Dedin "Bir başka ülkeye bir başka denize gideceğim.
Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.
Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
Seni düşünürüm
Anamın kokusu gelir burnuma
Dünya güzeli anamın
Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur
Devamını Oku
Anamın kokusu gelir burnuma
Dünya güzeli anamın
Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur
kutlarım günün şiirini
Dünyadan kaçış yok,hepimiz dünyalıyız velakin.Kimisi dünyanın tüm damarlarında dolaşan kan gibi deveran ederken.kimi de kronik bir bölgede pıhtı gibi takılıp kalıyor.Mesele bundan ibaret olsa gerek.
olmayınca çağıran
kalkıp gitmedim buradan!..
aşk bitmişti zaten
zaten çok zaman da geçmişti aradan!..
:))) diyesim geldi şiiri okuduğumda ama,bütün uçakları indirdim gökyüzünden,bütün gemileri kapıma dizdim,bütün otobüsleri-tramvayları-taksileri-trenleri astım pencerelerime...hani dedim,atlayıp gitsem bir yerlere...kurtulsam kendi kıyametimden...kovdum kendimi;ağzımda çok sevdiğim bir türkü ile...
'başı duman pare pare
yol ver dağlar,yol ver bana..
gönlü gitmek ister yare
yol ver dağlar,yol ver bana'
:))oysa ne yar vardır,ne de gidilecek yol,binilecek taşıt...bu yer,bu yere çivilediğim hayatım döner durur kendi kendine...bir nevi vida işte,ne olacak:)))
herkese saygılarımla...
Osmanlı tebaasından bir şair.. Istanbul yeniköylü Pedros Kavafis in çocuğu...Pedros işi dolayısıyla mısıra gidince konstantin orada doğmuş...1860 yılındaa doğmuş 1933 yılına kadar savrulmuş durmuş...iskenderiye londra ıstanbul...arasında..akdenizli ve akdeniz kültür değerleri ve bilinçaltı ile yazdığı şiirleri hem ülkemizde , hem de dünyada ilgi görmüş yunan şair...ömrünün çoğu iskenderiyede geçmiş...
Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
dizesi bile ne kadar akdeniz kültürü kokuyor...
madem ki yazgı dedik, iskenderiye dedik.. o halde iskenderiye , yazgı ve şiir nedir sorularını tartışan bir borges öyküsünden bir alıntıyı buraya koyalım.
alıntıda şiir nedir konusunda konuşan ve batılıların averreos olarak isimlendirdikleri, ibn i rüşd ün sözlerine kulak verelim...
AVERROS ÖYKÜSÜNDEN ALINTI-JORGE LOİS BORGES
...
Zühayr'ın yazgıyı kör bir deveye benzettiği dönemde, böyle bir benzetmenin insanları etkileyebildiğini ama beş yüzyıllık sürekli tansımanın onu artık değersiz kıldığını söyledi.
Bu görüşü daha önce birçok kere, birçok ağızdan duyanlar ona katıldılar. Averroes ses etmedi. En sonunda, onlardan çok kendisine söylercesine konuştu:
'Bir zamanlar,' dedi, 'bunca tumturaklı sözler edemeden, ama ilişkili birtakım savlar getirerek ben de Abdülmelik'in önerisini savunmuştum. İskenderiye'de, günah işleyemeyecek kişilerin, bir kere günah işleyip de tövbe edenler oldugu söylenir; bir yanılgıdan kurtulmak için, diye ekleyebiliriz, önce ona düşmüş olmak gerektir. Zühayr, Muallaka'sında, seksen yıllık acılar ve utkular süresince yazgının tıpkı bir kör deve gibi insanları çiğneyip geçişini sık sık gördüğünü söylüyor; Abdülmelik bu benzetmenin bizi artık şaşırtmadığı kanısında. Bu karşı-sava çeşitli yanıtlar getirilebilir. Birincisi, şiirin amacı bizi şaşırtmaksa yüzyıllarla değil günlerle, saatlerle, hatta dakikalarla ölçülecektir. lkincisi, ünlü bir şair, bir bulgucudan çok bir kaşiftir. Berialı lbni Şeref'i övenler, tan ağarırken yıldızların yavaşça, bir agacın yaprakları gibi düşmesi imgesini yalnızca onun düşleyebileceğini yinelemişlerdir; gerçekten öyle olsaydı, imgenin sıradanlığının bir kanıtı sayılabilirdi bu. Bir kişinin oluşturduğu bir imge, başkasına işlemeyen imgedir. Yeryüzünde sayısız şey var; herbiri, bir başkasına benzetilebilir. Yıldızları yapraklara benzetmek, en az balıklara ya da kuşlara benzetmek kadar raslansaldır. Öyleyken, yazgının sarsak ve güçlü, suçsuz ve insanlık- dışı olduğunu yaşamının bir döneminde ta derinden duymamış tek kişi yoktur. Işte, ister geçici, ister kalıcı olsun, ille de kimsenin kaçınamadığı bu inanç uğruna yazılmıştı Zühayr'in şiiri. Orada söylenen, daha iyi söylenemez. Ayrıca (belki de düşüncelerimin temel ögesidir bu) şatoları yerlebir eden zaman, dizeleri zenginleştirir. Zühayr'in Arabistan'da kurduğu dizeler, iki imgeyi, ihtiyar deveyle yazgıyı karşı karşıya getirmeye yarıyordu; oysa biz şimdi onları yinelerkerı, Zühayr'ı da anmamıza, bahtsızlığımızı artık ölmüş olan o Arabın bahtsızlığına katmamıza yarıyorlar. O zaman iki ögeliydi bu benzeti, şimdiyse dört ögeli. Zaman, dizelerin kapsamını genişletir, hele bazı dizeler vardır ki tıpkı musiki gibi herkese her şey derler. Imdi, ben yıllar önce Fas'ta, Kordoba'nın anılarıyla yanıp tutuşurken, Abdurrahman'ın Rufaza bahçelerindeki Afrika palmiyesine şu seslenişini yinelemekten büyük tat alırdım:
Sen de ey palmiye! sen de
Yabancısın bu toprağa...
Şiirin benzersiz doyumu bu: Doğu'ya özlem duyan bir kralın sıraladığı bu sözcükler, Afrika'ya sürgün edilen benim, Ispanya'ya duyduğum sıla özlemini anlatmaya yarardı.'
Sonra Averroes ilk şairlerden, Islam'dan önceki Cahiliye Dönemi'nde söylenebilecek her şeyi çöllerin sonsuz dilinde söyleyenlerden söz etti. Ibni Şeref'in safsatalarından kaygılanarak -haksız da sayılmazdı- eski ustalarda ve Kur'an'da şiir adına ne varsa tümünün bulunduğunu ileri sürdü, yenilikçilik tutkusunu bilisizlikle, boşunalıkla suçladı. Ötekiler keyifle dinliyorlardı çünkü gelenekseli doğruluyordu.
bu şiiri birde ezginin günlüğünden dinleyin... şiddetle tavsiye ediyorum
Bu şiir ile ilgili 15 tane yorum bulunmakta