Bilselerdi;
ağlayan bir kadını sarmak
nasıl yakışır bir erkeğe
omzuna yaslayarak
elleriyle taramak saçlarını,
ve duymak sıcağını tenha kalanın
Yıkıma gebe gece
Sabahı getirecek zorla
Erken ve acıyla gelecek aydınlık
Dur hele
Al yazmamı alayım o vakit
Koptu ses tellerim son haykırışımda,
Duyuramadım, anlatamadım
Sessiz kıpırdanışını deli diye yaftalayarak,
dağladılar dudaklarımı
Hırçın çizgiler çakıldı yanaklarıma
Gülüş ya da ağlayış.
Bu kadar heveskâr olduklarını bilmiyordum
benim dediklerimi paylaşmaya.
Oysa saniyelik bir göz kapamaydı benimkisi.
Bir zühul ile günü doğurana açtığım pencereden
girmiş olmalı baykuşlar
Didik didik tüm el işi döşemeler
Dünya ve içindekilerin,
bilebilseydim hiç hazinesi olmayan
batık bir geminin kırık tahtaları kadar
değersiz olduklarını..
ve benim,
ve senin
-Kıskanıyor muyum?
Bu fikir beni deli ediyor
Sivriliyor kalemim
Kağıtları parçalıyorum sonra
En iyisi
Sen bunu bana sorma.
Kaç bahar değmiş beklediğime
Kaç mavi yenilmiş
Barikatlar ve kum torbaları
Sen bilirsin sana varışlarımın hesapsızlığını
Tuzlu su içmiş susuzluğunu
Sunayım sunaklara,
Mısır’ın kadınlarından gelen haberler
Züleyha’ya ulaştı.
En son ulak Yusuf’tan geldi.
Ulağın, tüm şarlatanlığı ve biriktirmişliğiyle
uzun zamandır yolda olduğu aşikardı
Anlattı anlattı…
Sen öyle ya da böyle tutmuşsun hayatın bir ucundan
gümüşünden sırçasından
adımların sıklaşmış, yürüyorsun üzerine üzerine akşamın
ve gülümsüyorsun uyandığında yarım ağız
öyleyse biz yabancıyız
işaretleri ezberleyemem
Şehrin kör gözleri
Ve insanların
Kargalar göz döküyor eşelenmiş toprağa
Çocuk gözleri
Kadın gözleri
Zarif insan gözleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!