Bir yabancının aklıyla bakıyorum hayata.
Birçok yabancıya mezarlık bedenim.
Yanımdan geçerken sessizleşiyor adımlar
Destura çekiliyor kalabalık.
Hissediyorum sorgudaki tüm ruhları
İsyan istasyonunda isyanlardaydın,
Hiç mi feyz almadın be adem! Giderken de isyandasın.
Hazine sandığın Dünya’ya, gelirken de giderken de isyandasın.
Tüm renklerini görsen de, sen inatla mordasın.
Ayı daha çok sevsen de, karanlık geceden korkmaktasın.
Bırak dünya ve dertlerini başkaları sırtlasın
Nasıl bir sabırdır arafım,
Mahşeri beşeri de mi canını yakmaz.
Nasıl bekleyiştir ki hiç küsmeden, küstürmeden…
Canını geç, için cananına da mı yanmaz.
Bu nasıl bir rüzgar ki, hiç kokuna hasret bırakmaz.
Bir deli dünyalar aşar da taşır.
Yüzümden şefkatle akan rüzgarlar belli,
Senden esiyor buralara.
Kendim örtmesem üzerini
Soğuk toprak yorganıyla inanıcam,
Bu düzenbaz rüzgarlara.
Gözlerime kızıyorum aslında,
Bir seni renklendirmiyor dünyamda.
Yine de seçebiliyorum gözlerini,
Zifiri karanlıkta…
Bin mevsimden geçirdim kendimi
En iyisi kıştı, dondurdum fikirlerimi.
Ne sıcak rüzgarlarını bıraktım tenime
Ne bir ses duyurdum kulaklarıma.
Buzla kapladım…
Tüm bedenimi arşı mabet elinde
Kendinden öyle kaçmak istiyor ki!
Kendi olmamak uğruna, her kes oluyor.
Korkusunun, gölgesi, kokusu var
Kendine benzeyenden bile kaçıyor.
Dur ! Gitme. Bu kadar uzaklık yeter.
Elbette güzeldi her günü yaşamın
Tat verirdi her telinde nağmeler
Gözlerimde lekeri, yüzünde izleriyle
İşlerdi sen aksine koşsan da zaman.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!