Viran bahçelerinde ki çocukluğumuzdan bahsedecek
Olursak çok hüzünlüydük
Bekle...
Bekle ki o gözlerin dolmasın...
Bekle...
Bekle ki o yüzün solmasın.
Nadir tenin buz tütmüş kalbin gibi
Bir kuş cıvıltısı gibi açsın tenin
Seni buldum çicekler arasın da
Seni onca insanın arasın da buldum
Yine de kendi yoluma varıp gittim.
Çehren de açsa da bi çiçek varmam
Zulmüne...
Bi daha geçmem viran şehrinden...
Şaçların bir Eylül sabahı
Gözlerin güneş görmemiş kelebek misali
Sana baktıkça...
Saatler bir su misali gibi akıyor
Ben sana sabahın ilk ışıkların da
Bize ait olmayan bir şarkının
Ben yine geceye yazıyorum
Hüzün kokan saatler için de
Senden uzakta
Uzak bir ihtimalin umuduyla
Her gece...
Bilinmez bir şehir de
Doyamıyorum...
Ne sana...
Ne sevdana...
Sana geliyorum zifiri karanlıkta
Bir elim de karanfil
Bir elim de gençliğim...
Tanrı ne kadar yalnız aslında
Kullarının arasında bir aciz ben,
Divana durmuşum, ellerim yıldız toplar
Saman balyalarından yatak yapmışım
Çatım yıldızımdır , odamın ışığı aydır
Saat akşam 10 civarı
Koltuğa serilmişiz
Durup dururken ağlamaya başladığın vakit
Yüreğimi dört bir yanını sarı verir cehennem ateşi
Bugün solmuş çiçeklerimi suladım
Senin döneceğine umut bağladığım gibi
Onlarada umut bağladım
Bırak densizle ,kelâm etmeyi
Gel anlatayım ,aklımın cümr ettiğini
Bunlar fecrin ilk alevleri
Söndüremez ,korkutamazlar beni
Bırak yaksınlar akılsızca, heba ettiklerimi
Dilimden,kalemimden düşer süslü fiyonklar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!