zincirden ve ateşten evvel gözlerin senin
bilmediğin gemiler tayfalar ve suyun dili
saçlarından süzüldükçe çözülen bir mevsimin kitabesi
ellerine gizlediğin kumral yüzünün
suskun kılıçların ağzında büyüttüğü sevgili
sen böyle yürürsün ve böyle yürür kente gazel
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Devamını Oku
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Kente -dahilden - yürüyen gazel......
imgeler, her biri hoş sürprizler olarak serpiştirilmiş şiirin gezinti yoluna..
çok beğendim..selamlar..
Tamamen!
Şiir okuma apayrı bir sanattır, işte tam bu nedenle...
Fakat Sayın Yasarfan bu şiirde bir hata değildir. Şiir dilinde böyle söyleyişler vardır. Sonuna üç nokta konsa gramer açısından bitmemiş bu mısra tamamdır mesajı verilir, zihinlerde o 'dir' yerini otomatikman alabilirdi. Söylemek istediğim bu. İlk bölümde ilk ve son mısra arasındaki mısralar tek cümlenin kısımları. Ama ilk ve son mısra müstakil.
Yazdıktan sonra gördüm. Elbette ilk mısranın sonuna üç nokta koymazsanız Yaşarfan çok haklı olarak sorar bunu.
Zincirden ve ateşten evvel(dir) gözlerin senin...
Zincir ve ateş olmadan önce de vardı senin gözlerin!
Ve şimdi okudum, en iyi dediğim o ikinci okumayı da çok daha iyi noktalayabilirmişim. Geçti artık. Hafi gitti.
Selam, saygı.
Şu ellerimi ben kıracağım sonunda. Logore parmaklarıma vurmuş. Yazsam rahat edemiyorum, yazmasam yine edemiyorum.
Bir de Kurul'un (çok kimse kızıyor olsa bile bence haklı) gözlüğünden bakalım şu işe: Okuyucuya işkence etmeye de gerek yok herhalde. Şu ilk bölümü alalım:
Birinci okuma:
Zincirden ve ateşten evvel gözlerin senin
Bilmediğin gemiler tayfalar ve suyun dili
Saçlarından süzüldükçe çözülen bir mevsimin kitabesi
Ellerine gizlediğin kumral yüzünün
Suskun kılıçların ağzında büyüttüğü sevgili
Sen böyle yürürsün ve böyle yürür kente gazel
İkinci okuma:
Zincirden ve ateşten evvel gözlerin senin.
Bilmediğin gemiler tayfalar ve suyun dili,
saçlarından süzüldükçe çözülen bir mevsimin kitabesi:
ellerine gizlediğin kumral yüzünün.
(ey) Suskun kılıçların ağzında büyüttüğü sevgili!
Sen böyle yürürsün ve böyle yürür kente gazel
Üçüncü okuma:
Zincirden ve ateşten evvel gözlerin senin.
Bilmediğin gemiler, tayfalar ve suyun dili...
Saçlarından süzüldükçe çözülen bir mevsimin kitabesi
Ellerine gizlediğin kumral yüzünün
suskun kılıçların ağzında büyüttüğü sevgili
sen böyle yürürsün ve böyle yürür kente gazel
Şunu kabul etmek gerekir ki okuyucu mısraları müstakil birimler olarak algılamaya meyyaldir. Ancak mısra eksik kalıyorsa sonraki mısraya kafasınaki düğümü bağlamadan geçer. Buraya kadar mesele yok. Ama bu bölümde (tabii ki en kötüsü ilki olmak üzere ikinci okuyuşum doğrudur burada) (değil mi yoksa?) İlk ve son mısralar arasında cümlelerin bağlantılı olduğunu uğraşıp çözdükten sonra aynı kurgulamanın diğerlerinde devam etmediğini görmek ve aynı problemi yeniden çözmeye çalışmak hoş olmuyor.
Şair şunu unutmamalı bence. Diyelim ki bir şiir dinletisine gittiniz ve şiiriniz sadece bir kere okundu, indiniz kürsüden. Arkasını siz getirin yaklaşımı şiirde yoktur. Şiirin batınına sonradan çözülebilecek birçok esrar ekleyebilirsiniz. Zamanla anlaşılacak, anlaşıldıkça daha da takdire şayan olacak unsurlar. Ama zahir her zamen en basit haliyle sürekliliğini korumaz zorundadır. zahiri bütünlüğü sağlanamamış bir şiirin batınını aramaya kimse kalkışmaz.
Ben böyle düşündüm, dileyen başka türlü düşünmek ve yazmakta serbesttir. Oraya bir arkadaş yazmış bu şiirler kalıcı olmaz diye. Söylemiştim, bu şiiri gerçekten beğendim ve (şairle örtüşsün örtüşmesin duygularımız) beni (bana uygun) bir başka aleme alıp götürmeyi başardı. Ama yarın bir arkadaşıma bu şiirden bahsetmeye kalksam iki mısra art arda okuyabileceğimi sanmıyorum. Kalıcı şiirlerin farkı bu işte. Batını istediği kadar derin olsun, sureti zihne çakılan çivilerle yazılmıştır. Hiç değilse bir adet ama öyle bir mısraı vardır ki şair o şiirle hatırlanır.
Şu (E. Kurul dahil) kalıplı biçimli şiirleri beğenmeyenler on yıl sonra hatırlanacak olanlara bir daha baksınlar, o zaman buradaysak yine konuşuruz.
Bir şey daha: Şair bu şiir gazel formundadır demiyor ki. (Kabaca) Senin yürüyüşün gazelin kente yürüyüşü gibidir diyor. Artık, o ne tür bir gazel, kent nasıl bir kenttir, bu tarzın içinde şehir olmamasının bir esprisi var mıdır, bunlar da apayrı konular.
Saygıyla
Üstelik ancere arkadaşımızın belirttiği üzere;
''sen iki kolunun arasında kara bir ev gibi görünürsün '' tabirine gelince;
nefis ve yerinde,
özgünlüğü ve konu ile büsbütünlüğü ortada bir tabir
SONUÇ OLARAK okunası, lezzetli bir ŞİİR diyebiliriz, özgünlüğüde ortada,
şairi tebrik ederim, duygularına sağlık,
AMA NEDENSE GÜZEL ŞİİRE YORUMDA YAZILMIYOR,
irdeleyen arkadaşlarımada katılıyorum, bu da şiirin şiir olduğunu tastikliyor; irdelenerek eksik yanları eleştirilen şiir ŞİİR DİR...
sayın antoloji üyeleri buyurmazmısınız.............
şiir beşeriyete binaen yazılmış ama manevi aleme de düçar olmuş yer yer. akıcı sürükleyici ve ağır
millet hep kelebek gibi süslü ve kısa ömürlü şiirler yazıyor. bu sitedeki şiirlerin çoğu bu özelliklerdedir.
Bu şiir ile ilgili 25 tane yorum bulunmakta