Kendine gel!
Soyunup-dökün üstündeki matemi
Elmaların yeşilinden kırmızı hayaller çıkarmayı bırak!
Zamanından önce dallanmayı-budaklanmayı
Hasadından önce yüzükoyun uzanmayı bırak!
Dışarıda hayrından ağır şer havası var,
Kötürüm düşler salınıyor gökyüzünde,
Bir yol yardım et, arındır seyrimin körlüğünü dostum!
Kusurumu örtün üstüne dostum!
Sığındır beni affına, affetmeyi maharet sayma
Bir dön ve gör körlüğünden yaratılan dünyayı!
İhanet; daha sofradan kalkmadan
Yalnızlık; daha sofraya birlikte oturmadan…
Kaldır sofranı, muhannet kimliklerin ortasından!
Bir ekmek yeter bize,
Hele de dostum;
Sana duaya açılan avuçlarda şarap mı yok!
Arın ayetlerin küfürsüz manalarından,
Aşka uzan ve kıblen say yüreğimi!
Bırak yeşil bahara, solgun suret sonbahara kalsın,
Bize korkunç olsa da şubatlar yeter.
Altı-üstü giyinik bir çirkinliktir hayatımız
Çıplaklıktan utanma, acıyı örtün yaşam diye!
Geceye teslim et yorgun bakışlarını
Sevilmeyi kendine meziyet sayma
Sevmek; varlığın yokluğa terfi makamıdır,
Aşk; varlık ile yokluk arasında araf
Sen gel bırak sokak aralarından
Sana sormadan akıp-giden zamana küfretmeyi,
Aşka uzan ve kıblen say yüreğimi!
Bir varmış-bir yokmuşun eşiğinde
Tükenip gidiyor işte hayat.
Kabiliyet sandıklarımız zaruretten başka bir şey değil
Susmak, kimi zaman sadece bir maske,
Bir tınıya dalıp-gitme,
Çoğu kez koca bir yalan…
Şimdi konuşalım dostum,
Sonra ne de olsa hep konuşma arzusu içerisinde yanacağız,
Sonra konuşma aşkına hep susacağız…
ErcanYAVUZER
Muradiye/WAN
13.06.13
Kayıt Tarihi : 14.6.2013 15:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!