık...
savrulur tül
gecenin penceresinden
Ellerinde ay çöreği
eteklerinde yıldız gözlü çocuklar/kadınların
zaman zaman içinde
Godiva'nın memelerini örter gece
bir yürüyüş biter
geriye kalır
SİN...
sin: Ölü gömülen yer, gömüt, mezar, kabir
Yaşamın içinde kaybolmak,varlığından kendinin bile haberi olmadan... Ya da, yaşadığın döneme iz bırakmak, varlığını topluma bir katkı sunarak ortaya koymak... Yani olmak ya da olmamak... Doğruyu yaptığına inandığında, göze alabilmek herşeyi ve toplumsal yargıların doğrunun gölgesinde kaldığını görmek. Toplumların her zaman bir Godiva'ya ihtiyacı vardır belki de... Güneşin varlığını anlayabilmek için... Sevgiyle.
şiirin gizemi aşikâr
.....baktığım pencereden görünen yollar ulaşılmaz lâkin
...bu şiir okunur sayfalarca , anlatılamaz !
Kesişmek kelimesi bizim fakülteyi bitirdiğimiz yıllarda argoya çalan bir anlamı da çağrıştırırdı.Kantinde çaylar yudumlanırken bir flörtün ön hazırlığı olarak yapılan işlem adı diye bir tarif te yapalım hadi kendi kendimize.
Sanırım şiirde 'kesişme' asla bu anlamda değil.Ama benimle şiir arasında var böyle bir durum.Bazan umut veriyor bana tamam oldu işte diyorum, bazan da bir toparlanıyor bütün gizemiyle yok yok diyorum. Boşa umutlanma sana bu şiirin pas attığı felan yok. Bir hüsnü kuruntu seninkisi.
Yıllar önce ismet özel'den okuduğum bir dize de geçiyordu godiva ve ansiklopediden bakmıştım anlamına.
Ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
Diyordu şair.
Şiirden şu anda bana kalan,efsane kelimesininin füsun kelimesi ile sıhri kan bağının bulunduğu ve füsunkar olmak için muhtaç olduğumuz efsunun damarlarımızda daima bulunduğu.
Bir efsun bu şiirin içinde şöyle saklanıyor sanırım.Bir embriyonda bir tarih nasıl saklanıyorsa öyle.
Çünkü tohum kadar gizemli
Anladığım kadarıyla ömür boyu kesişeceğiz bu şiirle.
Tebriklerimle.
Öncelikle sayın Nilgün Aras'a çok teşekkür ederim. Şiir için önemli bir nirengi olma noktasında sayılabilecek güzel bir uçtan yakalamış.
Lady Godiva her ne kadar şiirde yan rollerde ise de, üzerinde konuşulmayı hak ediyor. Godiva efsanesi farklı konumlarda farklı yanların altı çizilerek anlatılagelmiş hekes kendine göre yorumladığı için hikaye pek çok yerde değişikliklere uğratılmıştır. Bu anlamda onunla ilgili bir yazıyı da ben paylaşmak isterim.
Saygılarımla
Aynur Özbek Uluç
''Bir gün sabrı taşan Kont 'Pekala' dedi, 'Eğer çırılçıplak soyunur ve tüm halkın huzurunda pazar yerini baştan başa geçersen, istediğini yapacağım!' Lady Godiva şaşkınlıkla kocasına baktı ve 'Eğer buna razıysam, bana izin verecek misin? Karşılığında vergileri düşürecek misin?' dedi. Kont 'Evet' dedi kararlı bir sesle. Sonra tanrının sevgili kulu Lady Godiva, çırılçıplak soyundu, uzun saçlarıyla vücudu örttü ve atına bindi. Sadece kar beyazı bacakları görünüyordu. Kenti boydan boya kat edip de muzaffer bir edayla geri döndüğünde Kont gerçek bir soylu gibi davranacak ve vergileri azaltmakla yetinmeyerek, atlara ilişkin olanlar hariç tüm vergileri kaldıracaktı.'
1250'lerde yazılmış 'Chronica Majora'da olay aşağı yukarı böyle anlatılır. Aslında Batı kültüründe Robin Hood, Kral Arthur ve Jean D'Arc kadar önemli bir figür olan, günümüze dek yüzlerce destana, şiire, hikâyeye, operaya ve sanat eserine konu olan Lady Godiva'ya ilişkin çok az şey bilinir. Bilinenler, Sakson asıllı olduğu, adının o dönemlerde 'Godgifu' şeklinde söylendiği ve bu adın 'Tanrının armağanı' anlamına geldiğidir. Soyluluk belirten Lady unvanı adının başına sonradan eklenmiş olmalı, çünkü o dönemlerde bir Sakson soylusunun eşi, sadece 'karı' ya da 'yatak arkadaşı' olarak adlandırılırdı. Zengin bir ailenin kızı olduğu sanılan Godiva çok genç yaşta, Orta İngiltere'deki Mercia bölgesinin hakimi Leofric adlı yaşlı bir soylu evlenmişti. Bu evliliğin aşk evliliği olduğunu tahmin edebiliriz, çünkü Sakson yasalarına göre bir kadın hoşlanmadığı biriyle evlenmeye zorlanamazdı. Kaynaklarda gayet dindar ve yardımsever olarak tanımlanan çift, 1043 yılında Coventry'ye yerleşirler. Bir süre sonra karı kocanın arasına karakedi girer. Çünkü Leofric kentin maliyesini güçlendirmek için vergileri ağırlaştırmakla meşgulken, kendisi de büyük bir mülk sahibi olan genç kadın halkın yoksulluğuna kayıtsız kalamaz. Rivayete göre Lady Godiva kocasını vergileri düşürmeye razı etmek için uzun süre planlar yapar, fikrini açtığında Leofric'in ilk tepkisi kahkahalar atarken koltuğundan düşerek bileğini kırmak olur. Güya karısını, değil vergileri azaltmak, Godiva'nın dokuduğu kumaşlara bile vergi koymakla tehdit eder...
Karı koca arasındaki soğuk savaşın ne kadar sürdüğü belli değildir. Ancak bir süre sonra cin fikirli Leofric'in Lady Godiva'yı köşeye sıkıştıracak teklifi icad ettiği sanılır. Leofric'in karısına biraz kinayeli bir biçimde 'Çırılçıplak yürü de Tanrının mucizesini herkese göster' teklifini yaparken ne düşündüğünden emin değiliz. Bazıları, Leofric'i bir teşhirci olarak sunarken, bazıları dindar ve sadık karısının bunu yapmaktan utanarak kendisine baskı yapmasından vazgeçeceğini sanan Leofric'in bir tuzağa düştüğünü ileri sürer. Ancak gözüpek Lady Godiva'yı hiçbir şey durdurmaz. 1057 yılının Ağustos ayının sonlarında bir Salı günü, sıradan bir gün geçiren kasabalıların, sımsıkı giyinmiş bir hizmetkarın eşliğindeki çıplak hanımlarını gördüklerinde ne kadar şaşırdıklarını tahmin etmek zor değil.
Sonuçta vergiler kaldırılır, halk rahat bir nefes alır ancak yaşlı Leofric bu olaydan birkaç ay sonra, belki de kahrından öte dünyaya göçer.
Bundan sonra, şekilden şekile girecek hikâyenin en çok merak edilen kısmı, tahmin edileceği gibi, vergilerin kaldırılması meselesi değil, Lady Godiva'nın yürüyüş sırasında çıplak olup olmadığıdır. Lady'nin adı ilk kez 11. yy'ın ünlü tahrir defteri 'Domesday'de geçer ama burada Lady'nin çıplak yürüyüşünden söz edilmez. 'Chronica Majora'nın yazarı Matthew'e göre dindar bir kadın olan Lady çıplaktır ancak bu çıplak yürüyüşü kimse görmez, çünkü halka sokağa çıkma yasağı konur. Bazılarına göre Lady yürüyüş sırasında vücudunu uzun saçlarıyla kapar ve sadece 'kar beyazı' bacakları görülür. Bazıları ise Godiva'nın tümüyle çıplak olduğunu, bu saçlarla örtünmüş versiyonun kilise tarafından eklendiğini ileri sürerler.
Çünkü Hıristiyan inancına göre çıplak bir kadına bakan erkek, doğrudan cehenneme gider. Anlaşılan kilise, sevgili erkek kullarına kıyamamaktadır! 14. yy'da Ralph Higden adlı bir keşiş 'Polychronicon' adlı eserinde Godiva'nın, çıplak yürüyüşünün halkın henüz uykuda olduğu şafak saatlerinde yapıldığını belirterek Lady'nin namusunu korur. 1500'lü yıllarda hikâye biraz şekil değiştirir ve Leofric'in karısı üzerindeki egemenliğini kanıtlamak için onu bu yürüyüşe zorladığı iddia edilir. Bir başka yoruma göre de Coventry esnafı gözlerini Lady'nin çıplak vücuduna dikmekten kaçınmaz ve bu tam da Leofric'in arzuladığı şeydir! Söz konusu dönemin, pornografinin ortaya çıktığı dönem olduğu hatırlanınca, bugün için bile fazla modern kaçacak bu yorum anlaşılır hale gelir. 1640'larda ortaya atılan bir versiyona göre Peeping Tom (Röntgenci Tom) adlı bir terzi çırağı bakma yasağını deler ve dükkanın kepenginde açtığı bir delikten çıplak Godiva'yı dikizler. Ancak Tom bu tabuyu yıkmanın cezasını görecek ve bir versiyona göre kör olacak, bir başka versiyona göre ölecektir. Bir başkasına göre de halk bakar ama mucizevi biçimde kimseye görünmez! Görüldüğü gibi ne çıplaklıktan ne de namustan vazgeçilir. Bazıları ise oyunbozanlık edip Lady'nin çıplak yürüyüşüyle kastedilen şeyin 'mücevher ve iktidarı temsil eden diğer sembollerden arınmış bir biçimde' yürümesi olduğunu ileri sürerler. Onlara göre ikincil kaynaklar, Lady'nin soyunmasını anlatan Latince 'denudata' kelimesini yanlış yorumlamıştı. Belki de en akla yakın açıklama budur ama nedense kimse bu olasılığın üzerinde durmaz.
Tarih, din, psikoloji, mit ve folklorün eşsiz bir bileşimi olan efsane, Freud'e göre gözetlenenin kadın/pasif/sergileyen/utanan olması, gözetleyenin erkek/aktif/seyreden/cezalandırılan olması gibi unsurlarıyla dört dörtlük bir röntgencilik hikâyesidir. Röntgenci Tom'a verilen ceza da Oedipus'tan beri bildiğimiz bir tür hadım etme eyleminin temsilidir. Ama durum bu kadar basit değil. Tarih boyunca, Lady Godiva kocasının zorbalığına karşı başkaldırırken özgürlüğün simgesi olur, kocasının sapkın taleplerine boyun eğerken sadık bir kadına dönüşür. Halkın meraklı bakışları önünde görünmez hale gelişiyle tanrısal mucizenin, yürüyüş sonunda halkını ağır vergilerden kurtarmasıyla toplumsal kurtuluşun simgesidir. Uzun saçları ve bembeyaz bacaklarıyla fetişizm nesnesine dönüşürken, vücudunu sıkı sıkıya örten saçlarıyla erdemli bir azize olur. Lady Godiva efsanesini neredeyse bin yıldır capcanlı kılan da, bu imgesel çok katmanlılık olmalıdır. Dikkatlerin halkı inleten ağır vergi yüküne karşı yapılmış cüretkâr ve soylu bir direnişten çok, Lady Godiva'nın at üstündeki çıplak vücuduna yoğunlaşması ise gayet tanıdık bir durumdur.
Ayşe Hür
Radikal 2
05-03-2006
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta