İyi de niye bu olaydan hazzetmedi,
içinde kafatasının
sayı boncuklarının
cetveliyle doğan bu çocuk?
Bir kese asılıydı
çelikten çerçevesine
bu cetvelin,
sayı boncuklarının tutunduğu.
Bu kesenin içinden
IQ’sunu doğa’nın düzledi -
Kendisininkiyle; çocukken demişlerdi:
“Üstün Zekalı Kitap..” ve bla bla …
; ‘Haydi ya, sende! ’
Ama duyguyu hesaba mı katamadı
ki o sınırsız arttıkça, bunca şaşkın kaldı?
- Kerrat cetvelini savunmadı kerata
aslında, yaşadıkça ona ekledi:
*
Düzlüklerin içinde ancak bir kalabalık
ormanın kesesinde bekledi durdu ensesinde;
başlaması için yakın olmuş..
her an ki emin olunan, tekrar bu
hususta onun geleceğinden! ...
O kuşu bekledi orda, o rüzgarı …
: Küçük küçük alınılan gözüken yollar;
sadece gözükmüştür gerçekten;
görmez ise gözler yaşatılan mücadeleyi.
Küçük detaylar büyük farklar yaratır
kandırmacasına (! mı
gözü kapalı gittin yoksa?
Evet, işin aslı aslında budur
ama verilen büyük emekleri
de gördüğünde –
asla onları yalanlamadığında!
Evet, böyle güçlendirir cesaret,
emek için emekleyen küçücük piti
piti adımları. (Böyle,
gerçek olur mini minnaık ayrıntıda kalmış;
yalancı kişilerin söyleyip
de geldiği.. ah o kuru sıkı geviş makinaları!
Bilmezler ki,
geviş getiren tek kuş adı olsa idi bile ‘gakkuş’;
çünkü ah, o karga, ah! “gakk! ”
Yine demez mi ama insan,
karanlıklar içinde; “bana et ışık, ihsan! ”
İşte bu yüzden gak kuş bir hoazin’dir,
Aztek dilince “pis kokan kuş” anlamınca,
tek geviş getiren kuş da o ama!)
Onun kendisi fakat çünkü bir
zarftır ki zaten bu yüzden –
küçücük, fıçıcık, içi dolu turşucuk
- detayların rüya gerçekleştirmesi kolaydır:
İvedi gelecek olursak dolaşıp tekrar dönüp;
küçük detayların küçük oldukları
saplantısına kanmamak için,
küçük olanların küçüklüklerine bakılıp
büyütülmeye onlar çalışılmalıdır.
*
“Canlı balık tablaya düşer mi?
Bal gibi oltaya gelen balık onlar.”
Ferrari’sini kaybeden Adam” kitabındaki
Michael Schmacher’i düşündürttü
belki de o iki dize bana, ne yalan söyliyeyim.
Çünkü Ferrari F1 pilotu ya,
son yarışları kazanamamıştı.
Böyle bir espri bir garip türedi -
o kısa konuşmada
- ve yine Schmacher’i o kitaba layık getirdi.
Ah kafam, gereksiz miymiş tasam?
Bazen engelleyemem kendimi,
sırf bu yüzden böyle zamanlar çok çetrefilim.
Yani hayat hiç bitmez ki susmak kalsın bize.
Bu yüzden
mi her zaman karmaşmış görünür müşüm?
Ama bir şey var ki,
Oltaya hop diye geldikleri içindir
Ki onlar her daim capcanlı!
Çünkü neden?
Hayatı unutmuyorlar, dürüstler.
Ben peki, ne yapacağım?
No “Neyse”, çünkü ‘Yes, Ayşe..’
‘Tatlı Heidi, Heidi;
sudan balık sıçradı
“merhaba! ” dedi, “ce” etti! ’
Duran hayata,
nitelikler durağan, iyi kabilinden olsa da;
meraklılık iyidir,
insan aklı başında oldukça.
Yaşama “güzel geldim,
öyle kalayım” dememeli;
daha da güzelleştirmek için
ki bilirsin, anlamı budur;
‘tasalanma, sen, doğru yapıyorsun! ’
Hayat çatallara ayıra gelmiştir hep;
önemlisi, güzel yolları belirlemektir.
Her hareket başka başka yerlere varabilir
..bu doğurganlık içinde;
sana, bana ne mutlu ki,
bir de kendi kişiliğinin etken güzelliğini
buna katabiliyorsun:
Hayata güzel geldim,
öyle kalayım demiyorsun …
Çünkü umut bence vardır.
Umut var’dır, yaratılmaz.
Sadece vardır.
İhtiyaç çekme,
çekmeme durumları da var, umuda.
Umut deyince, genel anlamıyla algılarsak;
onu uzak bir yere yerleştirebilir insanlar,
bana öyle geliyor ki.
Ve sonra da elden kaçırırlar,
bunu sevmem ben.
Umuda yan çizmeyi sevmem.
Onun için de
umudu uzak yere yerleştirmem.
Yani umutlar ufukta,
o ışıl ışıl bellediğimiz ufukta değildir!
Ne var ki bu, şu demek de değildir:
Umutlar, şafaklar değildir! ”
demek de değildir.
Yaratılış ve belki ölümden
de sonra doğma;
hepsi, yüreğimizin yansıttığı –
bize getirdikleridir dönüp dolaştırıp;
hep, bitmeyen günler, elçileridir gerçeğin
- kafamızın içinden geçenlerdir.
Ve sevgiliye çimlerde çalınan
bir gitar darbesidir
Ve yeni bebeğine duyduğu
sımsıcak sevgisidir
bir öz ya da süt saf annenin,
emek ile onu emekletip
uzunca bir sürece yaydığı …
Umut, mutluluğu
kendi belirlemelerimizdir.
-
Üçüncü bölüm, sevgili Ümran Demircan’la bir görüş paylaşmından doğaçlama
Hoazin: Doğru dürüst uçamayan, geviş getiren cinsinden bir kuş
Üçüncü kıtanın başladığı çift tırnak içindeki ilk iki dize sayın Ümran Demircan’ın içten söylediklerinden alıntı
Kerrata
1.Kerrat cetvelini bilen bir kerata.
2.Karete kit olduğu da söylenilir. Pardon söylenir. Pardon çünkü Karete Kid aslında Karete Kit değildir :)
Eğer Karete Kit olsaydı, arabalarda ilk yardım çantası olarak onu taşımak zorunda kalırdık. Ne var ki, benzin bittiğinde en iyi çözüm para değil,
Dost bildiğin benzinciye gitmektir :)
Şaka şaka, bu kelime türetme oldu, yani ‘Kerrat cetvelini bilen bir kerata’. Ama iki numaralı yorum da, bir gerçeği anlatıyordu
Bu şiirde, biraz daha durumları, genel anlamıyla, sabitleyerek açmayı denedim
Akın AkçaKayıt Tarihi : 29.7.2005 03:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

aklıma geldi şimdi. sevgiler ümran
Nisan sen de sağol :) samimi dileklere mutlu bir sabah dilerim
sevgili güneyden, bu yorum tarihe geçesi :)
'duygular,ruhumuzun ıiıklarıdır bence...dışa vurduğunda beynimizin gelişmişliğine göre anlamı çözülen... '
sağol, kendimce eğitiyorum kendimi sayende can arkadaşım
içinde kafatasının
sayı boncuklarının
cetveliyle doğan bu çocuk?
bu bölümü okurken,şöyle düşündüm akın...kendine özgü benzetmelerle,okurken bile kafatasının içinde hayaller dolaştırıyorsun...
matematiksel zekanın,duygular karşısında bocaladığını...
Ama duyguyu hesaba mı katamadı
ki o sınırsız arttıkça, bunca şaşkın kaldı?
duygular,ruhumuzun ıiıklarıdır bence...dışa vurduğunda beynimizin gelişmişliğine göre anlamı çözülen...
kaygılarımızın yerini umutlar aldığında,cesaretimiz de o oranda gelişecektir kuşkusuz...
Hayat çatallara ayıra gelmiştir hep;
önemlisi, güzel yolları belirlemektir.
Her hareket başka başka yerlere varabilir
hayat,gerçekten seçeneklere göre çatallara ayrılmıştır...umutları ,düşündüğün gibi bir yerlere yerleştirmeden ,var sayımlara girmeden çoğaltmak gerekir...belki de her ne yaparsak yapalım...başarı için işin sırrı budur...
canlı balık,bence ,hani ihtiyar balıkçı filminde spenser tracy'nin oynadığı o muhteşem filmdeki kılıç balığı gibi,sonuna kadar oltaya gelmemek için uğraşır...
yaşamda,her söylenene inanmayan ve araştırma gereğini duyanların yeni yollar bulabileceği gibi...
ama tablaya düşmüşse bir balık,senin
canlı bakıyor dediğin gözleri ,belki de son bir veda gözleridir hayata,varlığının amacı değişimdir belki...
'Ferrari'sini Satan Bilge'yi' henüz bitiremedim...
ama bitirdiğimde umut ve cesareti yeniden yorumlamanı rica edeceğim...
sevgiler sana akıncığım...
düşünürken,düşündürmek senin ilken...
teşekkürler sevgili Naile Duman
TÜM YORUMLAR (6)