- Kesinlikle Özür Dilemeliyiz!
Her musibette bir hayır vardır. Bu musibetin hayrı da var elbet. Nasıl mı?
Daha fazla geç olmadan geçek bir özür dilememiz gerektiğini millet olarak anlarız belki.
Hatırlarsanız geçen üç yıl Eurovision şarkı yarışmasında Ermenistan`a 10-12 TAM puan vermiştik.
Bu sene Ermenistan; dünyanın her ülkesinde düzenledikleri konserlerde biletlerine ' Köpekler ve Türkler Giremez” uyarısını bastıran aşırı ırkçı 'System of a Down' ekibi ile katılacak. Grup 1915 olaylarına ilişkin Ermeni soykırımını anlatma şartıyla yarışmaya Ermenistan adına katılmayı kabul ettiği SOAD'ın solisti Serj Tankyan, 'Grubun 2009 Eurovision Şarkı Yarışması'nda, söyleyecekleri şarkıda Ermeni soykırımını işlemek şartıyla, Ermenistan'ı temsil etme düşüncesinde olduklarını' açıkladı. Tankyan, yarışmayı, konuya ilişkin olarak dünyayı bilgilendirmek anlamında mükemmel bir fırsat olduğunu söyledi. Bu grup daha önce seslendirdiği bir şarkıda, Türklere küfür içeren sözlere yer verilmiş olup, aynı şarkının klibinde Atatürk'e hakaret eden görüntüler bulunduğunu ve yurtdışı konser biletlerine ''Köpekler ve Türkler giremez'' yazdırmıştır.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Sevgili kardeşim işte 0 ihanet şebekesinden bazıları...
Kampanyaya destek verenler listesinde ilk sıralarda yer alan ve yıllarca sizlere ‘Türk’ aydını, yazarı, sanatçısı, gazetecisi, hukukçusu, fikir adamı olarak yutturulan isimler arasında bakın kimler var:
Adalet Ağaoğlu, Ahmet İsvan, Ali Bayramoğlu,Ali Nesin, Alper Görmüş, Atilla Yayla, Aydın Engin, Ayşe Önal, Baskın ORAN, Cem Özdemir, Cengiz Çandar, Cezmi Ersöz, Coşkun Aral, Deniz Türkali, Doğu ERGİL, Ece Temelkuran, Emine Uşaklıgil, Enis Batur, Eren Keskin, Ertuğrul Kürkçü, Fikret Başkaya, Gencay Gürsoy, Gila Benmayor, Halil Berktay, Hasan Cemal, İbrahim Kaboğlu, İhsan Dağı, Kezban Hatemi, Koray Düzgören, Lale Mansur, Mahir Günşiray, Mebuse Tekay, Mine G. Kırıkkanat, Murat Belge, Murathan Mungan, Neşe Düzel, Nilüfer Göle, Oya Baydar, Ömer Laçiner, Perihan Mağden, Pınar Selek, Ragıp Duran, Suavi Aydın, Şahin Alpay, Şanar Yurdatapan, Şerafettin Elçi, Tanıl Bora, Tarhan Erdem, Tarık Ziya Ekinci, Tarkan TEVETOĞLU (popçu tarkan) ,Tuna Kiremitçi, Ümit Fırat, Ümit Kardaş, Yasemin Çongar, Yavuz Bingöl ve Yücel Sayman.....
Sizi tüm kalbimle ALKIŞLIYORUM...
Ben bayburt'luyum .Ermeni mezaliminin acı bir tanığıdır Bayburt.Bunu kanıtlayan bir yazıyı paylaşmak isterim.
sevgilerimi gönderiyorum...
Mübeccel Zeynep Ünalan
TAŞ MAGAZALARI (HANLARI) KATLIAMI
Bayburt ve çevresinde tas magazalar katliami olarak bilinen olay kisaca söyle cereyan etmistir.
Bayburt ve havalisindeki Müslüman halkin imhasina memur edilmis ' Arsak Pasa' lakabi ile anilan azili Ermeni eskiyasi etrafina topladigi her türlü teçhizata sahip 500'e yakin Ermeni ile önceden hazirladiklari plan geregi 14 Subat 1918 günü her sokak ve mahalleye bir takim devriyeler çikararak birer bahane ile sokaklardaki ahaliyi toplamaya basliyorlar. (Sizi Arsak Pasa çagiriyor. Mühim meseleler görüsülecektir.) gibi yalanlarla halk kandirilarak imha yeri olarak planlanan Sari Hamdi Efendi'nin tas magazalarina kapatiliyorlar.
16 Subat 1918 sabahina kadar süren bu toplama islemi, sabahleyin Müslüman kadinlarin toplanmasi ile devam ediyor.
Toplanan 14 kadin ve genç kiz Tas Magazalari'nin tam karsisindaki Haydar Bey'in ahsap oteline dolduruluyorlar.
Katliam sabah 3'te basliyor. Tas Magazalari'nin kapidan girildigi zaman sagdan birinci odaya 23, soldan birinci odaya 4, ikinci odaya 60, 3. odaya 50, avlunun bitimindeki odalardan soldakine 48, sagdakine 8 kisi olmak üzere toplam 193 kisi dolduruluyor.
Soldan birinci odada bulunan Belediye Baskani Hafiz Süleyman, Akbulutlu Irfânî, Çayirköprülü Pîrî ve Pelitlili Ahmet odadan çikarilarak korkunç bir sekilde katlediliyorlar. (Bunlar Bayburt'un önemli esrafindan olup yörede kanaat önderi konumunda olan insanlardir. Konursulu büyüklerimizin anlattigina göre Konursu'nun ileri gelenlerinden Etem Aga da Ermenilerce bu toplantiya çagrilmis Etem Aga'nin babasi Haci Halil gördügü rüya üzerine oglunun gitmesini engellemek istemis oglu ise bunu dinlemeyerek küheylanina atlayip toplantiya gitmek için yola çikmis; ancak bugünkü Konursu Saglik Ocagi'nin bulundugu yerde at ayaklarini havaya kaldirip bütün zorlamalara karsin gitmek istememistir. Daha sonra Bayburt tarafindan kara bir dumanin gökyüzünü sardigi Konursu ahalisince görülmüstür. )
Ermeniler daha sonra etraftan zorla topladiklari ahaliyi diger tutuklularin gözleri önünde sehit etmislerdir. Gözleri önünde korkunç ve vahsice arkadaslarinin öldürüldügünü gören tutuklular aci feryatlar çikarmis, kendilerine sira gelince de müdafaaya çalismislarsa da ellerinde silaha benzer hiçbir seye bulunmadigindan iskenceyle ve vahsiligin en korkuncuna katlanarak sehadet serbetini içmislerdir.
Kendilerine sira gelmesini bekleyen 60 kisiden Murat Çavus, Sevki Saraç Hafiz ve Zahit mahallesinden Sadik ölüler arasina girerek kendilerin ölü süsü verip kurtulmuslardir.
Yine Haydar Bey'in oteline doldurulan 14 kadin soyundurulmaya zorlanmis bunlardan 3'ü kendilerini pencereden atmayi basarmislardir. Kalan kadinlari çiplak bir halde Haydar Bey'in oteline bitisik Çavusoglu'nun oteline götüren Ermeniler burada hepsini birer birer öldürüp yakmislardir.
Pencereden asagi kendisini atan kadinlardan birinin tutuklu bulunan iki kizinin yukarida feryada balamasi üzerine Ermeniler bu kizlari da asagi indirip can çekisen annelerinin gözleri önünde sehit etmislerdir. Daha sonra da cesetleri annelerinin kollari arasina verip gazla kadini tutusturup diri diri yakmislardir.
Bir tarafta bu insanlik disi vahset olurken diger tarafta Tas Magazalari'na doldurulup kimi (bu kelime Bayburt'ta bazi anlaminda kullanilir.) öldürülen kimi yaralanan kimi ise ölü diye birakilan zavalli insanlar üzerlerine yagdirilan kursun ve bomba yagmurundan sonra esi ve benzeri görülmemis katliamin son safhasinda olan üzerlerine gaz dökülüp yakilmislardir.
Ermeniler bu zavalli insanlari yakarken bunlarin 'imdat' diye bagrismalari ve inlemelerini müzik gibi algilayarak eglenceler yapmislardir. Insanligin simdiye kadar sahidi olmadigi ve tarihin hiçbir devrinde kaydetmedigi bir sekilde yakilan katledilen görülmemis iskencelerle yok edilen bu insanlarin mevcudu 500'den fazladir.
Bu korkunç facialar sürüp giderken sehrin bati yönünde Trabzon-Erzurum yolu üzerinde 'binbasi hanlari' denilen ve Ruslar tarafindan cephanelik yapilan binanin plan disi ateslenmesi ile müthis bir patlama olmus, Ermeniler Türk ordusunun ilerlemekte olmasindan korktuklarindan bu patlamayi Türk ordusunun yakinlarindan top atmaya baslamasi sanarak panige kapilmis ve Erzurum'a dogru kaçmaya baslamislardir.
21 Subat 1918 günü Türk süvarileri Bayburt'a girmis kan ve korkunun yerini sevinç göz yaslari almistir. Bayburtlu Zihni'ce bir söyleyisle günler yeniden ülfetin çagina tebdil olmustur.
_____________________________________
Mujhterem Bacım. Bu güzel yazınızı hayranlıkla ve duygulanarak okudum.
Ben de bu konuda 'Özürcülere' Adlı bir şiir yazdı ve bir de Yazı yazdım onu da sizlerle paylaşacağım için daha fazla birşey yazmıyorum ve sizi, Dadaş Yüreğinizi Sedvgi ve saygıyla selamlıytoru Benim yiğit Bacım
Seyfeddin Karahocagil
K A M U O Y U N A
WİLLİAM SAROYAN
Rahmetli Ali Fuat Cebesoy Paşa Rusya Hatıralarında; “Türkiye’den Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey Başkanlığında bir heyet geldi. İstiklal Savaşı için Rusya’dan silah ve cephane yardımı istiyordu. Türkiye’den gelen heyetle beraber Rusya Dışişleri Yüksek Komiseri Çiçerin’in yanına gittik. Bekir Sami Bey Türkiye’nin isteklerini anlattı kendilerine. Çiçerin: - Ermenilerin talep ettiği Vilayet-i Sitte’nin (Diyarbakır, Van, Bitlis, Erzurum, Elazığ ve Sivas’tan oluşan altı vilayet) Ermenilere verilmesi halinde Türkiye’nin bütün isteklerini karşılayacaklarını söyledi. Türk heyeti kesinlikle kabul etmedi. Bir gün sonra tekrar yanına gittik. Bizlere: - Altı vilayetten vazgeçtik, sadece Van ve Bitlis’i vermeniz yeterlidir dedi. Biz durumu Ankara Hükümetine bildirdik. Mustafa Kemal bu isteği şiddetle protesto ederek bırakıp gelmemizi istedi. Son gün tekrar yanına gittiğimizde: - Van’dan da vazgeçtik, sadece Bitlis’i Ermenilere verin, istediğiniz kadar sizlere yardım edelim. Bizler şiddetle ret ederek oradan ayrıldık” diyor.
Bunu anlatmamın nedeni, Ermeniler için Bitlis olmazsa olmazlardan birisidir. Erivan radyosunu açtığınızda “aaaaah Bitlis” seslerini rahatlıkla duyarsınız. Doksan iki yıl geçmesine rağmen hala Bitlis isteklerinden vazgeçmediler.
Ermeni diasporasının tek hedefi vardır; 4T projesi. Tescil (bu toprakların Ermenilere ait olduğunun tescil edilmesi) , Tanınma (Ermenilere soykırım yapıldığının Türkiye tarafından tanınması) , Tazminat (Soykırımla ilgili Ermeniler yüksek miktarda tazminat ödenmesi) ve Toprak (Doğu ve Güneydoğu’da Ermenilerin yaşadıkları yerlerdeki eski topraklarının kendilerine geri verilmesi) .
Ermeniler; bu hayallerinin gerçekleşmesinin imkânsız olduğunu gördüklerinden, küçük girişimlerle işe başlamaya karar verdiler. Dinler arası diyalog ve hoşgörü aldatmasıyla önce Akdamar Kilisesini açtırdılar. O kilise 1914-15 yıllarında Ermeni isyanlarının komuta merkeziydi. Van Gölü çevresinde Ermenilerin çıkardığı isyanlar ve Ermenilerin Müslüman halka yaptığı katliam, bu kiliseden idare edilmiş, başta insan kasabı Antranik olmak üzere Ermeni çetecilerin sığınma merkezi olmuştur. Bütün bunlar bilinmesine rağmen Akdamar kilisesi açıldı, hem de büyük bir merasimle.
Şimdi sırada asıl adı Aram Karaoğlanyan olan William Saroyan hikâyesi var. 1905 yılında Bitlis'ten Amerika'ya göç etmiş Ermeni Karaoğlanyan ailesinin ilk çocuğu. 31 Ağustos 1908'de Kaliforniya eyaletinin Fresno kasabasında dünyaya geldi. Babası Armenak Karaoğlanyan (Saroyan) bir Presbiteryen rahibidir. Kim olduğu hiçbir Bitlisli tarafından bilinmeyen Amerikalı bir yazar. Cumhuriyet gazetesinin yazarlarından Yaşar Kemal ve Fikret Otyam ile birlikte rivayete göre 1964 yılında Bitlis’e gelmiş, törenlerle karşılanmış, annesinin vasiyetini yerine getirmek için ailesinin sözde yaşadığı Sapkor mahallesine gitmiş, orada ağlamış birisi. Ölene kadar da Ermeni sürgünü üzerine yazı yazmıştır.
Ailesinin üzerinde biraz durmak istiyorum. Ailesi Karaoğlanyan sülalesi olarak bilinir. İddia edildiği gibi ailesi sürülmemiş, tehcirden 10 yıl önce Bitlis’ten kendi rızaları ile Amerika’ya göç etmiştir. Babasının geride kalan yakın akrabaları, Bitlis’in Ermeni ve Rus çeteleri tarafından işgali öncesi ve sonrasında Ermeni isyanlarına öncülük etmiştir. Aşağıdaki belge bunun ispatıdır. Bu mektup; William Saroyan’ın ikamet ettiği Amerika’nın Kaliforniya Eyaletinin Frezno (Fresno/ Fresnau) şehrinden, muhtemelen Karaoğlanyan sülalesinin bir akrabası tarafından gönderilmiştir.
KARAOĞLANYAN BİRADERLERE - BİTLİS
4 (17) Kasım 1914 Frezno (Fresnau)
Biraderlerim,
... Milletimizin yeni hayatını bir hafta evvel gazetelerden okudum. Ruslar Bayezid (Doğu Beyazid) ve Eleşkirt'e dâhil olmuşlar. Zaten Türk'ü bitirecekler. Benim de o zaman vatanıma dönmem muhakkaktır. Selam.[*]
Hivart (Kız ismi)
Son zamanlarda gazetelerin yazdığı gibi Villiam Saroyan’ın ailesi asla masum birisi değildir. Amerika’ya göç etmelerine rağmen ailesi Türk’e olan kinini devam ettirmekte, intikam ateşiyle yanıp tutuşmaktadır.
Unesco; sözüm ona yazarın doğumunun 100. Yılı olan 2008 yılını Saroyan yılı ilan etmiş, 1981 yılında ölen Saroyan için Bitlis’te ailesinin güya eskiden oturduğu evin kütüphaneye dönüştürülmesini, onun adına bir kütüphane kurulmasını istemiştir. Sayın Kültür Bakanımız da bu ailenin geçmişini, Bitlis’te yaptıkları isyanları bilmediğinden, bu kişi adına kütüphane kurulmasına sıcak bakmaktadır.
Bitlis’te doğmamış birisi için neden Bitlis’te bir kütüphane yapılmak isteniyor? Adam Amerikan vatandaşı, orada niye yapılmıyor da Bitlis’te düşünülüyor? Yoksa rahmetli Ali Fuat Cebesoy Paşa’nın hatıralarında anlattıkları, Van ve Bitlis’te gerçekleştirilmeye mi çalışılıyor?
Neden Sapkor Mahallesi? Sapkor mahallesi Bitlis’teki Ermeni isyanlarında komuta merkezi. İsyan ve katliamların sevk emrinin verildiği, idare edildiği; başta Sarkiz ve Karaoğlanyan’lar olmak üzere önemli çete liderlerinin kaldığı mahalle. Bitlis’e hâkim bir yer. Tıpkı Akdamar’da olduğu gibi. Akdamar’ın isyanlardaki konumu ne ise, Sapkor Mahallesinin de Bitlis’teki konumu odur. Boşuna o mahalle seçilmemiş.
Bunu yakında ne izleyecek acaba? Ağrı Dağı’na hoşgörü olarak Ermeni bayrağı dikilmesi mi? Ermenilere ait geçmişteki bütün kilise ve manastırların yeniden yapılması mı?
Diaspora yavaş yavaş, sinsice emellerine ulaşmaya çalışmaktadır. Toprağı bir bütün değil de, parsel parsel sahiplenmeye başladı. Ne yazık ki bizim bazı yetkililer bu gayelerden habersiz olarak hoşgörü adı altında Ermeni isteklerine bilmeden yardım etmektedirler.
Bizler; geçmişte aileleri Ermeniler tarafından katledilmiş sivil toplum kuruluşu temsilcileri olarak Sayın Bakanımıza sesleniyoruz. Yıllardır Bitlis’te Ermeni mezalimini araştırıyoruz. Bu şahsın ailesi geçmişte Bitlis halkına kan ve gözyaşı sunmuştur. Sebep oldukları katliamlar, bütün arşivlerde yer almaktadır. Geçmişte Bitlislilere acılar yaşatan böyle bir aileye sahip çıkmak, bu aile tarafından katledilen Bitlis halkına büyük bir hakaret olacaktır. Bu diasporanın sergilediği çirkin bir oyundan başka bir şey değildir. Lütfen bu oyuna gelmeyiniz. Büyük bir vebal altına girersiniz. Halkımızın o günlerde yaşadığı acıları, böyle hayali bir ev açarak tekrar canlandırmayınız. Doğu Anadolu’nun hassas yapısı zatınız tarafından çok iyi bilinmektedir. Bu hassas durumu böyle etkinliklerle daha da zor duruma getirmeyelim. Bu ancak Türkiye düşmanlarının işine yarar. Ülkemize ve Bitlis’imize hiçbir faydası yoktur. Bu faaliyet, sadece diasporayı ve onun savunucularını sevindirir. Ermeni ve Rus işgalinde Bitlis’te katledilen 68.188 kişinin ruhunu ve kemiklerini sızlatmayalım. Bitlis’te mutlaka bir şeyler yapılmak isteniyorsa, Ermeni ve Rus işgalinde yakılıp yıkılan ecdat yadigârı eserlerimizi onaralım. İdris-i Bitlisi, Şükrî-i Bitlisi gibi tarihimize ışık tutan şahsiyetlerin evlerini tespit ederek gün yüzüne çıkaralım. Bu muhterem şahsiyetleri halkımıza tanıtalım.
Bir sivil toplum kuruluşu olarak böyle bir girişime şiddetle karşı olduğumuzun bilinmesini isteriz.
Saygılarımızla.
Bitlis’te Birinci Dünya Harbinde
Ermeni Çetecilerin Katliamına Uğramış Mağdurlar Derneği
Yönetim Kurulu
--------------------
[*] Ermeni Komitelerinin A'mal ve Harekât-ı İhtilaliyyesi, Tesavir ve Vesaik, İ'lân-ı Meş-rutiyetten Evvel ve Sonra Başbakanlık Basımevi, Ankara 1983, sah. 155
Yayın Tarihi:21.11.2008
Ermeni Katliamları hakkında ulusal basında çıkan tüm haberler
Ermeniler 2 milyon kişiyi katlettiler
Ermenilerin sadece 1914`ten 1919`a kadar bir milyondan fazla Müslümanı katlettiği ve bu zulümden kaçarken ölenlerle birlikte iki milyon insanın katledildiği görmezden geliniyor.
19. yüzyıl Osmanlı Coğrafyasında Ermeni Okullarının Faaliyetleri
Araştırmacı-Yazar Mehmet Deri 19. yüzyıl Osmanlı coğrafyasında Emperyalist Batılı Devletlerin, Rusya`nın ve ABD`nin destek ve yardımlarıyla Ermeni okullarında yürütülen emperyalist faaliyetleri araştırdı. Kaynak:NETPANO.COM ÖZEL
19. yüzyıl Osmanlı Coğrafyasında Ermeni Okullarının Faaliyetleri
Araştırmacı-Yazar Mehmet Deri 19. yüzyıl Osmanlı coğrafyasında Emperyalist Batılı Devletlerin, Rusya`nın ve ABD`nin destek ve yardımlarıyla Ermeni okullarında yürütülen emperyalist faaliyetleri araştırdı. Kaynak:NETPANO.COM ÖZEL
Kuvay-ı Milliye`nin Ermeni casusları
Türkleri katleden eli kanlı vatan haini Ermeni komitacılar büyük katliam yaptı bu bir gerçek. Ama Milli Mücadele`de ordumuza hayati bilgiler sızdıran vatansever Ermeniler de vardı.
[YORUM] Ermeni soykırımı tezinin temelleri çürük
Prof. Lewy makalesinde, Ermeni tezlerine kanıt gösterilen belgelerin asılsız olduklarını ortaya koyması soykırım iddiasını kökünden sarsıyor. Lewy, soykırımı tezinin şu üç temel dayanağının geçerliliğini çürütüyor: Birincisi, Mütareke döneminde kurulan Osm
Bitmeyen yalanlar: Sözde katliamlar
Ermeni Dosyası Ortadoğu Haber Ekibi araştırdı (3) Van`ın Zeve köyünün bütün halkı; kadın, çocuk, yaşlılar Ermeni katliamına maruz kalmış, Ermeniler, Ruslar hesabına casusluk yapmış, onların ordusunda yer almışlardır Daha seferberliğin başlarında Türk birl
Asıl katliamı Ermeniler yapmış
Devlet Arşivleri Genel Müdürü Yusuf Sarınay, Osmanlı Devleti`nin 600 yıl birlikte yaşadığı Ermeniler`i katletmediğini açıklarken kayıtlardaki Ermeni vahşetini ortaya koydu.
Türkler değil Ermeniler katliam yaptı
TAŞNAK subayının 1920`de Beyazıt-Vaaram bölgesinde yazdığı rapor Ermeni iddilalarını yalanlıyor. Raporda,Ermeniler`in Türkler`i nasıl katlettikleri ortaya seriliyor. 1915-1923 yılları arasında Ermenilerin işgal ordularıyla birlik olup Türk nüfusunu kırdığı
Ermenileri yöneten Yahudi ailesi
Yazar Levon Panos Dabağyan, asırlarca Ermeni toplumunu yöneten, Yahudi asıllı Pakraduniler adlı cemaatin hikayesini gün yüzüne çıkartmayı başardı.
Ermenilerin katliam yaptığı köylere `soykırım kütüphanesi` kuruluyor
Ermeni çetelerinin katlettiği Türkler, artık sadece işgalden kurtuluş törenleriyle anılmayacak. Katliamın yaşandığı köylere kurulacak `soykırım kütüphanesi` ile topluma gerçekler anlatılacak. Ermeni çetelerinin Erzurum`da toplu katliam yaptığı köylere, `Tü
AYDINLANAMAYAN AYDINLARIMIZA ŞU LİSTENİN FAKS ÇEKİLMESİ LAZIM
İL İL, İLÇE İLÇE, KÖY KÖY LİSTE
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ndeki belgeler, Ermeni çetelerin 1906-1922 yılları arasında yaptıkları baskın ve taarruzlarla çok sayıda kadın ve çocuğun da aralarında bulunduğu binlerce Türk'ü katlettiğini ortaya koyuyor. Belgeler, çetelerin bazı katliamlarda birden fazla köy halkını tamamen yok ettiğini de kanıtlıyor.
1906-1922 yılları arasında Anadolu'da Ermeniler tarafından Türklere uygulanan ve kesin ölü sayısı belirlenemeyen katliamlar şunlar:
11 Şubat 1906 Revan (25 köyde yangın ve katliam sonucu öldürülenler)
17 Aralık 1914 Eleşkirt (Köylerde yapılan saldırıda öldürülenler)
1915 Elazığ (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler)
1915 Hizan (Hizan'a bağlı köylerde katliamlarda öldürülenler)
1915 Van (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler, 5 bin 200 kişiden fazla)
Ocak 1915 Muş (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler, 2 köy halkı)
Şubat 1915 Şatak (9 Köyün tamamen yok edilmesi)
9 Mayıs 1915 Bitlis (Hot köyü ahalisinin tamamen imhası)
9 Mayıs 1915 Bitlis (Muhacirlerin kılıçtan geçirilmesi sırasında ölenler)
Haziran 1915 Bitlis (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler, 100 hane)
Mayıs 1915 Van (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler)
11 Mayıs 1915 Trabzon (Sürmene, Of, Yomra civar köylerinde öldürülenler)
11 Haziran 1915 Van (İki köyde 180 hane halkının katledilmesi)
Ağustos 1915 Gevaş (Köylerdeki ahaliden öldürülenler)
Aralık 1915 Muş (Köylerde kadınlara yapılan katliamda öldürülenler)
10 Haziran 1915 Maçka (Çetelerin Maçka'yı istilası sırasındaöldürülenler)
22 Mayıs 1916 Van (Tahliye esnasında katledilenler)
23 Mayıs 1916 Van (Erçek ve Havasor nahiyelerinin yüzde 70'i)
11 Haziran 1916 Bitlis (İşgal sırasındaki olaylarda ölenler)
11 Haziran 1916 Van (Timar nahiyesi köylerindeki olaylarda ölenler)
11 Haziran 1916 Başkale (Ahaliye karşı yapılan katliamda öldürülenler)
23 Mayıs 1916 Hınıs (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler)
3 Haziran 1916 Diyarbakır (Haber alınamayan memurlar, 55 kişi)
Mayıs 1916 Tercan (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler, 30 köy)
1918 Tekman (İki köy ahalisinin katledilmesi)
1919 Kars-Sarıkamış (Baskınla katliam sırasında öldürülenler)
1919 Kars-Sarıkamış (Baskınla katliam sırasında öldürülenler, 1 köy)
1919 Kars-Sarıkamış (Gençlerin kaybolması)
1919 Kars civarı (Süngü ve kurşunla öldürülenler ile yakılarak öldürülenler, birkaç çadır)
25 Ocak 1919 Ardahan (Çullu köyünde genç erkeklerin öldürülmesi)
Şubat 1919 Iğdır (Görüllü'de işkenceyle öldürülenler, yüzlerce)
Mart 1919 Kars civarı (Muhtelif işkencelerle öldürülenler, 85 hane)
Mart 1919 Sarıkamış (Koçak'ta bir köyün tamamen yok edilmesi)
Temmuz 1919 Artvin (Taarruz ve tecavüzle öldürülenler)
Temmuz 1919 Bayezid (Kadın ve çocukların katli)
Ağustos 1919 Nahçıvan (Cesetleri Aras'a atılanlar, 3 köy ahalisi)
8 Temmuz 1919 Gülantab (2 köye saldırıda öldürülenler)
12 Temmuz 1919 Kars (Yoldaki bir ailenin katli)
16 Temmuz 1919 Büyük Vedi (Ahalinin katledilmesi)
25 Temmuz 1919 Gümrü (Karakilise köyünün yağmasında öldürülenler)
15 Ağustos 1919 Erzurum (Katliam sonucu öldürülen 30 hane)
12 Temmuz 1919 Kars (İşkenceyle öldürülen iki aile)
12 Ağustos 1919 Kars (Aşağıkoturlu köyünün tamamının katledilmesi)
12 Ağustos 1919 Kars (Karakoyu'nda erkeklerin tamamının öldürülmesi)
12 Ağustos 1919 Kars (Top ve makinalı tüfekli saldırıda öldürülenler)
18 Ağustos 1922 Kars (Tavusgölü'nde bütün erkeklerin öldürülmesi)
31 Ağustos 1919 Sarıkamış (Karahamza'ya taarruzda öldürülenler)
31 Ağustos 1919 Kağızman (Kasaba eşrafının kaçırılması)
18 Ağustos 1919 Kağızman (Camiye kapatılarak katledilenler)
Eylül 1919 Karaurgan (Köylere taarruz sırasında öldürülenler)
14 Eylül 1919 Kars, Sarıkamış (Köylere yapılan taarruz ve çatışmada öldürülenler)
1920 Şuragel (25 köy ahalisinin öldürülmesi)
1920 Kars civarı (Muhtelif köylerde öldürülenler)
3 Mart 1920 Kozan (Tecavüz edilerek ve boğazlanarak öldürülenler)
9 Mart 1920 Zaruşad (Köylerde baskın ve işkence sırasında öldürülenler)
16 Mart 1920 Kağızman (Top ve makinalı tüfekle öldürülenler)
24 Mayıs 1920 Kars civarı (Köylerde baskın ve işkence sırasında öldürülenler)
24 Mayıs 1920 Kars civarı (Çeçal köyüne saldırı sırasında öldürülenler)
27 Temmuz 1920 Oltu-Göle (Altı köye saldırı sırasında öldürülenler, tüm erkekler)
3 Aralık 1920 Kars (Zorla göç sırasında öldürülenler)
Kasım 1920 Erivan-Kars (Köylere yapılan taarruzda öldürülenler)
(aa)
Bir evlât bile aile içinde hainlik ederse onu evden kovarlar.
Osmanlı; Sarıkamış faciasında kaybettiği 90 bin evlâdına ağlarken, Çanakkale Savaşının tam ortasında cepheye gönderecek insan ararken, ülkesi dört bir taraftan kuşatılmış halde çaresizlik içindeyken bir de içerden ihanet görürse herhalde bunu sinesine çekecek değildi.
Bin yıl Selçuklu ve Osmanlı toprakları içinde, hiç bir dışlamaya uğramadan, birinci sınıf vatandaş olarak yaşayan bir tebaanın kışkırtmalarla (bilhassa Rusya tarafından) karın doyurduğu sofraya tekme vurması herhalde alkışlanacak değildi.
Tehcir doğrudur. Ve hainlere verilebilecek cezanın en hafifidir. Tümü imha edilebilirdi. Osmanlıdaki İslâmi terbiye, böyle bir soykırıma engel olmuştur. Vaki ölümler, göç sırasındaki imkânsızlıklar yüzünden olmuştur.
ÖZÜR dilenecekse; bir gecede yurtlarından koparılan ana/evlât ayrı vagonlara bindirilerek Sibirya’nın steplerine gönderilen Ahıska Türklerinden özür dilenmelidir.
ÖZÜR dilenecekse; Bosna-Hersek katliamları, hassaten Srebrenitsa Soykırımı için özür dilenmelidir. Oradaki vahşetten kurtulabilen hanımlardan teker teker özür dilenmelidir.
ÖZÜR dilenecekse; Filistin’deki, Irak’taki kolsuz - bacaksız çocuklardan özür dilenmelidir. Zira, özür dilenecek bu insanların hepsi masumdur. Hepsi soykırıma, hepsi zulme uğramıştır.
İkinci bir mesele; şu ülkede aydın denen insanlardan oldum olalı nefret ederim. Saygın ve gerçek manada münevverleri ayrı tutarak söylüyorum. Yıllardır gördüğüm aydın tipi şudur: Aydındır, Allah bilmez, peygamber bilmez. Aydındır, tarihine / ecdadına düşmandır. Aydındır, Darvincidir. Aydındır, kendisi gibi düşünmeyen herkesi cahil görür, aşağılar.
Şu “aydın (!)” kelimesi ben de öyle sevimsizlik uyandırdı ki, bir zamanlar Karadeniz kıyılarına vuran Aydın isimli beyaz bir balinadan bile nefret eder oldum.
Sizin aydınlığınız size… Kendinizi özür dileme durumunda hissediyorsanız dileyin dilediğiniz kadar. Hatta gidin Bush’tan, Şaron’dan, Putin’den de özür dileyin.
Sayın Yakıcı,
Duyarlı olmamız gereken bir konuyu bütün gerçekleriyle birlikte sayfanıza taşımışsınız.
Size çok teşekkür ediyorum. Usta kaleminizi kutluyor, yaralı yüreğinizi selâmlıyorum.
Tek bildiğimiz şu ki; 'Bir Millet kendi içerisindeki hainler tarafından satılmadığı müddetçe kesinlikle kolay kolay yıkılmaz' Bu Millete sanki bir zulüm yapmış gibi özür diletmeye çalışan kimseler zannediyorum bu oyunda bir konu mankeni rolü almış birer piyon olmaktan öteye geçemeyen kimselerdir.
Özür dilemek bir erdemdir.
Ancak, ortada özür dilenecek bir durum var ise; oda hakkı ile atalarımıza layık izzet-i nefs sahibi birer torun olamadığımızdan dolayı şanlı tarihimizden ve o şanlı tarihi bize canları pahasına hediye eden dedelerimizden özür dilemeliyiz.
Bizim savaşçılık ruhumuzu 'barbarlık' adı altında karalama kampanyası altında köreltmeye çalışanlar bilsinler ki korkak milletler başkalarının boyunduruğu altına girmeye mahkûm birer parazit, birer tufeylidirler...
Bana barbar deseler bile böyle medeni olmaktansa böyle barbar olmayı tercih ederim. Bizler bu laflardan gocunacak değiliz. Barbar olan Milletlerin savaşta dahi öldürme teknikleri basittir. İşkenceyi bilmezler. Nasıl öldürülürse öylece basit bir şekilde öldürürler. Ama kendilerini Medeni! Olarak görenler ise cinayetin en vahşisini işleyebilecek donanıma sahiptirler. Zulüm ve işkence yöntemlerini onlar iyi bilirler! . Tarihte bunu kaydetmiş ve yazı, tura ile şehid edilen bacılarımızın karınları deşilirken bu Medeni! Yamyamların kız mı, oğlan mı? bahislerine şahid olmuştur. Oysa bizim gibi barbar olan Milletlerin kendileri gibi öldürmeleri de merttir. Onlar işkence nedir bilmezler. Yaşantıları sâde olduğu için kirli işleri sevmezler ve her şeyleri bir sadelik içerisindedir...
Yazılacak çok şey var ama sırası değil... Çok söz eylemlerden daha fazla olmamalı...
Sözlerimiz eylemlerimizi gölgede bırakmamalı..
Selam ve dualarımla
bu halayın başınıda sayın ali babacan tutabilir
naif ve zarif dış işleri bakanımız....!
basiretsizlikler ödünleri beraberinde getirir...
konunun büyütülecek
ve de fazla bilgi gerektiren bir yanı yoktur
ülkeyi eyaletlere bölmek isteyen zihniyet
bu yolla bir ermenistan
bir kürdistan'ın kurulması için
kamu oyu oluşturmaya çalışmaktadır
içerde
zaten dışardaki tüm ayakları kurulmuştur bu köprünün
şimdi son ayağı olan bu oyun oynanmaktadır
hepimiz ermeniyiz diyenler
özür dileye bilirler
saygılar
Bu şiir ile ilgili 34 tane yorum bulunmakta