l
HİCRET
Medine’de fırtına! Yağan ne kum ne de su
Özdeki yanan aşka değmez ölüm korkusu
Adalet gerek mülke zulmün imhası gerek
Zulmü imha etmeye O’nun dehası gerek.
Dedenin parmağından beslendiği kaynak; nur
Hazırlandı yol için Allah’a sadık, vakur.
Allah'ın emaneti her insana her insan
Kefil etmiş insanı insanlığa yaradan
İman ateşten korur adalet zalimlerden
Adalete susuzluk baş vermişti her yerden
Allah’ın dini için endişeye düşünce
Başladı Hüseyin’de derinleşen düşünce.
Fitne almış başını devleti örseliyor
Müslümanların hali vicdanları deliyor.
Münafıklar her yerde hüküm sahibi olmuş
Yezid denen mel'unun etrafı zalim dolmuş.
Huzursuzdu Hüseyin zulme biat etmedi
İçindeki ıstırap tükenmedi bitmedi.
Küfe’den gelen davet fırsat gibi gelmişti
Sefer için Hüseyin bunu fırsat bilmişti.
Dediler Küfe halkı kaypaktır güvenilmez
Gönül koyduğu yola çıkılmıştı dönülmez.
Zaman aktı yol bitti Kerbela’ya varıldı
Yetmiş küsur mücahit bitkin düştü yoruldu.
Kurulan çadırlarda aç susuz yavrular
Ne yiyecek ekmek, aş, ne içilecek su var.
Zulmün ordusu kesti tutarak su yolunu
Kırmak için Hüseynin kanadını kolunu
İmam sözünden cayan Küfe halkına döndü
Hitap etmek üzere atından yere indi.
“Ey Küfe halkı! Beni sizdiniz davet eden
Bu gün bana karşı bu öfke gazap neden?
Davet ettiğiniz o günden bu güne kadar
Kan dökmeye değecek bende fasıklık m ı var?
Adam mı öldürdüm ben malınızı mı çaldım
Yoksa haram olanı size helal mi kıldım?
Hüseyin’in efradı dostları cihad için
Şehadete susamış yanardı için için
II
KAHPE KARAR
Muharremin dokuzu akşama doğru; karar
Ömer Bin Sa’d savaş, dedi sonuna kadar.
Şimr geldi; aman verdi “Yezide uyun” diye
Abbas haykırdı “zulme boyun eğmek de niye? ”.
Hüseyin’i yalnız koyan yolundan mı döndürür
Tek başına kalsa da Hüseyn durmaz yürür
Hüseyin yüreğinde adalet hissi besler
Melun oğlu melunlar Hüseyin’den ne ister
Çadırının önünde kılıcına yaslanıp
Yorgun bedeni dalgın gözleri kaydı gitti
Resulallah rüyada geldi O’na seslenip
Mübarek gönlünü teselli etti.
Zeynep dedi; kardeşim şu gelen ordu sana
Saldırmak ister durup bekleme hazırlansana
Huzurluydu Hüseyin; dedemi gördüm dedi
Benim dünyadan O’na geleceğim söyledi.
Mahzunlaşan Zeynep’in yüreğine od düştü
Dünyanın derdi gamı yüreğine üşüştü.
Ağlama dedi Hüseyn, sana feryat yakışmaz
Acı görmeyen kulun gözlerinden yaş taşmaz
Abbas atına bindi gelen sürüye vardı
Niyetiniz ne sizin söyleyin, diye sordu
Ya Emire itaat ya da savaşırız dedi
Abbas dönüp mesajı Hüseyin’e söyledi.
Hüseyn; git ya Abbas bu gecelik ertele
İbadet etmem gerek dostla gönül gönüle
Dönüp tekrar düşmana savaşı erteletti
Zalimin başı sabah erken savaş var dedi.
III
SON GECE
Gözler Hüseyin’deydi Zeynep’in bağrı yanar
Hicranın ayazında hayaller bir bir donar
Çadırın bir köşesi seccade başında O
Gönülde çağlayanın gözdeki yaşında O
El bağladı divana gamlı gönülle durdu
Buraydı bundan sonra O’nun ebedi yurdu.
“Hamd ederim yalnızca Âlemlerin Rabbine
Esirgeyip bağışlayan O günün sahibine
Vefasızlar içinden sıyrılıp geldim sana
Korkakların içinden ayrılıp geldim sana.
Kulluğum zulme değil yalnız sana kul oldum
Yardım edecek zatı yalnızca seni bildim
Dinden uzayan kullar sünnete sırt dönerken
Senin nurun âlemde köhneleşip sönerken
Bana huzur kalmadı bunca yolu aşarak
Vuslatın mahalline aşkın ile düşerek
Dinini yüceltmeye adaleti bulmaya
Verdiğim vaadimde sadakatle kalmaya
Gelen Resul torunu senden yardım istiyor
Sana kulluk ederek yardımını istiyor.
Uçsuz bucaksız çölde evlat ıyal beklerken
Doğru yolda kalarak sana ermek isterken
Sabır sebat ederiz emrine uyup elbet
Sırat-ı Müstekıyme senin yoluna ilet.
Sana sadık dedemin, onun yolunda giden
Nimet verdiğin kutlu kullara biat eden
Senden müjde alarak cennet nimetleriyle
Nimete erenlerin yolunu yolumuz eyle
Bana düşman olanlar sana düşman Ya Rabbi
İmanı olan varsa olup pişman Ya Rabbi
Sana gelsin bu safta yerini alıp kalsın
Sana düşman olana kin duyup düşman olsun
Beni şu azgınlardan ve aldanmış olandan
Onlardan sadır olan fitne fesat yalandan
Kereminle ihsanın lütfunla koru Mevlam
Eksilmesin kalbimden aşkın nuru Mevlam…
Kuran okudu namaz kıldı dua eyledi
Arz-ı hal eyleyerek dertlerini söyledi.
Sabahın ışıkları elem keder saçıyor
Dünya ile Hüseyn’in arasını açıyor
Bir avuç ordu dualar edip zafer istiyor
Ya Rabbi düşmanlara zelil etme diyor.
III
CİĞER YARASI
Bir avuç inanmış dost karşısında on binler
Serkeşleşen çığlıkla Kerbela yanar inler.
Vedalaşmak istedi haremine girince
Sızıladı vicdanı yavrusunu görünce
Sabinin dudakları susuzluktan kurumuş
Benzi solmuş gözleri derin keder bürümüş
Ağlamak zor geliyor zavallıcık inliyor
Zalimler suyu kesti kuzu bunu bilmiyor
Zeynep Aliesger’i alıp bağrına bastı
Gözlerinden yaş indi yüreği hemen sustu
Elinde susuz yavru saf yüreği hislendi
Zalimlere gösterip vicdanlara seslendi
Allah’tan korkun biraz şu sabiye bir bakın
Bir yudum su verecek yok mu Allah’a yakın
Ben isyan ettim zulme girmem fesat içine
Ama şu yavrucuğun günahı ne suçu ne?
Bir anda gelen bir ok yavruyu hedef aldı
Yavrusu kucağında Hüseyin dona kaldı
Boğazından vurulmuş kana belenmiş kuzu
Evladın acısıyla içini sardı sızı
Elinde evlat kanı gökyüzüne serperek
Halimi gören Rabbim bana bol sabır gerek
Bu çetin musibete dayanmak kolay değil
Bedenden canım gitti zor geldi bu acı bil
Anası duymasın al götür Zeynep gösterme
Eza çeken yüreğe bir acı da sen verme.
IV
CİHAD
Allah’ın aslanının oğlu meydana indi
Yer gök duada dilde tekbir acılar dindi
Aslandan çakal doğmaz çakaldan aslan olmaz
Aslan oğlu aslanlar çakaldan korkup yılmaz
Bindiği at kişnedi haykırdı şah Hüseyin
Yürü, dedi gaybi ses, burada ervah Hüseyin.
Yurt yuva gözetmeden hicrete geldin ya sen
O kadar büyüdün ki oldun koca dünya sen
Heybetinden zalimler korkup yıldı çekildi
Zalime zulme karşı Hakk’ın gücü dikildi
Bu şuurla Hüseyin münkirlere haykırdı
O ses ile zalimin zulmün belini kırdı
“Ali bin Hüseyin’im aslan oğlu aslanım
Ehl-i Beyt’in varisi din için feda canım.”
Bu nasıl bir aslan ki bunca yaralar almış
Bunca zulmün içinde ayakta dimdik kalmış
Evladı avucunda şehit oldu dayandı
O masumun ahıyla ins-ü cin sahra da yandı
Sonra da Aliekber ve delikanlı erler
Yandıkça yanan kalbe su serpiyor melekler.
Yine de güçlü idi her vurduğu düşüyor
Ondaki olan güce münafıklar şaşıyor.
Son kalan yiğit Abbas çaresiz koyup gitti
Şehadet kanlarıyla acısını eritti.
Hasta Zeynelabidin halsiz çıktı çadırdan
Ümmügülsüm koymadı alıp götürdü ordan
Yaralandı başından miğferi aldı attı
Akan kanını sildi bir bez ile bağlattı.
Sarılmıştı etrafı kırık kolu kanadı
Tekrar döndü meydana şehadetti muradı
Ok yağmuru yağarken Zeynep yanında durdu
Yazık size bir tane mü’min yok mu diyordu
Ses vermedi hiç biri saldırı devam etti
Düşmanın sadağında ok kalmadı sanki bitti
Yaralı aslan gibi yüzüstü düştü yere
Evlad-ı Resulü yıktılar göz göre göre
Sarsıldı dünya sanki ayrıldı miğferinden
Ervah-ı Resul duydu bu acıyı derinden
Belki Fatma anamın gözyaşıyla yıkandı
Yundu nurlu bedenler nura gark oldu kandı
Sol kürek kemiğine inen kılıç darbesi
Duyuldu yerden gökten bir aslan inlemesi
Diğer omzuna değen ikinci darbe indi
Susuz dudağa ceddi Muhammed şerbet sundu
Dinmişti zalimlerin verdiği onca acı
Fatma ana eliyle sürülmüştü ilacı
Yetmedi bir zebani dikildi Hak’ka karşı
Emir verdi kesilsin Hüseyn’in kanlı başı
Katil kılıç vurmadı titredi geri döndü
Bişr denen hain katil atladı attan indi
Ashabı koklarken kan içinde naşını
Bir şerefsiz hamleyle kesti nurlu başını
Ne kadar baş var ise eğik kaldı divanda
Gök kızıla boyandı dehşetiyle bir anda.
Talan ettiler ne varsa vahşete doymadılar
Allahtan korkmadılar zulümden caymadılar
Üzerinde solarken peygamberin has gülü
Kumları yasa düştü yandı Kerbela çölü…
V
DUA
Bismillahi Ya Allah şefaat Rasulüllah
Dine bağlı sadığın Hakk’a bağlı aşığın
Zalime isyan eden Ali oğlu aşığın
Yüreğinde büyüyen kutlu sevda aşkına…
Muhammed’in (as) elinde duran kanlı toprağın
Has bağında büyüyen bir çift gülün yaprağın
Hüseyin’e ağlayan yüce şanlı ashabın
Özünde beslediği sıdk-u vefa aşkına…
Medine’den çıkarak sel kesilip akarak
Bend koymayıp yıkarak yalnız sana bakarak
Özün aşkla yakarak Kerbelaya çıkarak
Çekilen türlü mihnet acı cefa aşkına
Yalnız senin kulundur yardımı senden ister
Ahret âleminde onlara lütfun göster
Şah-ı merdan torunu Alekber Aliesger
Masumların dedesi hak Mustafa aşkına
Zeynep’le Ümmügülsüm diğer şanlı analar
Ana olan her kadın hak aşkına yanalar
Hüseyn’e ashap olan senden ihsan bulalar
Cennetteki ikramın zevk-ü sefa aşkına
Muharremin nuruyla gönülleri arınan
Hemdem olup yaşayan Kerbela’da nurunan
Kör gönülden saklanıp kalb gözüyle görünen
Sırrı sadık ehli hak er evliya aşkına
Makamını yüksek tut Kerbela’daki şahın
Şefaatine nail et cümle kutlu ervahın
Kendine evladına ashabına Resüllahın
Komşu eyle bizleri nur-u ziya aşkına
Hasan ULUSOY * 7 Muharrem 1432 – 13 Aralık 2010
Hasan UlusoyKayıt Tarihi : 20.12.2010 10:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bab-ı Ali vakfı 2010 yılı geleneksel şiir yarışmasında 1. gelen şiir.
Saygılar.
içten kutluyor
muhabbetle
selamlıyorum
adaşım.
Her zaman olduğu gibi yine edebiyatımıza ender eserlerden birini kazandırmıştır.
Yaşanılan güzellikler ve olumsuzluklar asla unutulmamalıdır ki, onlardan gerekli dersleri çıkarabilelim. İnsan evladının kimyasında hep bozulmalara doğru meyil vardır... Bunu bize geçmiş tarih ve günümüzde olan olaylar açık seçik göstermektedir.
Kendi adıma tekrar teşekkür ediyorum efendim.
'Adalet gerek mülke zulmün imhası gerek
Zulmü imha etmeye O’nun dehası gerek. '
O savaşı asla sevmez, tasvip etmezdi...Zülmün imhası için başvurulacak en son çareydi...
KALEMİNİZ KAVİ OLSUN ÜSTADIM ...TEBRİKLER.
TÜM YORUMLAR (11)