Kırk gün kırk gece yenir içilirdi,
Güneşleri batmayan,
Düşüncede arınmış günlerdeki evlerde,
Yoğurtçu geçerdi sokaktan,
Bir cam açılır, perde kalkardı,
Otlar bitmiş, kum yürümüş eşiğe,
Tahta merdivenle çıkılırdı,
Pencereler evlerden sokağa bakar,
İpte çamaşırları sallanırdı evin,
Hey sivri dağlar, ovalar,
Durur kayada put gibi keçi,
Örtmüş tozlu camları, damları,
Duvar diplerini sarmaşık,
Basamakta eski bir kundura,
Ardında da,
Yaşanmış zamanın sıcaklığı,
Güneşi ve komşunun bahçesini yansıtan,
Pencere camı,
Rafta sahanlar, bakraçlar,
Gıcırdayan kapılar,
Bakırı çıkmış isli tencereler,
Bir hiçle beslenen ölümsüz günler!
İşte orada, basma entariler, donlar,
Solgun basmalardan habersiz,
Raf açılır, yamalı mintanlar,
Eğirmeye başlanır çıkrık,
Pul pul altın varak işlenir cumbalı evde,
Nakışlı yazmalar, tülbentler,
Düşler, kıpır kıpır,
Çitlembik ağaçları serpilir,
Zaman dışı düzlükte,
Pencereler ardına kadar açılır,
Sobalar, sandıklar, iskemleler, sedirler,
Bir yaprak kımıldar içimde,
Kentin yorganını üstüme çektiğimde.
Kayıt Tarihi : 25.9.2010 23:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)