Yıllar öncesine dönüp, hafızamızdaki tüm siyah beyaz anları bugün ile değiştirmek, onları renklerle boyamak imkânımız olsa sanırım bir an düşünür, ‘hangi resim mutluluktur! ’diyerek sormadan edemezdik.
Özünü, sözünü ve kökünü arayan bir toplum olduk son dönemde. Her gün değişen gündem aklımızı, mantığımızı, şuurumuzu alt üst etti, etmeye de devam edecek gibi görünüyor. Her birimiz bir başka yola sapmış, aile yapımız zayıflamış, kültürümüz Allaha emanet, kıymetlerimize, değerlerimize ve ananelerimize sahip çıkamamak da bizi bizden uzaklaştırmış.
Bir kentte yaşamak, bir kentin bireyi olmak artık akıl dışı bir eylem gibi bu insan harmanında. Kimsenin kimseyi tanımadığı, küçücük bir bahaneyle kesip doğradığı, boğazladığı. Eşine, çocuğuna, dostuna kurşun sıkıp kaçtığı, olmazsa kendini harcadığı bir devrandayız şimdi. Her gün haberlerde çarşaf çarşaf ölümler, zulümler, karalamalar, yalanlar, nifaklar.
Ne ararsanız gördüğünüz. Neyi merak ederseniz duyduğunuz. Neyi sorgular iseniz kör, sağır ve duygusuz kaldığınız bu iğrenç süreçte kıyıda köşede kalmış küçücük mutluluk avuntuları bizi bir nebze de olsa yaşama bağlayan. Her insanın yaşamaktan öte, büyümek, güçlü olmak ve yıkılmamak hedefini belirlediği bu yalan parkurunda düşene Allah yardım etsin gerçekten. Bir değil, binlerce ayak altında ezilmek bile onun kaderi olmuşken ‘bu insanlık dışı yaşam atmosferine bizi uzaylılar mı soktu! ’ diye düşünmeden edemiyor insan.
Saraylarda yaşayıp ülkeyi bu yalan aynasından izlemek hangi kulu mutlu eder! . Hangi düşünce dehalığı ölümlerle, zulümlerle ve kaosla beslenir! Ve hangi yürek insanlık travması geçiren bir toplumu birbirine düşürmek için haram lokmaları yeryüzüne serper! .
Ne oldu bize! . Neler oldu o çok güvendiğimiz değerlerimize! . Küçücük bir radyonun başında öbeklenip mutluluğa yelken açtığımız günler nerede! . Arkası yarın’lara kendi hayatımızı kurduğumuz, zamanımızı altın küfelere doldurduğumuz o günlerden geriye ne kaldı! . Bir bardak çay deminde, gazlı bir lambadan çıkan o isli sevinçlerle, aynı sofralardan yudumladığımız şekerli şerbetlerle, aynı çanağa daldırdığımız öz değerlerimizle yoğrulduğumuz, aynı yataklarda düşlere daldığımız günler, anlar, mutluluklar NE-RE-DE! ! !
Kapatsak üç beş günlüğüne yalan ekranlarını şimdi. Otursak aynı odada, kapatsak ışığı da, izlesek karanlığı, dalsak en derinlere, çıkarsak o kör kuyulardan kaybettiğimiz mutlulukları. Yeniden düzelir mi her şey! . Umutlar koyup aynı sofraya sevgiyle, boyasak yüzlerimizi geçmiştekilerimizle, ansak kaybettiklerimizi, çağırsak üzdüklerimizi, birleşse ellerimiz yeniden, sarılsak birbirimize aşkla, unutsak her şeyi, yalan dolan bilmeden…
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Şiir hayatınızda başarılar dilerim.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta